Algý üzerinden gerçek savaþ sürecek

‘Gezi Parký eylemi’ adý altýnda yapýlanlar üzerinde tartýþma sürüyor. Ankara’nýn analizini daha önce yazmýþtým. Özetlemek gerekirse;

- Olaylarda üç ana grup var: Gezi Parký’nda yol geniþletme için aðaç kesildiði duyumuyla oraya gelerek tepki gösterenler. Onlara orantýsýz biber gazý kullanan polise tepki gösterenler. Her iki tepkiyi kendi çýkarlarý doðrultusunda manipüle edenler.

Hükümetin ‘mesajlarýný aldýk’ dedikleri, o ilk günlerdeki ‘tepkisel’ gruplar;

‘Mücadele’ kararý verdiði ise üçüncü grup…
Ve onlarla birlikte hareket ettikleri ya da arkalarýnda olduklarý düþünülen diðer etkin odaklar.

Mesele hükümet açýsýndan bu kadar açýk.

Mücadele edilecek gruplarýn baþýnda, eylemleri ‘terörize’ eden DHKP-C ve ‘kardeþ örgütler’ geliyor. Ardýndan, ideolojik ortaklýðý görülen legal örgütler var.

Arkalarýndaki etkin odaklar ise ayrý bir inceleme konusu. Semboller, sloganlar, eylem biçimlerinin sýralamasý, iletiþim ve para hareketleri pek çok ‘iþbirliði’ne iþaret ediyor. Üstelik bu iþbirliklerinin en önemlileri ‘anti kapitalist/antiemperyalist’ çizginin tam ortasýnda duruyor!

Gezi’den büyütülen olaylarýn hedefi AKP karþýtlýðý gibi gösterilmeye çalýþýlýyor, ancak sokakta ‘Tayyip karþýtlýðý’ olarak ortaya çýkýyor.

‘Tayyip karþýtlýðý’ da anti emperyalist-anti kapitalist bir tavýr olarak sunuluyor; ancak destek aranan, destek veren ülkeler ve örgütler emperyalist ve kapitalist diye suçlananlarýn baþýnda geliyor!

Medya da hükümeti veya AK Parti’yi deðil, eylemciler gibi doðrudan Baþbakan’ý hedef alýyor. Baþbakan’ý ‘hep ayný þeyleri söylemekle’ suçlayan yazarlarýn neredeyse tamamý, olaylarýn baþýndan bu yana neredeyse bütün yazýlarýný Erdoðan’ý ayný sözlerle eleþtirmeye ayýrýyor.

Dile getirilen temel tepkiler, yaþam tarzýna müdahale ‘algýsý’, muhafazakarlaþtýrma ‘çabasý’, otoriter ‘tavýr’, buyurgan ‘söylem’

Yani somut uygulama yok, ‘algý, çaba, tavýr ve söylem’ var! Bu da kitlelerin manipüle edildiðini gösteriyor.

Gezi Parký ve dýþýndaki eylem alanlarýndaki ‘fotoðraf kaygýlý’ hareketler ve bunlarýn ‘dýþarýya servis’ amaçlý yapýlmasý, bu algýlarýn gerçeðe dönüþtüðüne iliþkin kanýt yaratma çabasý.

Þimdi “Türkiye’nin dünyada karizmasý çizildiði, Türkiye’nin artýk eski gücüne sahip olmadýðý, AK Parti’nin oylarýnýn yüzde 35’lere düþtüðü, zeki ve çevik gençlerin AKP’nin muhafazakarlaþtýrma giriþimini durdurduðu” yorumlarý art arda geliyor.

Ardýndan da, AK Parti’nin “mazlum ve maðdur sýnýfýndan maðrur sýnýfýna geçmiþlerin; -‘Þefaat ya Resulallah’- yerine -‘Ýnþaat ya Resulallah’- diyenlerin; iftara, teravih namazýna lüks ciplerle gelenlerin partisi” olduðu imasý her yazýnýn, haberin içine itinayla yerleþtiriliyor.

Sosyal demokratlar, liberaller, ardýndan demokratlar ve mümkünse ‘Ýslamcý’lar kopsun; geriye “zenginleþen AKP’liler” kalsýn…

Onlar için de bir beklenti var elbette: “Bir ekonomik kriz çýksa tam olacak…”

Bu duayý, Ergenekon’dan tutuklandýktan sonra serbest býrakýlan, kýsa süre sonra da vefat eden Ýlhan Selçuk’un 2008’deki sözlerinden hatýrlýyoruz: “Her þey elden gidiyor.

… Þimdi yalnýz iki tane þey var. Eðer kapatma davasý açýlýrsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karýþýrsa belki bir umutlar doðabilir yani. Çünkü normal yollardan bunlarý, mümkün deðil yani…”

Gezi’de bir imaj yýkma operasyonu denendi. ‘Erdoðan gücünü yitiriyor mu’ endiþesi yaratýldýðýnda iki önemli kuþ vurulacaktý: Ekonomide ‘risk primi’ ve faiz artacaktý. Öcalan ve PKK, ‘devlete kimin hakim olacaðýný görene kadar’ çekilmeyi durduracaktý. Her iki durumda da halkýn Erdoðan’ýn ekonomik istikrar ve terörü bitirme sözüne güven sarsýlacaktý.

Hedef iktidarý düþürmek deðil, ‘iktidar yarýn düþecek’ kanaati oluþturmaktý.

Yerel seçimlere 7 ay kaldý; ondan 4 ay sonra Cumhurbaþkanlýðý, ardýndan 9 ay sonra da genel seçimler var. Her sandýk öncesi ‘algý’ üzerinden gerçek savaþlarla geçecek…