'Amerikan Baþkanlýk Seçimi' öncesinde, aylardýr, -dünyaca da ünlü anket kuruluþlarýnýn tahminlerine dayanarak- iki tarafýn da 'kýl payý' bir zafer kazanmasý ihtimalinden dem vurulurken; eski baþkan Trump'ýn -hiç beklenmeyen bir þekilde- 'kesin zafer' kazanmasýndaki etkenler üzerine, yerli TV. ekranlarýnda da saatlerce deðerlendirme ve yorumlar yayýnlandý- yayýnlanýyor..
Hatta bu durumu, bizdeki AK Parti'nin son mahallî seçimlerde aldýðý beklenmeyen sonuçlardaki etkenlerle karþýlaþtýranlar da oldu.. Ki, ilginçtir, bizdeki yorumlarýn benzerini, Amerikan Kongresi'nin güçlü isimlerinden ve -Siyonist Ýsrail rejiminin Filistin'de iþlediði korkunç barbarlýklara, bir Yahudi olarak þiddetle karþý çýkmasý ve Ýsrail rejiminin para ve silah isteklerine Kongre'de engel olmak yolundaki gayretleriyle dikkatli çeken- 86 yaþýndaki senatör Bernie Sanders de yapýyor ve Demokratlarýn yenilgisinde, 'Ýþçi sýnýfý insanlarýný terk eden bir Demokrat Parti'nin, iþçi sýnýfýnýn da onlarý terk ettiðini görmesi çok þaþýrtýcý olmamalý.. Amerikalýlar "öfkeliyken ve deðiþim isterken, 'statüko'yu savunanlar bu neticeyi hak ediyorlardý.. (...) "Demokrat Parti'yi kontrol eden büyük paralý çýkar gruplarý ve iyi maaþlý danýþmanlar bu felaket kampanyadan gerçek dersler çýkaracak mý? Onlar milyonlarca Amerikalýnýn yaþadýðý acýyý ve siyasi yabancýlaþmayý anlayacaklar mý? Bu kadar çok ekonomik ve siyasi güce sahip olan ve giderek güçlenen oligarþi ile nasýl baþa çýkabileceðimize dair herhangi bir fikirleri var mý? Muhtemelen hayýr!" diyordu.
Senatör Bernie Sanders'ten ayrý olarak, Harris'in yenilgisini, merkeze doðru yönelmeye baðlayanlar da bir hayli çok..
Bazý çevreler Biden'ýn (Demokrat) iktidarýnýn Gazze'deki o barbarlýklara göz yummasýna, halk kitlelerinin tepkisi olarak gördülerse de, bunun Amerikan toplumu açýsýndan o kadar etkili olmadýðýný, üniversite çevrelerindeki Ýsrail karþýtý gösterilerin, Amerikan toplumunun geniþ kitlelerinde o kadar taraftar bulmadýðý da güçlü þekilde dile getiriliyor. Çünkü, 'Ýsrail'in kesinlikle ve her ne pahasýna olursa olsun korunmasý ve kendisine karþý tehdit olarak gördüðü her ihtimali bertaraf etmesinin en tabiî hakký olduðu' konusunda, sadece bugün Biden ve Trump arasýnda deðil, taa baþtan beri Cumhuriyetçilerle ve Demokratlar ve halk kitleleri arasýnda da, ufak-tefek üslup farklýlýklarý dýþýnda bir görüþ birliðinin saðlandýðý ortadadýr. Bu kanaatin oluþmasýnda, Amerikan medya organlarýnýn sermayesinin yüzde 60'ýndan fazlasýnýn Yahudilerce yönetildiði ve Amerikan toplumunda yüzde 3 kadar olan Yahudilerin de, medya organlarýnda çalýþanlarýn yüzde 25'inden fazlasýný oluþturduðu göz önüne alýnýrsa, geniþ halk kitlelerinin bu konuda bir hassasiyetlerinin olmayýþý daha iyi anlaþýlýr..
