Yaklaþýk bir yýldýr "alem" ve "dünya" kelimeleri hakkýnda düþünüyorum. "Alem"de rengarenk bir çokluk ve teþbih harmonisi var. "Dünya" kelimesini ise "Alem"in yerine geçirmiþiz ama tutmuyor, bedeli deðil. Bedel baþka bir þey. Yerine geçmek gibi, yerine ikame olmak gibi. Ben bir sinema yönetmeni olsaydým Resulullah'ýn (s) irtihaliyle dünyayý karartýp, "ve kýyamet koptu iþte son" diye yazabilirdim. Ama iþin baþýnda baþka biri var. O, merhamet sahibi olan yüce Allah'týr. Hiçbir yere sýðmaz da Mü'minin kalbine sýðar. Kalp, agah olmak istiyor... Kim biliyor bu þiiri?
***
Þeyh Tosun Bayrak Efendi'nin, ABD'deki Cerrahi Tekkesinde, rengarenk bir alemin sýðýnaðý olan, umman misali zikrullahýn içine daldýk. 1926 doðumlu bir Osmanlý'yý Ýstanbulluyu seyretmek mümkün Tosun Baba'da. Robert Kolejli, Mimarlýk ve Resim tahsil etmiþ, Sanat Tarihi Profesörü, "Þok Art" adý verilen avantgard yolun ilham perisi. Barýþ aktivisti, anti-kapitalist, ýrkçýlýk ve iþgal karþýtý. Ardýndan Münevver Ayaþlý (haminne) hanýmýn davetiyle, Sahaflar Þeyhi Hacý Muzaffer Ozak'a ve tasavvuf deryasýna kavuþuyor... Kýsa sürede dergah kademelerinden yoðrularak Ýstanbul'daki Cerrahi Halveti dergahýnýn Amerika'daki izdüþümü olan merkezi kuruyor. (Amerika'da Bir Türk, Sufi Kitap)
Arkadaþým Selime Sancar'ýn selamýyla New York'taki Dergahýn emektarlarýndan Ayça Rae ve Müjgan Baþköylü Hanýmlara ulaþýyorum. Yurdaer Doðanata Beyfendi'nin riyasetindeki zikrullah, çölde bir vakfe çadýrý, bir sýðýnak gibi tepemize açýlýyor. Çok kibar, güler yüzlü, mýknatýs gibi bir kimse, yanýmýzdaki gençler ona hayran kaldýlar. Nasýl bir þey bu, kolay deðil anlatmak. Yörüngeye girmek gibi, böyle görüyorlar seni, bir de bakýyorsun ki takk diye çekmiþler. Benim akranlarým içinse ne kadar da zordur oysa teslimiyet. Biz itirazlarýn, isyanlarýn, direniþlerin içinden geliyoruz, þüpheciyiz, baþta kendimiz, kimseye güvencimiz yok, korkularýmýz sevgilerimizden, endiþelerimiz huzurumuzdan çok... Ama Yurdaer Bey'în duasý ve teþvikiyle endiþe hýþýrtýlarýný taþýyan elbiselerimizi duvara asýyoruz. Duvarda "Ah, Teslimiyet" yazýlý. Sanki o son beyaz gömleði, kýyamet mintanýný giydiriyorlar sýrtýmýza. Dualar selinde bir sükunete tutuluyoruz. Bir yýkanýþ. Sonra ayný sel, giderek denize dönüþüyor ve sanki muhibban, birer gemi gibi yelkenlerini zikrin rüzgarlarýyla dolduruyor. Zikr tecrübesini kelimeyle anlatamam, kelime mesafedir zira, burada niza deðil, aðlayýþ var... O aðlayýþ denizi sizi alçakgönüllülükle sanki Resulullah'ýn kýyýsýna taþýyacakmýþ gibi... Güney Amerikalý, Cezayirli, Boþnak, Arnavut, Faslý, Hint, Fars, Malay misafirlerle birlikte Kýble'ye yönelmek omuz omuza, muhteþem bir heyecan, sanki Medine'desiniz gibi ýlýk bir hava. Dergahýn upuzun sofralarý, sanki Allah için dünyadayken birbirini tertemiz bir kalple sevmiþ de mahþer günü yine buluþmuþ insanlarýn þerefle yad edildiði hadislerin tefsiri gibi... Yani hayret ettik hiç tanýmadýðýmýz insanlarla kýrk yýllýk arkadaþmýþýz gibi birbirimize ikram ettik neþeyle oruç açtýk...
Ve gecenin bereketi: Tosun Baba'nýn selamýna yanaþtýrýyorlar bizi. Kendi nefsim yetmiyormuþ gibi kuyruðuna dünyayý takýp, tangýr tungur gürültüsüyle gelmiþ bir þikayetler tellalýydým sanki. Alemde ölüm vardý, kalbimiz çöküyordu hüzünden. Tosun
Baba, ''nefs-i emmare'' dedi halimize ýsrarla, biz kalbin sýzlayýþýndan sordukça... Baþýný hýzla saða doðru çevirdi, haþa sanki bir þeyden kaçýnýyordu. Soru fütursuz; "kalp nasýl dayansýn elvedaya, sanki çekiçle dünyanýn tüm daðlarýný kýrmýþlar, sanki dümdüz olmuþ yeryüzü, soðuk bir pudra tozu kaplamýþ her yaný, kalp nasýl dayansýn, tuzla buz olmuþ hasretten...'' Soru mu bu þimdi dercesine ihtiyar Þeyh, baþýný çeviriyor sað yanýna. O cenahta, meleklerin kanatlarý þakýrdýyor belli ki...
Halveti aðýrlýðýyla tekrarlýyor, "Sabýrlý olun, sabra dayanýn, nefsi emmareden baþka bir þey deðildir bu"... Bunu söylerken gözlerinden ince kederli sýzýlarla süzülüyor herkesin fark edemeyeceði kadar ince bir gözyaþý. Ýnce dedimse, pehlivanlar kaldýrabilir ancak!
Allah'ýn pehlivanlarý, kime neye bedel, kimi neyi taþýyorlar.
***
Ýyi ki sinema yapmýyorum, yoksa ölümle birlikte kopardý benim filmim...Eve dönüþte,Tarkovski'nin çok sýk tekrarladýðý gibi "Ben merhamete muhtacým" cümlesini kaydediyorum defterime. Hermann Hesse'den almýþ o da günlüðüne. Ýki tür kurtuluþ vardýr diyor, doðrular için doðruluk yolu, bir de günahkarlar vardýr, onlara da piþmanlýk ve merhamet yolu diyor... Allahým merhametine muhtacým...