Allah bin belanızı versin!

Suruç’taki saldırı, kimden gelirse gelsin, hangi manyak örgütün işi olursa olsun, apaçık bir “savaş provokasyonu”dur. Ülkenin birliği, “Kürt ve Türk kardeşliği” hedeflenmiştir. Bütün hücrelerimizle ve yüksek sesle kınıyoruz!  Bir huzur vermediniz şu insanlara... Allah bin belanızı versin! 

Bu yazıyı yazmak için ‘utanmaz’ olmak lazım

Hasan Cemal, 2013’ün Mart’ında Milliyet’teki köşesini kaybetti. Bir diğer hesapla, 28 aydır köşesini kullanamıyor... “Bu kapı her zaman sana açık Hasan’ım” şeklindeki patronaj sözüne rağmen Milliyet’e dönemiyor. 

Buradan “dönmek istediği” sonucunu çıkarabilir miyiz?

Evet çıkarabiliriz... Çünkü sadece köşesinden olmadı. Yüksek maaştan da oldu. Dileriz Demirören sözünü tutar ve değerli kalem Hasan Cemal’i astronomik maaşıyla buluşturur. Selahattin Demirtaş gibi söylersek, “Hadi cnm inş...”

Hasan Cemal köşesinden ve yüksek maaşından olacak da, aparta bekleyen yeminli Erdoğan düşmanları durumdan vazife çıkarmayacak? Hemen başladılar nümayişe: “Erdoğan faşizmi sınır tanımıyor”, “Bir yazar daha işinden oldu”, “Duayen gazeteci Hasan Cemal susturuldu...” Hasan Cemal’in “Durun yahu... Beni Erdoğan attırmadı” şeklindeki uyarıları da sonucu değiştirmedi... Murat Belge’sinden Cengiz Çandar’ına, Mehmet Altan’ından İhsan Dağı’sına, vurdukça vurdular. Hâlâ aşerdikçe vuruyorlar...

İlginçtir, “Beni Erdoğan attırmadı” diyen Hasan Cemal de bir süre sonra koroya katıldı. Yani, ahlak ve tıynet değiştirdi... “Evet, beni Erdoğan attırdı” demeye başladı. Kimse Hasan Cemal’i susturmamıştı oysa... Böyle bir şey söz konusu olmadığı gibi, teknik olarak mümkün de değildi. Milliyet’ten uçtu, başka bir mecraya kondu. Yazılarını artık “t24” sitesinde yazıyor. Hem “mağduriyetin” keyfini sürüyor, hem de daha çok okunuyor. Eskisi kadar kazanamıyor, o başka. Bu da, Hasan Cemal’in çok sevdiği ve çok desteklediği “serbest piyasa”nın bir cilvesi...

Burada ilginç bir ayrıntı verelim:

Hasan Cemal 28 aydır “t24”te yazıyor. Bu da yaklaşık 850 gün eder...  

Her gün yazdığını düşünürsek, bugüne kadar 850 adet yazı yazmış. Hadi aradaki küçük tatilleri ve kaçamakları saymayalım; yuvarlak olarak “800 yazı” diyelim. Demek ki Hasan Cemal 800 gündür Erdoğan’ı yazıyor.

Tabii bunları normal “Erdoğan eleştirileri” saymamak lazım... Tabir caizse “kudurmuş” edasıyla ve Markar Esayan’ın da söylediği gibi “sinir krizleri halinde” yazıyor. Kin, nefret, öfke, takıntı, obsesyon, ne ararsan var... O günkü konusu farklı olsa bile, sözü bir şekilde Erdoğan’a (ve takıntılarına) getirmeyi başarıyor... Erdoğan’sız bir tek yazısı yok... Paris’e gidiyor, “gençliğimin Paris’i” gibilerden ağlak yazılar yazıyor. Güzel güzel okurken, pat Erdoğan... Yelkenliyle seyahat ediyor; Erdoğan... Afrika’ya tatile gidiyor; Erdoğan... İspanya’da maç izliyor; Erdoğan... Rojava devrimine tanıklık ediyor; Erdoğan... Dağdakilere “silah bırakmayın” çağrısı yapıyor; Erdoğan... Boşu yok!

Son numarasını dün okuduk. Daha doğrusu ben dün okudum.

Bizimki (bu kez) “ekonomik kriz”le boğuşan Yunanistan’a gidiyor.  Hazır gitmişken esnafla konuşuyor. Durumun çok kötüye gittiğini anlatıyorlar buna. Biri soruyor: “Siz de benzeri bir kriz yaşamıştınız. Nasıl çıktınız bu işin içinden?”

Hasan Cemal heyecanlanıyor. Erdoğan’a laf sokma fırsatı çıktığı için de ağzının suyu akıyor... (Oysa yazısının girişinde Erdoğan’dan bahsetmemeye söz vermişti. Kendisi  anlatsın: “Tatil sonrasının ilk yazısını buradan mı yazsam?.. İyi olabilir. Hani o takıntı var ya, belki ondan da kurtulurum. Bir başka deyişle: Böylesine gevşetici bir ortamdan çıkacak bir yazıda Tayyip Erdoğan adı da geçmeyebilir.”) Tabii sözünü tutmuyor. Verdiği cevap (özetleyerek aktarıyorum) şu: “Ekonomide deniz bittikten ve Türkiye kafasını duvara vurduktan sonra bir büyük koalisyon kurulmuştu üç parti arasında. Ecevit başbakandı. IMF’nin acı ilacı bu koalisyon sayesinde içildi. Devletin iki yakası bir araya gelmeye, gelir-gider dengesi kurulmaya başladı. Sonra Erdoğan geldi... O da ekonomide dengeleri, reformları devam ettirdi. IMF’ye ihtiyaç kalmadı, ekonomi büyüdü. Ama özellikle son yıllarda ekonomi konusunda ipe un serilmeye başlandı. Kaç yıldır patinaj yapıyor ekonomi, büyümenin hızı kesildi. Gerekli reformlar geciktikçe gecikiyor.” Başlıkta, “Bu yazıyı yazmak için utanmaz olmak lazım” demiştim.

Değiştiriyorum:

Bu yazıyı yazmak için Hasan Cemal olmak yeterli. Birincisi, ekonomik krizin “büyük koalisyon” dediği üçlü koalisyonun eseri olduğunu hatırlamadığı, ikincisi “acı reçete” olarak tanımlanan politikaların Erdoğan döneminde hayata geçirildiğini gizlediği için Ülkeyi ekonomik krize sokan “büyük koalisyon” bir yıl bile dayanamamış, Devlet Bahçeli’nin zorlamasıyla “erken seçim” kararı almıştı. Yani, görevden kaçmıştı.

Duayen gazeteci Hasan Cemal bunu bile hatırlamak istemiyor.