Alkışlamalı mı, alkışlamamalı mı?

Türk basını, her zaman kendine yeni konular, tartışmalar bulmuştur.

Spor medyası da Galatasaray'ın şampiyonluğundan sonra kendine hemen bir konu buluverdi.

Herşey Fenerbahçe İkinci Başkanı Abdullah Kiğılı'nın "G.Saray, Kadıköy’e şampiyon gelirse rakibimizi alkışlayabiliriz” sözüyle başladı.

Kiğılı bu açıklamayı yaptığında Fenerbahçe, Kadıköy'de Benfica'yı muhteşem bir futbolla yenmiş, rövanş ve Amsterdam'daki final için avantaj sağlamıştı. Ama sonra Fener, Avrupa'dan elendi, lig şampiyonluğu şansını da tamamen kaybetti.

Sarı-Lacivertli camianın önünde hedef olarak, Türkiye Kupası ve Kadıköy'e şampiyon olarak gelecek Galatasaray'ı yenmek kaldı.

İyi bir Fenerbahçeli olan Teknik Direktör Aykut Kocaman bunları düşünmüş olmalı ki, "G.Saray’ı alkışlamayacağız. Ortam müsait değil" dedi.

Spor medyası ise Fener'in ezeli rakibini alkışlaması için kamuoyu oluşturmaya başladı.

Bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılırken, bir gazetede Fenerli futbolcuların da alkış konusunu masaya yatırıp, "2006-2007'de Ali Sami Yen'e şampiyon olarak gittik. Değil alkışlamayı bizi su yağmuruna tuttular. Bunları unutmadık. G.Saray'ı alkışlamayacağız. Alkışlayan Fener'e ihanet eder" dediğine yer verildi.

Bizim insanlarımız balık hafızalıdır, her şeyi çok çabuk unutur.

Bir iki hatırlatma yapalım. 2006'da Fener, Denizli'de şampiyonluğu nasıl kaybetti? Ya da Selçuk Dereli sahaya yabancı madde yağmasına rağmen maçı nasıl tatil etmedi ve G.Saray şampiyon oldu?

2009-2010'da Fener, son hafta şampiyonluğu Bursa'ya nasıl kaptırdı. Trabzon Başkanı Sadri Şener maçın devre arasında "Takma kafana Aziz başkan, ikinci yarıda olur" demesine rağmen Trabzonspor yenilmezken, Beşiktaş Bursa deplasmanında neden bir varlık gösteremedi?

Bu sezona gelelim... Raul Meireles'in tükürmediği, Felipe Melo'nun tükürdüğü TFF kurulları tarafından onanmasına rağmen; en büyük zararı gören neden Fener oldu?
Gökhan Zan'ın Galatasaray'ın stoper sıkıntısı yaşadığı Kayseri deplasmanı öncesi cezasının bir yıl erteletilip sahaya çıkarılması normal bir durum mu?

G.Saray, 2-0 geriye düştüğü Orduspor maçını hangi yollarla kazandı. Fatih Terim'in eski cezalarıyla birlikte 9 maç ceza almasına yol açan karşılaşmada Mersin İY'yi nasıl mağlup etti?

Bir örnek de 12 Nisan 1997'de İnönü Stadı'ndaki İstanbulspor maçı. 96. dakikada Vahap Beyaz, orta sahadan nasıl Arif'e penaltı çaldı? Hatırlayanınız var mı? Bunlar gibi daha birçok örnek sayabiliriz.

Yani demem odur ki, "Fenerbahçe camiasında Galatasaray şampiyonluğu anasının ak sütü gibi helal yollardan kazandı" diye düşünen varsa alkışlasın. Ama "Galatasaray'ın şampiyonluğunu hak etmediğine, en küçük bir leke dahi olduğuna inanıyorsa" alkışlamasın. Bu durumda alkışlarsa ihanet değil, cinayet işlemiş olur.