Bugünlerde ülkemizde bize yakýþmayan manzaralar görüyoruz! Yaþanan bu ibretamiz manzaralar ister istemez bazý çaðrýþýmlar yapýyor ve "el-Vekil" olan Allah'a tevekkülümüzde ne kadar zayýf bir noktada bulunduðumuzu gösteriyor.
Gazete, görsel medya ve sosyal medyada bolca yayýnlanan görseller... Ellerinde bir deðil, iki deðil, üç deðil dört tane yað tenekesi bulunan insanlar... Marketlerde kasanýn önüne dizilmiþ onlarca kiþilik yað kuyruklarý... Boþalan raflarda son kalan yað kutusunu kapabilmek için birbirini ezenler...
Manzara bir iki tane olsa gülüp geçeceðiz ama hemen her þehirden ayný kareler yansýyor ekranlara. Millet olarak adeta cinnet geçiriyoruz: "Tevekkülsüzlük Cinneti..."
Evet, her ne kadar baþkalarý yaþananlara yað sýkýntýsý, yað yetmezliði, karaborsacýlýk dese de bizim olan bitene uygun gördüðümüz kavram "Tevekkülsüzlük Cinneti"dir.
Eksik olan ne yað ne ekmek ne de yiyecek... Eksik olan bizim Allah'a olan güvenimizdir.
"Yarattýklarýnýn maslahatýný onlar adýna gerçekleþtiren, kendisine tevekkül eden/O'nu vekil edinen kulunun iþini onun adýna gören, kendisine güvenene karþýlýk veren" manasýna gelen "el-Vekil" olan Allah'a olan tevekkülümüzde büyük bir eksikliðimiz olduðu aþikâr.
Ve tabii ki kanaatsizliðimiz, yetinmemezliðimiz, doymak bilmeyen biriktirme arzumuz...
Ýnsan, yalnýzca kendi gayretiyle hayatýný sürdürmek zorunda olduðunu zannederek yaþarsa psikolojik travmalar zuhur etmeye baþlar. Ancak Allah'ýn gücünü, takdirini ve hesabýný daima zihninde diri tutarak yaþarsa tek failin kendisi olmadýðýný anlar.
Vuku bulan trajikomik yað olayýnda olduðu gibi korku ve kaygý hissederse yarýnýnýn kontrolünü kaybetme endiþesi yaþamaya baþlar. Geleceði, bir sonraki aný kontrol altýnda tutma çabasý insaný güven noktasýndan uzaklaþtýrýr.
Olumsuz her durumun yönetimini kontrolsüz bir þekilde ele alma çabasý modernitenin yaþama tarzýmýza yansýmasýdýr. Modernliðe yenik düþen psikolojilerimiz zayýflar ve olumsuz anlara karþýn güven eksikliðinden kaynaklanan travmalar yaþamaya baþlar. Tevekkül; güçlü ve olumlu yönlerimizi harekete geçirir.
Yaþadýðýmýz hayatýn her karesine etki eden psikolojik (ruhsal) bir mukavemet tarzýdýr tevekkül. Gündelik hayatlarýmýza yansýyan Allah'a güvenme duygusudur.
Tevekkül edene mütevekkil (Allah'a güvenen kiþi) denir. Mütevekkillerden ise Allah övgüyle söz eder. "Allah tevekkül edenleri sever".
Allah'a güvenen kiþi, sadece münferit planda yapýp ettiklerini deðil Allah'ýn iradesini de düþünerek hayatýný güzelleþtirir.
Her þeyden önce kiþisel güven saðlayan bir duygudur tevekkül.
Muhtemeldir ki toplum olarak çoðunluðumuz Peygamber Efendimizin (sav) þu hadisi þerifinden habersiz olarak yaþýyoruz: "Eðer siz Allâh'a hakkýyla tevekkül edebilirseniz, sabahleyin karýnlarý aç gidip, akþamlarý tok dönen kuþlarýn rýzýklandýðý gibi rýzýklanýrsýnýz!" (Tirmizî)
Eðer bu hadisten haberimiz olsaydý kuþlar gibi erkenden kalkýp önce yapmamýz gerekeni yapar, tevekkül eder ve rýzkýn ondan sonra geleceðini bilirdik.
Eðer bu hadisten haberimiz olsaydý saldýrmazdýk market raflarýna.
Eðer bu hadisten haberimiz olsaydý dört teneke birden yaðý taþýmaya tevessül etmezdik.
Eðer bu hadisten haberimiz olsaydý bir teneke yað için insanlarýn kalbini kýrmaz, kavgalara meydan vermezdik.
"...Allah'a tevekkül edene, Allah kâfidir!.." (Talâk, 3) ayetinin idrakiyle yaþamayý öðrenebilseydik bu çözülmüþlük haline düþmezdik.
Gördüðümüz manzaralar bize Allah'ýn kâfi gelmediðini sandýðýmýzý gösteriyor! Allah bize yetmiyor! Bir Müslüman için ne acý bir þey! Bu cümlenin muhatabý olmaktan Allah'a sýðýnýrýz.
Ýlk pandemi yasaklarýnda da tevekkülsüzlük cinnetleri yaþamýþtýk toplum olarak. Anlaþýlan o ki yaþananlardan hiç ders almamýþýz.
Rabbim, bize ve bütün Müslümanlara "...Ben Âlemlerin Rabbi'ne teslim oldum!" (Bakara, 131) diyebilmeyi nasip etsin...