Yüzün karalýðý, bir, dua için ellerini açan boncuk gözlü zenci çocukta güzeldir, bir de, çocuðuna ekmek götürmek için yerin yüzlerce metre altýna inen madencinin yüzünde.
Dünya, Soma maden ocaklarýndan canlý veya cansýz çýkan o güzel yüzü selamlýyor birkaç gündür.
Onlarý bir Ramazan gününde, bilmem kaç yüz metredeki kömür ocaðýnda iftar açarken ya da sahur yaparken görmüþtü Türkiye de, o toz duman içinde, o terin saðanak saðanak boþandýðý bir bedenle Rabbin kulluðundan kopmama kararlýlýðýna selam durmuþtu.
Onlar o ocakta son nefeslerinde kelime-i þehadeti hatýrlayanlardýr.
Sabah ocaða, ailesiyle helalleþerek girenler, çýktýklarýnda kendilerine bir gün daha lütfeden Yaradan’a þükrünü eda edenlerdir.
Ben, güneþin baðrýnda ter oluk oluk akarken oruçlu oruçlu ýrgatlýk yapan kadýný - erkeði selamlarým bir de.
Anadolu insaný budur.
Düþünüyorum da, bu insanýn “ter”inin hakkýný vermek diye bir meselemiz olmalý bizim.
Kömür ocaðýna giren insanlarýn ücretleri ile bilgiler yansýyor medyaya.
Ne kadar?
En yükseði 1800 lira, sonra 1400’ler geliyor, sonra aþaðýlar aþaðýlar... Asgari ücretliler dünyasý.
Somalý belki mecbur ne verilirse ona. Ýþsizlik can yakýyor. Eve ekmek girmesi lazým. Çocuða giysi alýnmasý lazým. Eþlerin yüzünün gülmesi lazým. Bunun için iþ lazým. Önce iþ. Ücretine pazarlýk yapýlamayacak olsa da, patron ne verirse razý olunacak olsa da...
Düþünüyorum da, nasýl belirlenmeli mesela bir maden iþçisinin ücreti?
Patron oturduðunda nasýl bir akýl yürütmeli iþçi ücretini tayinde?
En fazla, en fazla, en fazla karlýlýk mý?
Bunun için en az, en az, en az ücretle insan çalýþtýrmak mý?
Bunun için en az, en az, en az altyapý yatýrýmý yapmak mý?
Biliyorum bunun kurallaþmýþ bir kýstasý yok.
Kapitalizmin patronluk kýstasý, en yüksek karlýlýðý esas alýyor, bunun için de bütün kalemlerin ona göre dizaynýný önceliyor.
Asgari ücretten daha düþük bir ücretlendirme söz konusu olamýyor, ama asgari ücretin ne kadar üstüne çýkmak gerektiði de, patronun iþçi bulabilme ve pazarlýk gücüne kalýyor.
Ýþsizliðin yoðun, iþin aslanýn aðzýnda olduðu durumlarda ise, pazarlýk patronun insafýna kalýyor.
Soma’da madene soktuðumuz iþçilerden bu yazýnýn yazýldýðý ana kadar 282’si hayatýný kaybetti. Daha içeride onlarca insan var ve hayatlarýndan neredeyse ümit kesilmiþ durumda.
Acaba, diyorum, o ocaklarýn sahipleri, bir iþçinin, alacaðý asgari ücret için ödediði bedel hakkýnda ne düþünüyordur?
Can bedeli nedir acaba?
Alýn terinin ayrý hesabý, canýn ayrý hesabý olmalý mýdýr?
Can riski ile girilen bir maden ocaðýnda, dökülen terin bedeli ne olmalý?
Diyorum ki, biz, kapitalist kodlardan ayrý kriterler geliþtirebilmeliyiz.
Müslümanlýðýmýz bize bu konuda farklý duyarlýlýklar kazandýrabilmeli. Bunun hukuk çerçevesini de oluþturabilmeliyiz. Hükümetimiz, geldiði inanç - kültür zemini itibariyle bu duyarlýlýklarý taþýyor olmalý.
Geliþmekte olan ülkeyiz. “Büyüme” en çok gündemde olan bir konu. Büyüme de kapitalist dünyada, en yüksek karlýlýk hedeflenerek gerçekleþmiþ, buna da en önce emeðin bedelini asgariye indirerek ulaþýlabileceði öngörülmüþ. Bizim bir baþka yola kafa yormamýz lazým, diyorum.
Ýþçilik, iþverenlik, ya da baþka bir insani rol, bunlarýn hepsi Yaradan’ýn lütuf alanýnda üstlenilen roller. Ebediyyet alemine gidildiðinde, maden iþçisinin yüzünün ak, onu çalýþtýran ve emeðinin karþýlýðýný vermeyenin yüzünün kara çýkmasý ihtimali her zaman vardýr. Orada yüzü kara çýkanýn ise hali periþandýr. Önemli olan orada yüzü ak çýkmaktýr.
Son bir þey:
Ocakta hayatýný kaybeden bir iþçinin avucunda bir pusula çýkmýþ. Üzerinde bir helallik çaðrýsý: “Oðlum hakkýný helal et!”
Dünyaya verilen mesaj.
Acaba yer altýna gönderdiðimiz ve oradan cansýz bedenleri çýkan insanlarýmýzla helalleþmek söz konusu olduðunda biz onlara “Helal olsun” diyeceðiz, peki onlara sorulmuþ olsaydý onlar bizlere “Hakkýmýz helal olsun” diyecekler mi?
Ne dersiniz, Soma’yý düþünürken bunlarý da düþünmeli miyiz?