Aleviler sorunlarýnýn çözümünü istiyorlarsa...

Biri bana bu hiddet ve þiddetin sebebini anlatabilir mi?

Hiddet ve þiddetin kaynaðý Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn bir iftarda yaptýðý konuþmada sarf ettiði Alevilik’le ilgili sözler... Dediði þu: “Alevilik eðer Hz. Ali ve Ehl-i Beyti sevmekse ben dört dörtlük Alevi’yim...”

Son birkaç gündür bu sözlere cevap verme ihtiyacý duymayan Alevi kuruluþu kalmadý.

Tayyip Erdoðan sýradan bir kiþi deðil, ülkenin baþbakaný. Yani, varolan sorunlarýn çözümü için kapýsý çalýnacak kiþi... Aleviler kendileriyle ilgili ciddi bir ‘sorun’ olduðunu düþünüyorlar; sorunun çözümü için de Baþbakan Erdoðan’ýn inisiyatif üstlenmesi, hükümeti ve Meclis’i bu yolda seferber etmesi þart.

Aðzýndan sonu “Ben de Alevi’yim” diye biten bir cümlenin çýkmasýnýn “Sorunumuz var” diyen kitleyi heyecanlandýrmasý beklenir. Kendini baþkalarýnýn yerine koyarak düþünme anlamýna ‘empati’ zaten böyle baþlar...

Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi Sünni kitleyle kendilerini onlardan farklý gören Aleviler arasýnda en önemli ortak duygu deðil mi? Ýki kesim arasýnda sorun çözme odaklý bir ‘arayýþ’ baþlayacaksa bu ortak duyguyu ön planda tutmanýn elbette yararý var. Baþbakan Erdoðan’ýn o cümlesinden yanlýþ anlamlar çýkarýlacaðýna, onu, sözlerin esas muhatabý olan Sünni kitlenin çözümden yana tavra ýsýndýrýlmasý için bir giriþim olarak görmek herhalde daha makul olur.

Çýkýþ olarak o cümlenin önemi büyük.

Elbette kendilerini ‘Alevi’ olarak tanýmlayan kitleye de kulak vermek gerekiyor. ‘Alevi’ inancýyla ilgili temel görüþler onlardan baþka kimden öðrenilebilir? Kendilerini dýþlanmýþ hissetmelerine yol açan neler varsa onlar seslendirecek, kendilerini ‘eþit vatandaþlar’ görmeleri için neler yapýlmasý gerektiðini onlar talebe dönüþtürecekler...

Onlarý Alevi-olmayan birinin tanýmlamasý düþünülemez; kendilerini tanýmlamak, neye inandýklarýný, inançlarýný nasýl yaþadýklarýný anlatmak onlara düþüyor...

Kime? Hem topluma, hem de makul taleplerini yerine getirme görevinin sahibi olan siyasilere...

Tayyip Erdoðan’ýn baþýnda bulunduðu, iktidarda 11. yýlýný sürdüren hükümet ile Ak Parti, Cumhuriyet tarihimizde hiçbir siyasi kadronun yapmadýðýný Alevilik ve Aleviler konusunda da yaptý: Böyle bir kesimin varlýðýný kabul etti. Sorunlarýnýn farkýnda olduðunu da gösterdi ve çözüm için bir ‘açýlým’ baþlattý.

Unutmayalým ki, Ak Parti ve onun öncüsü sayýlabilecek baþka siyasi partiler, Aleviler tarafýndan ‘sorun’ olarak görülen dikenli konularýn sorumlusu deðiller. Cumhuriyet’in kuruluþ döneminin þartlarý ve kuruluþ felsefesinin icaplarý yüzünden görmezden gelinmiþ, daha sonralarý da ihmal edilmiþ sorunlar kümesi içerisinde yer alýyor ‘Alevi sorunu’...

Arada ‘derin’ odaklarýn iki kesim arasýnda kan davasý çýkarma amaçlý kýþkýrtýcý eylemleri olduðunu bugün daha iyi görebildiðimiz yanlýþlýklar yaþanmadý mý, yaþandý; ama onlarýn eseri sýkýntýlarýn üstesinden gelebilmede de bugünkü hükümet bir þans.  

Hiç deðilse bu hükümet ‘soruna’ çekinmeden ‘sorun’ diyebiliyor...

O halde ‘empati’ yapmayý yalnýzca Tayyip Erdoðan’a býrakmamalý; hiddet ve þiddet yerine ‘empati’ yapmaya artýk Alevi önderler de kendilerini alýþtýrmalý.