Alevilerin kırık kalbi nasıl onarılır?

Bugün yaşadığımız hangi sorunu birazcık deşseniz, tevellütünün istisnasız şekilde geçen asrın başına gittiğini görürsünüz.

Farklı dinlerden, dillerden, mezheplerden ve ırklardan oluşan imparatorluk bakiyesi bir toplumsal yapının üzeriden dozer gibi geçen ve geride kalan yara bere içindeki canlının yekpare bir mermer olduğunda ısrar eden anlayıştır aslında ortak acılarımızın kaynağı.

Geçmişle ve kendimizle yüzleşmekten, kendi göbeğimizi kendimiz kesmekten başka çaremiz yok anlayacağınız. Yoksa bu yaralar kanamaya, Türkiye’ye diz çöktürmek isteyenler de bu yaraların kabuğunu kaldırmaya devam eder.

Bir asrı aşan süredir olup durduğu gibi.

Ve Kürt ya da Türk, Alevi ya da Sünni, Ermeni ya da değil ölenler, sinenler, heba olup gidenler yine bizim evlatlarımız olur. 

*     *     * 

Bugün Kürt meselesinin çözülmesi konusunda da, Alevilerin yaşadığı sorunların aşılması konusunda da sağlam bir irade oluşmuş durumda hem devlette hem toplumda.

Gündelik itiş kakışlara heba edilmemesi gereken bir zemin bu. 

Başbakan Davutoğlu’nun Hacı Bektaşi Veli Dergahı’nda yaptığı konuşma önceki hükümetlerin çözüm iradesini tazeleyen bir manifesto hükmündedir o yüzden.

CHP’nin “modern Kerbela Dersim”deki rolüyle yüzleşememesi de, hala yer yer dönemin CHP’siyle aynı zihniyeti paylaşıyor olması da mutlaka konuşulması gereken patolojik durumlar elbette, lakin amacı üzüm yemek olanlar için ertelenebilir ehemmiyette.

*     *     * 

Alevilerin görünürlükleri de, dile getirdikleri talepleri de, toplumun pek çok başka kesimi gibi ancak 90’lı yıllardaki örgütlenmeleri sayesinde oldu.

Ki 90’lar -Maraş ve Çorum katliamlarıyla aktif tutulan- Alevi-Sünni fay hattının Sivas ve Gazi olaylarıyla yeniden harekete geçirildiği yıllardı.

Bu karşıtlık, rejim sahiplerinin sıklıkla kullandığı bir enstrümandı ve ne yazık ki her seferinde işe yarıyordu.

Sonuçta, karanlık bir el tarafından tezgâhlanmış olsa da, Madımak’ta insanlar diri diri yanmaya terk edilmişken otel etrafındaki kalabalıklar da seyre durmuştu! Durabilmişti!

Bu meselelerde korkmamız ve sakınmamız gereken asıl husus budur.

Toplumun bir kesimine ya da herhangi bir başka kişiye yapılan kötülüğe razı gelmemek yani.

*     *     * 

Alevi meselesi diye kodlanan sorunun aşılması için ihtiyaç duyduğumuz şey meselenin temize çekilmesi biraz da. Şöyle ki;

1- Alevi meselesi en başta bir eksik demokrasi meselesi. İnanç ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alınması şart o yüzden. Bırakın kim kendini nasıl tanımlıyorsa tanımlasın ve o kimliğe sahip olabilsin.

2- Konunun Alevi sivil toplumunca siyasi-ideolojik bir mesele olarak, Diyanet başta olmak üzere devlet kurumlarınca ise teolojik bir mesele olarak ele alınması sorunu düğümleştiren temel nokta.

3- Bunda tarihi gerekçeleri olsa da Alevilerin yaşadığı toplumsal dağınıklığın da etkisi var. Lakin taleplerin ve üslupların farklı oluşunun doğru anlaşılmayı zorlaştırdığı da bir gerçek.

4- Her ne olursa olsun hükümet de devlet de konuyu teolojik zeminde konuşmayı bırakmalı. 

5- Mekansız geçen on yılların ardından icat edilmek zorunda kalınan cem evinin aslının tekke-dergah olduğu; tekke ve zaviyelerin 1925’te kapatılmasının ve Diyanet’in cumhuriyetin kurucularınca Sünni itikada göre tesis edildiği; Sünnilerle Alevilerin arasındaki makası açan temel politikanın da bu olduğu unutulmamalı. 

6- Aleviliğin İslam içi mi dışı mı olduğu tartışmaların Sünni itikada göre işleyen Diyanet ya da ilahiyat fakültelerince yapılmasının Alevilerde güvensizlik yarattığı görülmeli.

7- Epeyce bir zamandır Alevi meselesiyle samimiyetle ilgilenen Diyanet’in -ilga edilmediğine göre- mezhepler üstü bir yapıya dönüştürülmesinin imkanları aranmalı. 

8- Devlet ve Sünni çoğunluk da, CHP ile aynı çuvala girebilen Alevi kesim de siyasal ve algısal ezberlerini bir yana bırakmalı. Ezberin konforudur biraz da sorunu sündüren.

9- Unutulmamalıdır ki Aleviler sorunun sebebi, kaynağı değil mevcut durumun mağdurudur. Ne dedikleri, ne hissettikleri önemlidir o yüzden.

10- Alevilerin mağduriyetinden kariyer yapanlar olduğu, bu tür fırsatçıların bir süre sonra sorunun parçası haline geldiği de hatırlanmalı.

11- Bölgemizde kurcalanan Sünni-Şii fay hattının artçılarının buraya yansımaması için de acele edilmeli. Hayırlı işlerde acele ediniz dendiği unutmamalı.