Câhit Külebi’nin en meþhur ve en güzel þiirlerinden biri olan “Hikâye” bir lise edebiyat kitabýnda sansürlenmiþ.
Þiirdeki
“ve bu yüzden dudaklarým çatlaktýr, öp biraz!”
mýsrâlarý “ahlâka aykýrý” olduklarý gerekçesiyle (.........) þeklinde “geçiþtirilmiþ”!
Benim alelâde bir yurddaþ olarak bu hususdaki mahviyyâne kanaatim þu merkezdedir:
“Bu anasýný avradýný ...........kadar yollarý var. Hem de topunun! Ama bundan baðýmsýz olarak bu yedi ceddini..............vatandaþlarýmýza saygýmýz da eþsizdir. Zâten bu sülâlesini........... esas îtibâriyle dâimâ .............. Bu .................ve hýnk deyicilerine bunun dýþýnda söylenecek pek bir þey de aklýma gelmiyor. Hörmetlerimle!
Hâmiþ: Aman temâsý kaybetmeyelim! Bana çok iyi geliyorsunuz!”
Türkiye, Almanya ve ötesi...
Almanya Federal Þansölyesi (Baþbakaný) Bayan Angela Merkel’in Türkiye ziyâreti gerçi sansasyonel birtakým sonuçlar getirmedi ama önemli olan her sonucun sansasyonel olmasý da zâten gerekmez.
Peki, bu ziyâretde önemli olan neydi?
Bence Bayan Merkel’in Türkiye ve AB’ye tam üyeliði konusundaki üslûb deðiþikliði idi.
Her ne kadar “Ben þahsen bu tam üyeliðe tarafdar deðilim.” diye eklemeyi ihmâl etmediyse de kullanabileceði en sarih ifâdeyle artýk okun yaydan çýkdýðýný da kabûl etdi.
Kanaatimce bu saatden sonra Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasýný engelleyecek ancak tek bir devlet vardýr ve o devletin adý da Türkiye’dir. Gerisi lâf ü güzâfdýr, yâni boþ lakýrdý.
Büyük Romalý Devlet Adamý, Kumandan ve Yazar Gaius Iulius Caesar’ýn (M.Ö. 100-44) bir sözü vardýr. Rubikon Irmaðý’ný geçerek nihâî bir muhârebeye giderken söylemiþdir: “Alea iacta est!” (Zar(lar) atýldý!) Yâni o andan sonra nasýl caymak yâhut oyun kurallarýnda deðiþiklik yapmak mümkin deðilse burada da öyle.
Bunun sebebleri þunlar:
Son yedi sekiz yýl boyunca Türkiye hemen her alanda, ama özellikle ekonomi ve dýþ politika alanlarýnda fevkalâde önemli geliþmeler kaydetdi. Aðýrlýðý, bundan yedi sekiz sene öncesine nazaran þâyân-ý hayret derecede artdý.
Buna muvâzî olarak AB’nin ekonomik durumu ve dünyâ siyâsetindeki aðýrlýðý nisbî bir duraklama, hattâ gerileme geçirmeye baþladý. Bu tabii ki kesin bir durum deðil. Ben þahsen AB’nin bu krizi eninde sonunda atlatacaðýndan emînim. Ancak hâlihazýrdaki durum Türkiye’nin AB için önemini hem 75 milyonluk dev ve son derece diri bir Pazar olarak hem de çevresini, meselâ bütün Ortadoðu’yu, Kafkaslarý ve Ortaasya’yý etkileyici güç olarak arttýrýyor. AB bu devâsâ bölgeye elbet Türkiyesiz de eriþir ama Türkiye ile çok daha kolay eriþir.
Tabii Türkiye’nin ekonomik geliþkinliði, üye olursa milyonlarca yoksul Türkün Batý Avrupa’yý istîlâ edeceði þeklindeki Alman paranoyasýný da adamakýllý törpüledi.
Bilmem dikkatinizi çekdi mi, son zamanlarda Türkiye’den AB bölgesine giden az sayýda Türk hep îtibarlý meslek sâhiblerinden oluþuyor. Üstelik bir süredir AB ülkelerinden gelerek Türkiye’de iþe giren bir dizi genç ve seçkin Avrupalý da var. Kýsacasý bu alanda iþler artýk normal seyrine girmeðe baþladý.
Bu “normal” kelimesi bana yazýyý bitirmek için iyi bir replik verdi:
Avusturyalý Hukuk Bilgini Georg Jelinek (1851-1911) “die normative Kraft desFaktischen” diye adlandýrdýðý bir kavram ortaya atmýþdýr: Fiilî olanýn örnek oluþturucu gücü.
Ýþte burada da böyle bir güçden bahsedilebilir sanýyorum.