Kürt sorunu dedik, ama bu sorunun aslýnda bir ‘Türk sorunu’ olduðunu unuttuk, faturasý aðýr oldu bu unutkanlýðýn.
Þimdi de, Alevi sorunu diye diye, aslýnda bu sorunun bir Sünni sorunu olduðunu unutuyoruz.
Kürt sorununun bir Türk sorunu olduðunu anlayabilmek için aðýr bir fatura ödedi bu toplum. Eðer geç kalýnýrsa korkarým, Kürt sorununda ödediðimiz bedellerden bile daha aðýr bedelleri Alevi sorununda ödemeye mahkum oluruz.
Eruh ve Þemdinli baskýnlarýna doðru teþhis koyulamadý. Bu teþhisi, geniþ vizyonu ve görüþleri itibariyle, Türk siyasi hayatýnda koyabilecek tek lider olan Özal bile teammüllerin dýþýna çýkamadý. Bodrum’da tatildeyken yaptýðý açýklamada, bu eylemin birkaç çapulcunun, bir iki eþkiyanýn giriþtiði eylem olduðunu söyledi. O ‘çapulcularýn’ eylemleri çýð gibi büyüdü. Siyasi bir harekete dönüþtü. Trajedi böyle bir þey olsa gerek. Özal o hareketi sekiz yýl sonra, normalleþtirmek isterken, þüpheli bir ölümle hayata veda etti.
Türkiye, çözümü Kürt sorunundan daha kolay ama, çözülmezse, Kürt sorununun yol açtýðý felaketlerden daha büyük felaketlere yol açabilecek bir sorunla karþý karþýya.
Etnik kimlik çatýþmasý bizi bölmedi, ama mezhep çatýþmasý daha vahim sonuçlara yol açabilir.
Son bir yýl içinde her ne sebeple olursa olsun, sokak gösterilerinde hep Alevi gençlerinin ve çocuklarýnýn vurulup öldürülmesi, Eruh ve Þemdinli baskýný kadar vahim bir toplumsal kýrýlma noktasýdýr. Sokak gösterilerinde ölenlerin hemen hepsinin neden Alevi gençler olduðu sorusuna doðru cevaplar verilmez ve bu mesele marjinal bir takým eski sol gruplarýn bir kýþkýrtmasý olarak görülmeye devam edilirse, yarýn her þey için çok geç olabilir.
***
Kürt sorunu, özünde bir Türk sorunuydu, çünkü ‘makbul vatandaþlýk’ kimliði olarak Türk kimliði, Kürt kimliðinin inkarý üzerine inþa edildi.
Ulus- devlet inþasý bu inkar üzerine oturmasaydý, Kürt kimliði yasaklanmayacak ve Türkiye daha demokratik bir ülke olacaktý.
Kürt kimliðinin inkarýný sona erdiren çok farklý faktörlerden söz edilebilir, silahlý mücadele mi zamanýn ruhu mu, her ikisi mi, bunlar tartýþýlabilir, ama bence en önemli faktör, Türk halkýnýn, aydýnýyla, sivil toplumu ve siyasetiyle, inkardan kabule dönüþen zihniyet dünyasýdýr.
Zihniyet deðiþimi, þimdi suni kesim içinde, Alevi sorununu çözmek için gerekli ve zorunludur.
Kürt sorununda þiddetin belirlediði yýðýnla problem var.
Kürt hareketinin amaçlarý ve talepleri arasýnda siyasi statü talebi, demokratik ulus inþasý gibi taleplerin hiçbiri Alevi toplumunda sözü edilen talepler deðil. Alevi toplumunu yeniden inþa edeceðiz diyen jakoben anlayýþlar olmadýðý gibi, Alevilere siyasi bir statü talep eden de yok.
Aleviler, Dersim faciasýndan sonra ister gönüllü ister deðil, entegrasyonu kabullenmiþ bir toplumdur.
Bugün Kürt hareketinin ve toplumunun temel sorunu, þiddettir. Þiddetle baðýný koparmamasýdýr. Ama Aleviler, en zor ama en uygun zamanlarda bile, bu þiddet konseptine ister PKK’den ister devletten gelsin, hayýr dediler.
Oysa Kürt hareketinde sivil kanatla, silahlý kanat gibi olgular ve ayrýmlar bile var ve bu iki kanat arasýnda son derece sorunlu bir iliþki mevcut. Bu ikili yapý, Kürt hareketinin tamamen demokratik ve meþru bir zemine kaymasýnýn önünde ciddi bir engel oluþturuyor.
Þunu anlatmaya çalýþýyorum ki, özü itibariyle, ve topu topu cemevine statüye gelip dayanan bir sorun karþýsýnda, hükümetin ve Baþbakan’ýn, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýný referans vermesi, aslýnda Alevi sorununun bir Sünni sorunu olduðunu göstermesi bakýmýndan önemlidir.
Sebebine gelince: Diyanet, Aleviliðin bir din olmadýðýna, dolayýsýyla cemevlerine ibadet statüsü verilemeyeceðine, böyle bir þeyin, Müslümanlarý böleceðine inandýðý, ama Aleviler de cemevine statü taleplerinden vazgeçmedikleri sürece, belli ki Alevi sorununda çözüm mümkün olmayacak.
Siyasi geleneðimizde önce devleti bir kalkan gibi korumaya yarayan kurumlardan beklenir deðiþim sinyalleri, sonra siyaset kurumu da bu sinyallere yeþil ýþýk yakar.
Ama Baþbakan Erdoðan bu siyasi geleneði birçok konuda alt üst etmeyi baþarmýþ bir liderdir.
Deðiþtik, deðiþtirdik, dediðimiz bütün sorunlara bakýn. Deðiþim sinyalini son on iki yýlda, hep Erdoðan vermiþ ama devlet kurumlarý ve halk bu deðiþimi destekleyen bir pozisyon almýþtýr.
Çünkü halk Erdoðan’a güveniyor, ne Müslümanlýðýndan ne yurtseverliðinden kuþku duyuyor.
12 Eylül referandumu, askeri vesayet, Kürt sorunu, Dersim ve Ermeni sorununda deðiþim fiþeðini ateþleyen hep Baþbakan Erdoðan oldu.
Cemevi konusunda ayný þeyin olmamasý için hiçbir sebep yok. Baþbakan Erdoðan’a yakýþan, Alevi sorununda da deðiþim fiþeðini yakmasýdýr.