Alex ve Kocaman arasındaki gerginlikte, hep Brezilyalı futbolcudan yana oldum ama; son Sivas maçından sonra görüşümü yeniden değerlendirmek zorunda kaldım. Alex’in oyundan alınırken hocasına karşı takındığı kayıtsız tavır, kabul edilemez ve hoşgörüyle karşılanamaz. Bir futbolcu, hocasına karşı açık savaş pozisyonuna geçemez. Onu yok sayamaz.
Aykut hoca, oyundan çıkan futbolcusunu zerre kadar karşılık alamadan alkışlarken; yüzüne bile bakılmaması karşısında zor durumda kaldı. Kulübedeki futbolcular nezdinde, otorite kaybına uğradı. Alex’in aldırmazlığına “Boşver gitsin” diyemez. Bir yaptırımı olmalı.
***
İyi de, bir ceza verse; durduk yerde başlayan didişme sorunu gene dallanıp budaklanacak. Sorunu kaşımak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacak. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık durumu ortaya çıkar.
Ceza verse olmaz, görmezden gelse hiç olmaz!
Başkan Aziz Yıldırım, kimden yana olduğunu, maçta mikrofonu ele geçirerek yaptığı konuşmayla açıkça ortaya koymasına rağmen; Alex başkanını da iplemiyor.
Seçtiği yol, yol değil... Efsane olmuş ismini, sıradanlaştırır. Sevgiyi tepkiye dönüştürür. Tercih onun!
***
Ancak Aykut Kocaman da; ne yapacağını şaşırmış durumda... Alex, Stoch ve Cristian’ı ilk onbire aldığı ya da almadığı maçlarda tuhaf kaçacak terslikler yapıyor. Anlamsız şekilde kestiği oyuncu veya oyuncuları, bir sonraki maçta ilk onbire alıyor. Ya da tam tersini yapıyor. Bir hoca bu kadar dengesiz olmaz.
Aykut Kocaman’ın; mantığını, hafızasını, gönlünü ve hocalığını revize etmesi lazım. Aksi halde biraz nobran ve çağdışı kalıyor.
Selçuk Şahin denilen şey
Selçuk’un nasıl oluyor da bunca senedir F.Bahçe’de oynamış olmasına hep şaşarım... Adamda bir şeytan tüyü var ki; değdiği tüm hocalara kendini bir şekilde kabul ettiriyor. Bazı derbilerde attığı uzak şut golleriyle aldığı kredi kartını, pervasızca kullandı. Ama onun da limiti dolacak.
Bin kere, belki onbin ya da milyon kere “Hep enine ya da geriye pas veriyor” diye yazılıp durmasına ve bu konuda müthiş şekilde eleştirilmesine rağmen; adam gene bildiğini okuyor.
Hani öküzü sahaya sürsen, bir an gelir ki laftan anlar; inadına topu ileri atar. Bu adam hala geri pas vermekten kendini alıkoyamıyor. Ya inadına yapıyor, ya hepimizle dalga geçiyor.
Ama bir yere kadar!
Sosyal medya, artık Selçuk Şahin esprileriyle kaynıyor. Son Sivas maçından sonra, çocuğa demediğini bırakmamışlar... Demek ki, canlarına tak etmiş.
Bundan sonra da gene aynı hataları yapmayı sürdürürse, “Bu adamın derisi meşin” diyeceğim. Ne söylersen kaldırıyor. Yeter yahu!"
Böyle olmalı
F.Bahçe’nin eski idari menecerlerinden Volkan Ballı’yı, Lig TV’nin bir programında izledim. Kulübüne karşı terbiyeli ve seviyeli konuştu. Başına gelmiş olduğu önemli haksızlıkları bile, mümkün olduğunca polemik yaratmayacak bir üslupla anlattı. Hatta geçiştirdi diyelim. Saygılı hali hoşuma gitti.
Eline fırsat geçmişken; başkalarının yaptığı gibi veryansın edebilirdi. Edebini bozmadı. Ayrıca bazı teknik ve idari konulardaki bilgi birikimi, formasyonu ve düzgün Türkçesi de ilgimi çekti. Vallahi aferin!
Salla gitsin
F.Bahçe’nin Spartak Moskova maçında Şampiyonlar Ligi’nden elenmesinin bir gün sonrasında; UEFA Avrupa Ligi grupları belli oldu. Yeni rakipler güçlü olmasına rağmen, bazı gazetelerde yönetici demeçlerinde “Final oynarız” ifadeleri yer aldı. At Martini Debreli Hasan, okuyan inlesin!
Şampiyonlar Ligi gruplarına bile kalamayan bir kulübün, elenmesinin sonrasında bu iddialı ifadeleri gerçekten çok komik... Milletle alay eder gibi, bu sözlerin gerçekten söylenmiş olabileceğine inanmıyorum. Mutlaka masa başı uydurmasıdır. Oysa bunu yaparken bile; insaf ve mantık ölçüsü içinde olmaları gerekmez miydi? Salla gitsin!