Allah aşkına öğretmen yetiştirelim

Okullar açılırken eğitim ve öğretim konusu gündemde öne çıkıyor.

Eğitim ve öğretim konusunda dışarıdan değil içeriden biri olarak düşüncelerimi belirteceğim.

Edirne erkek ilk öğretmen okulunda iki yıl okuduktan sonra o yıllarda öğretmen yetiştiren İstanbul Yüksek Öğretmen okuluna (Çapa) geldim. (1967) İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Matematik bölümünü bitirdim. Yalova Lisesinde fizik öğretmenliği ve müdürlük yaptım. Bursa imam hatip lisesi kız şubesindeki öğretmenliğimden sonra Bursa Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum. Son olarak da Yalova’da iki kardeş Yalova dershanesini kurduk ve on yıl öğretmenliğe devam ettim.

Sayın Cumhurbaşkanı da söyledi; “Eğitim alanındaki kapasite ve fiziki alt yapı sorunlarını büyük ölçüde geride bırakmaya başladık. Ancak açıkça ifade etmek gerekirse eğitiminin amacı ve içeriği konusunda alt yapısında gösterdiğimiz kadar ilerleme sağlayamadık. Bu konudaki tüm gayretime rağmen maalesef geldiğimiz yer kesinlikle benim arzu ettiğim, hayal ettiğim yer değildir.”

Eğitim ve öğretimi ayrı ele almak gerekiyor.

Öğretimden başlayayım. Öğretimdeki temel problemi ortaya koyan iki somut teşhis söyleyeceğim:

1. Neden okula başlayacak çocukları için veliler ısrarla “hangi okulda ‘iyi’ öğretmen var” derdine düşüyor? Niye muhtarlıkların, nüfus müdürlüklerinin kapısı aşındırılıyor? Niye insanlar yakınlarındaki okulu değil de ‘iyi’ öğretmenin olduğu okulu fellik fellik arıyor?

2. Dershanelerin kapatılmasına rağmen neden üniversite hazırlık için okul dışı arayış devam ediyor? Özel derse olan rağbet giderek neden artıyor? Orta öğretimde ‘iyi’ öğretmenlerin olduğu liseler neden gözde okullar oluyor?

Başka örnekler vermeden cevabı söyleyeyim: Aynı evsafta, kalitede öğretmen yetiştiren akademilerimiz (yüksek öğretmen okulları) yok…

Polis akademisi, harp akademisi kurduk (onları da maalesef FETÖ ele geçirdi) ama öğretmen yetiştiren bir yükseköğretim kurumu yok.

Türkiye’nin eğitim ve öğretim probleminin en büyük sebebi, öğretmenin yetiştirilmeyişidir.

Anaokulu öğretmeni, ilkokul öğretmeni, ortaokul öğretmeni, lise öğretmeni bunların hepsi ayrı ayrı yetiştirilmesi gereken öğretmenler… Çünkü her kademede çocuk/genç psikolojisi farklı farklı...

Bu psikolojiden anlayan, öğrenciye nasıl davranılacağını öğrenmiş, rol model olacak anlayışlı, sakin, hoşgörülü, insan sevgisi ile dolu ve her şeyden önce öğrenciye saygılı, branşında başarılı öğretmeni yetiştirmeyi neden geciktiriyoruz?

Ev eşyalarımız/bilgisayarlar/makineler için usta/uzman ararken, en kıymetli varlığımız çocuklarımız için neden liyakatli öğretmen yetiştirmeyi bir türlü başaramıyoruz?

Eğitim konusuna gelince, temel eksiğimiz okullardaki rehberliktir.

Bugün aile kurumu ağır hasarlıdır. Parçalanmış aileler giderek artıyor. Anne/baba eğitimi yok. Her ailede, neredeyse her anne babada farklı bir çocuk/genç eğitimi anlayışı var. Kötü arkadaşlar, çocuklarımızın canavarı olarak sürekli evlatlarımızı tehdit ediyor. Sokağın kültür ahlak dejenerasyonu, savrulmayı tetikliyor. Televizyon/müzik/sanat alanı Batı kültür yozlaşmasının saldırısı altında... Ailece seyredilmeyecek ahlaksızlıktaki diziler, gizli ve karanlık eller tarafından yuvamızın içine giriyor.

Acil tek bir rehabilitasyon alanı var, okullarımız.

Orada da ciddi rehberlik yok.

Ailelerdeki dertler, problemler, sıkıntılar çocuğu/genci derinden etkiliyor. Kim onlarla teker teker evet, teker teker ilgilenecek? Şefkat ve merhamet, hangi rehber öğretmenler tarafından devreye sokulacak? Eğitimde rehberlikle ilgili emniyet, sağlık, psikoloji uzmanları ve sosyal dayanışma kurumları bir ortak akıl olarak devreye ne zaman, nasıl girecek? Sivil toplum ve hayır kurumları bir milli seferberlik olarak çocuklarımıza, geleceğimize ne zaman el atacak?

Terörle, ihanetlerle giderek daha etkili, daha esaslı mücadele ediyoruz. Çocuklarımızın eğitim ve öğretimi en az terörle mücadele kadar önemli ve hayatî.

Tekrar ediyorum, öğretmeni ve çok sayıda rehberlik uzmanını yetiştirmeyi en acil görev olarak ele almalıyız…