Alem lider görsün!

Obama'nın görevdeki son aylarıydı. Erdoğan'ı takip eden bir grup gazeteci olarak Washington'daydık. Bir yazı yazmıştım o günlerde "Obama neden bir Erdoğan olamadı?" başlıklı. Bizim, ülkesini yerin dibine sokmakla namlı 'bağzı' haber siteleri yazının başlığına çok bozulmuş, bunu gizlemek için de aklı sıra attığım başlıkla dalga geçmeye çalışmıştı. 

Tersini söylesem hoşlarına giderdi ama! 

Komşu, dost, müttefik takmayan ve herkese ceza kesen Trump'ın bu pervasızlığını fırsata çevirmek adına sağda solda "eski akil başkan" pozlarında boy gösteriyor olsa da; Suriye'de isyanın iç savaşa evrilmesinin ve yüz binlerce insanın katledilmesinin baş sorumlularından biridir Obama. 

Oysa göreve başladığında dünyaya barış getirecek diye Nobel ödülü bile peşin verilmişti. ABD'ye Obama ile yeni bir imaj tasarlanmıştı. Meğer o esnada kazanın altı tutuşturuluyormuş. 

Şimdi ABD'nin başında Trump var. BM'de, başkan olduktan sonra neler başardığını anlatarak herkesi kendine güldüren Trump. Klozet kapaklarına fotoğrafı nakşedilen, evlat olsa sevilmez denilen cinsten bir adam... 

Dünyayı kıyamete sürüklemeye çalışan deccal gibi bir şey. Filistin'e düşmanlığı ve İsrail'e gösterdiği dostluktan dolayı Siyonistler kendisini çok seviyor ve ciddi ciddi Armagedon'un müjdecisi sanıyor.   

*** 

BM'de önce Trump konuştu. Erdoğan konuşunca ise millet lider gördü. 

Trump'ın konuşması ne kadar tehditvari ve ben merkezliyse Erdoğan'ınki bir o kadar adalet, barış, vicdan merkezliydi. Mazlum halklara karşı BM'yi sorumluluğa çağırıyordu. BM'nin, beş daimi ülkenin tekelinden kurtulması ve insanlığın ortak vicdanının sesi olması gerektiğini söylüyordu. 

BM, Güvenlik Konseyi üyelerinin hakimiyet ve birbirini dengeleme politikaları üzerine bina edildi ve kendisine atfedilen misyonu hiçbir zaman yerine getirmedi. Somali'de, Ruanda'da, Bosna'da, Myanmar'da, Filistin'de en son Suriye'de çözüm üretmek yerine ya katliamlara seyirci kaldı ya da sorunları zamana yayarak kronikleştirdi. 

Trump da eleştiriyor BM'yi. Ama onun eleştirisi adalet merkezli değil. ABD'nin haydutluğuna, lafta dahi olsa direnç gösteren hiçbir yapı olmasın istiyor. Bu yüzden de değişmesinden değil ilga edilmesinden yana. 

Liderlik ne Trump gibi gücü dünyayı tehdit etmek için kullanmak ne de Obama gibi liberalizmin rehavetine sürükleyip yeni katliamlara davetiye çıkarmakla olur. 

Mazlumların umudu iseniz lidersinizdir. Başkan Erdoğan sadece kendi halkı için değil tüm mazlum halklar için iyi olanı istiyor. 

O sadece bir devlet başkanı değil aynı zamanda bir devrimci, bir kahraman... 

  

Af tartışması ve çarpıtmanın dik alası

Önceki gün TV'lerdeki tartışma programlarından birinde, CHP'li vekilin biri "Devlete karşı işlenen suçların yüzde 70'ini terör oluşturuyor. Erdoğan 'Devlet sadece kendisine karşı işlenen suçları affeder' demekle ne kastediyor, açıklasın" dedi. 

Erdoğan'ın afla ilgili genel yaklaşımı budur. Prensipte söylenmiştir ve doğrudur. Suç kime karşı işlenmişse af yetkisi de ona aittir. Aksi takdirde adalet duygusu incinir. Devlet ise koşulların oluştuğunu düşündüğü yerde affedebilir. PKK, FETÖ, DHKP-C; DEAŞ gibi birçok terör örgütüyle eş zamanlı olarak sahada ve yargıda mücadele edilen bir vasatta devletin kendisine karşı işlenen suçları affetmesi ise söz konusu dahi değildir. Zaten bu örgütlerin kurumsal olarak devletin yanı sıra vatandaşları da hedef alan amaç ve eylemleri olmuştur, olmaya da devam etmektedir. 

Hal böyle iken CHP kanadı ısrarla "AK Parti terör örgütlerine af getirecek" algısı oluşturmaya çalışmaktadır? Üstelik FETÖ'yü kollayan, PKK'ya yardım ve yataklık edenleri hapishanelerde ziyaret eden kendileriyken... 

Bu siyaset değil düpedüz alçaklıktır, zavallılıktır.