Fenerbahçe oyuna iyi baþladý. Baþlar baþlamaz da Mehmet Topal’ýn direkten dönen bir þutu vardý. Daha sonrasýnda Celtic kalecisi Gordon’dan dönen topta, Souza boþ kaleye kaçýrdý. Gökhan Gönül’ün bir dizi güzel hareketlerden sonra verdiði pasýn ardýndan Markoviç’in golü geldi. Alper ikinci yarýnýn baþýnda topu ayaðýnda çarþaflamasa, ikinci Fenerbahçe golünü kaçýran deðil, atan olurdu. Gökhan Gönül, hem savunmada, hem hücumda, hem de gol pasýnda ne yapmasý gerekiyorsa, her þeyi yaptý. Helal olsun ona.
Diego’nun gereksiz bir zaman dilimi içinde rakibine tekme atýp takýmýný 10 kiþi býrakmasý, hem amatörce hem de acemice bir hareketti. Maçýn son bölümlerinde Commons’ýn kafa golü, Celtic adýna maçý eþitleyen oldu.
Biz böylesine futbol sergileyen bir Fenerbahçe’ye her zaman beðenilerimizi sunarýz. Maçý kazanma adýna arzu ve istek dolu olmasý... Rakip sahada çok adamla pres basmasý... Topu ayaða oynama isteði... Bunlar elbette maçý kazanmasý için yeterli deðildi ama tur adýna beraberlikle de gayeye ulaþmýþ oldu.
Ben Souza’nýn bu kadar iyi top oynayan arkadaþlarýnýn yanýnda hala bazý eksiklikleri olduðunu zannediyorum. Pereira neden bu kadar bu oyuncuyu vazgeçilmez görüyor, Ozan’ý neden görmüyor; anlamýþ deðilim. Maçýn uzatma dakikalarýna yaklaþan bir süre içinde; Pereira’nýn ilk önce Markoviç, daha sonra Fernandao’yu oyundan almasý; skoru koruma adýna bana göre anlamsýz bir giriþimdi. En iyi savunma, hücumdur arkadaþým! Fernandao’nun da Markoviç’in de hücum bölgesinde toplarý sahiplenmeleri; bana göre maçýn uzatma dakikalarýnda sahada kalmalarýný gerektirirdi.
Fenerbahçe’nin kalesinde görmüþ olduðu golde ise, Ba’nýn rakibinin kafa vuruþunu sadece seyrettiðini gördük.
Celtic takýmýnýn bu kadar sert futbola özen göstermesi, sanki Amerikan futbolu veya rugby’yi anýmsattý bizlere.