Ali Şükrü, Sazak, Zengi, Eyyubi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM açılış konuşmasında tarihi analizler, tespitler yaptı, bazı sembol isimler üzerinden çok önemli mesajlar verdi. 

Analizleri ve bazı mesajları STAR’daki haberlerde okudunuz.

Ben birkaç isim üzerinden verilen mesajlara dikkat çekmek istiyorum.

Cumhurbaşkanı, konuşmasına ‘öldürülen TBMM üyeleri’ni de anarak başladı. Bu tip konuşmalarda genellikle darbecilerin katlettiği merhum Adnan Menderes ve bakanları anılır. Ancak bu kez Cumhurbaşkanı iki ismi daha bunlara ekledi:

Ali Şükrü Bey: 1. Meclis’in Trabzon mebusu. İttihat Terakki, Atatürk ve İnönü’ye -özellikle Lozan Antlaşması konusunda- muhalefetiyle tanındı. Daha sonra Atatürk’e de suikast düzenleyecek olan Topal Osman tarafından tuzağa düşürülerek öldürüldü. Bu olay, Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi cinayeti olarak kayda geçti. Topal Osman da Çankaya Köşkü’nü basınca yakalanarak öldürüldü. Çeşitli kaynaklar, Topal Osman’ın Ali Şükrü Bey cinayeti ve önceki bazı olaylardan sorumlu tutar ve ‘kullananlar tarafından susturulduğunu’ öne sürer.

Gün Sazak: MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gümrük Bakanı iken 27 Mayıs 1980’de silahlı bir sol örgüt (Dev Sol olduğu kayıtlara geçmiştir) tarafından eşiyle gittiği bir ziyaretten dönüşünde aracından bavulları indirirken öldürüldü. MHP camiasında halen ‘parti büyükleri’ arasında saygıyla anılır. Döneminde de, muhalifleri tarafından bakanlığı sırasında gümrüklerdeki dürüst yönetimiyle tanınırdı.

Bu iki isim hakkında, yukarıdaki Wikipedia bilgilerinden biraz daha ileri araştırma yapanlar, tarihe not düşülecek mesajların altını çizecektir.

***

Cumhurbaşkanı iki isim daha saydı, ‘Kürtler’ bahsinde.

Bu ‘Kürtler’ bahsi de önemli. Zira “Kürt kardeşlerime özellikle seslenmek isterim” hitabıyla özel bir başlık açtı Cumhurbaşkanı.

Ve bu başlık altında iki ismi hatırlattı:

“Selçuklu Atabeyi Nurettin Zengi ve Eyyubi Sultanı Selahattin Eyyubi’nin torunları olarak, bu 4 sütunu (Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet) biz asırlar içinde birlikte inşa ettik, istikbale de birlikte taşıyacağız.”

Nurettin Zengi(1118-1174) Büyük Selçuklu Devleti’nin Halep Atabeyi ve ‘Urfa Fatihi’ İmadeddin Zengi’nin oğlu. Wikipedia’ya göre, Oğuzların Avşar boyundan Zengi Hanedanı’nın üyesi. Babası İmadeddin Zengi, 1. Haçlı Seferi’nde ‘Kontluk’ olarak yönetilen Urfa’yı fethetti. İkinci Haçlı Seferi’ne de bunun neden olduğu söylenir. İkinci Haçlı Seferi’nde kaybedilen Urfa’yı kısa süre sonra yeniden fethetmiştir.

Selahattin Eyyubi: (1138-1193) Kürtçe adıyla Selahedînê Eyûbî. Mısır ve Suriye sultanı; Eyyubi Hanedanı’nın kurucusu. Nureddin Zengi ile aynı dönemde yaşadı. Babası ve amcasının, bir savaşta yenilerek kendilerine sığınan İmadeddin Zengi’yi tutsaklıktan kurtardığı söylenir. Daha sonra da Zengi’nin yönettiği Halep’e taşındılar. Selahattin Eyyubi de burada büyüdü, komutanlığa kadar yükseldi. 1187’de Kudüs’ü Haçlı kuvvetlerinden geri alarak ‘Kudüs Fatihi’ unvanını kazandı; Üçüncü Haçlı Seferi’nin de Kudüs’e ulaşmasını engelledi.

Zengi ve Eyyübi ailelerinin, Haçlı Seferleri’ne karşı birlikte savaşmaları, bugün de Türk-Kürt birlikteliğinin ‘işgalcilere’ karşı öneminin en veciz örneği olarak gösterilir.

Belki bir ekleme/hatırlatma daha gereklidir.

Haçlı Seferleri’ne karşı duranlar sadece Müslüman Türk ve Kürt liderleri değildi. Dönemin ‘büyük güçleri’nin yönetimi altında ezilmiş Ermeniler ve diğer kadim Ortadoğu halkları da Vatikan merkezli bu ‘güruh’a karşı birlikte direnmişti.

Hadi bir de bu konuda ‘okuma’ yapalım.

Tarih tekerrürden ibaret olmasın...