Alevi sorununu araçsallaştırmak

Açıkta bir yaranız varsa, sarılmamışsa, kabuk bağlamamışsa, kaşıyacak birileri her zaman bulunur. Türkiye bunu yıllarca Kürt sorunu üzerinden tecrübe etti. 

Ne zaman ki Kürt meselesi hal yoluna girdi, anında Alevilerin acılarından ve sorunlarından fayda devşirmek isteyenler peyda oldu.

Daha önce Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta harekete geçirilen Alevi-Sünni fay hattı, bir yıldır da Gezi bahanesiyle kurcalanıyor. Alevi gençlerinin ön safta yer aldığı şiddetli olaylar tertipleniyor ve nihayetinde gelen ölüm hedef gözetip mutlaka bir Alevi gencini buluyor.

Bunca denk gelişi, Alevi sosyolojisine, olayların Alevi mahallerinde geçmesine bağlayanlar var.

Olabilir. Bana göre ise görünmez bir elin Alevilerin kapılarını atlamadan işaretlemesindeki tesadüf ediş ne kadar ise, Cemevi kapısında cenaze bekleyen masumun “kör kurşuna” kurban gitme olasılığı da o kadardır. 

Sonuç itibariyle ortada çözülmeyen sorunlar var ve yaşananlar Alevilerin endişelerini hoşnutsuzluğu artırmakta, sabrını zorlamakta ve istismarcılara alan açmakta.

Bu hoşnutsuzluğun Nişantaşılıların can sıkıntısından; gelişen tepkiselliğin “yeni trend sokak aktivizmi”nden farklı olduğu da ortada.

Alevilerde hoşnutsuzluğa yol açan sebepler buz gibi gerçekken, Alevilerin hoşnutsuzluğunu kullananlar için bu sadece bir araç sonuçta.

Bu döngüden çıkmalıyız­

Ama burada belirleyici olan, onların ne yapmaya çalıştığı değil, sizin ne yaptığınızdır.

Bir kez daha kanatılmak istenen bu yarayı saracak mıyız sarmayacak mıyız?

Alevi toplumunun büyük çoğunluğu yüksek bir ferasetle sorunlarının çözülmesini ve gençlerin sokağa çekilmesine yol açan boşlukların doldurulmasını bekliyor.

Hükümetin, 5. Demokratikleşme Paketi’nden çıkmayınca “detaylı çalışıyoruz, olgunlaştırınca açıklayacağız” dediği Alevi açılımını hızla neticelendirmesi gerekiyor.

Düzenlemelerin paketten bir anda çıkması da şart değil. Varsın jestlerle, küçük adımlarla başlasın. Ama bir an önce başlasın.  

Durum acil. Gezi’den beridir Okmeydanı gibi mahalleler elleri silahlı, yüzleri maskeli, kim oldukları bilinmese de niyetleri aşikar gruplarca ateşe veriliyor.

Ortak kullanıma açık kamusal alanı terörden temizlemek, halkın can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü kamu otoritesi de -haliyle olaylara müdahale ediyor.

Lakin şiddet üreten eylemcilerin, protesto hakkını kullanan sivillerin arasına karışması; polisin bazen kurallara uymaması, orantısız şiddet kullanması, bazen insani reflekslerle istenmeyen sonuçlara yol açması her müdahaleyi bir sonraki sokak gösterisinin sebebi, illegal örgütlerin meşruiyet kaynağı haline getirebiliyor.

Bu döngüde kaybettik zaten gençlerimizi. Bir an önce çıkmalıyız buradan. Polisin kontrolsüz silah kullanımının önüne geçmeli, süren davaların toplum vicdanını yaralamasına izin vermemeliyiz.

Alevilerin yüksek feraseti

Bu karanlık tabloda, siyasi fikri tükenmişliği ve işlevsizliğiyle baş edemeyip başkalarının çocuklarını ateşe atarak kendine varlık alanı açmaya çalışan fırsatçıların sosyal ve konvansiyonel medyadaki kanlı-kirli aktivitesinin de payı var elbette.

Lakin provokatörlerin varlığı, yapılması gerekenleri yapmaktan alıkoymamalı hiç kimseyi. Bilakis... Başbakan’ın Okmeydanı’nda polis kurşunuyla vefat eden Uğur Kurt ile el yapımı bir bombanın hayattan aldığı Ayhan Yılmaz’ın ailelerini arayıp acılarını paylaşması önemli bir adım bu anlamda.

Ölümlere başka türlü yaklaşılamaz zaten. Acı paylaşılmalı ki hem toplum vicdanı sükûn bulsun, hem istismarcılara gün doğmasın.

Alevilerin de -rahmetli Kurt’un ailesi gibi- acılarını ve sorunlarını araçsallaştırmak isteyenlere karşı dikkatli olması, sorumluluk alması bu döngüden çıkabilmemiz için hayati öneme sahip.

NOT: Ceyda Karan adımı da geçirdiği bir şey yazmış Taraf’ta. Lakin bu uzun metin, ne fikri-ahlaki açıdan ölçülebilir bir seviyeye sahip, ne ciddiye alınabilir tek bir cümleye. Muhatap alınmak, sizi kendi seviyesine çekmek, olmadı oyalamak amacıyla sergilenmiş bir beyhude çaba. Geçiniz. Bırakalım düştükleri çukurda de belensinler.