*
Elbette, ticari yöntemler içinden geçerek gelen ve dünya çapýnda çok büyük bir kapitalist olduktan sonra, 'Bir de Amerika'yý yönetivereyim' diye siyaset meydanýna çýkan ve Amerikan toplumunda, daha önce örneði olmayan þekilde, ilk olarak, 'Ýslam düþmanlýðý' yapan ve 'Ülkemizden Müslümanlarý kovacaðýz.. Bu ülkeyi onlara býrakmayacaðýz!.' gibi ilginç propaganda yöntemlerini icat eden ve 2016 Seçimleri'nde Hillary Clinton'la yarýþýp, dünyanýn en büyük maddi gücü sayýlan Amerikan Baþkanlýðý'na bile gelen Donald Trump'ýn, 2020 seçimlerinde Joe Biden karþýsýnda yenilmeyi bir türlü hazmedemeyiþi ve 'seçimlerde sahte oy kullanýldý!' diye, taraftarlarýna, 225 yýllýk Amerikan tarihinde daha önce emsaline rastlanmamýþ þekilde Kongre binasý 'Capitol'ü bastýrmasý ve 6 kiþinin ölümüyle sonuçlanan o büyük karýþýklýktaki sorumluluðuna dair açýlan yargý yolu neticelenmeden; þimdi de yine bir haným olan rakibi Kamala'yý önce, 'faþist', sonra da 'komünist' diye suçlamasý ve hatta, 'Babasý da komünist bir profesördü, kýzýný da iyi yetiþtirmiþ..' dedikten sonra, bununla da yetinmeyip, onu, bu kez de, 'Ýslâm düþmaný' olarak nitelemesi ilginçti.
*
Ortaya çýkan bu tabloyu, 'Amerikan toplumundaki 'ata-erkil ve erkek egemen' bir anlayýþa baðlayanlar da oluyor.. Hatta, seçim öncesinde, 'kadýnlarýn büyük çapta Kamala'ya oy vereceði' hesap edilirken, bu tahminin gerçekleþmemesi ve 'kadýnlarýn, kocalarýnýn oy verdiði aday'a oy vermeleri'nin gerekli olup olmadýðý yönünde Amerikan medyasýnda tartýþma konusu olmasý bile ilginçti.. Üstelik önceki aday haným (Hillary Clinton), beyaz ýrk üstünlüðü iddiasýna aykýrý deðilken, bu kez, Kamala'nýn beyaz ýrk'tan sayýlmamasý, 'Coconut' (Hindistan cevizi) diye isimlendirilerek, Hint kökenli olmasýna vurgu yapýlmasý ve melez bir ýrktan sayýlýp, 'üstün ýrk' sapkýnlýðýnýn da bu sonuçta etkili olduðu anlaþýlýyor.. Çünkü, Amerikan toplumunda 'WASP' (White (Beyaz) + Anglo-Sakson+Protestan') formülü beyaz ýrk çoðunluðu tarafýndan da benimsenen, halk kitleleri arasýnda, insana bakýþýn çarpýk temellerinden birini oluþturuyor, hâlâ da..
*
Trump adýný on yýllar öncesinden beri biliyordum..
Nereden mi?
Kapitalist sistem içindeki baþarýlý iþ adamlarýnýn sosyolojik açýdan tahlillerini yapýldýðý bazý kitaplarda, D. Trump adý örnek gösteriliyordu ve onun görüþleri veya hakkýnda yapýlan deðerlendirmeler dipnotlarý halinde aktarýlýyordu.. Halbuki, hiç de öyle zengin birisi deðilmiþ, babasýndan kendisine, sadece 9-10 milyon kadarcýk bir miras kalmýþ imiþ..'!!!
Ve onun sonralarda, 'dünyanýn en büyük gayrimenkul kralý' diye nitelendirildiðini ve dünyanýn en büyük þehirlerin hemen her birinde yükselen 40-50 katlý gökdelenler diktiðini ve de onlarýn üzerine soyadýný kocaman harflerle yazdýrdýðýný gördüðümde, o dipnotlarýný hatýrlayýp, 'Bu, iþte o'dur..' demiþtim. Ki, Ýstanbul'da da milyonlarca insan, 15 yýlý aþkýn bir zamandýr, her gün, Asya- Avrupa kýtalarý arasýnda gelip geçerken, Mecidiyeköy taraflarýnda, 'Trump Towers' denilen iki adet gökdeleni ve onlarýn üzerindeki, uzaklardan da okunabilen, kocaman harflerle yazýlý 'TRUMP' ismini de görüyorlar- okuyorlar..
Evet, Trump'ýn güçlü bir kapitalist-müteþebbis olduðu anlaþýlýyor.. Hatta, ünlü boksör Muhammed Ali Clay'in on milyonlarca dolar kazandýran boks karþýlaþmalarýný da tertip etmiþ imiþ bir zamanlar..
Ama, ne zaman ne diyeceði belli olmayan, dili fren tutmayan tipik bir pragmatist.. Kendisinin veya Amerikan toplumun faydasýna hissettiði bir konu olursa, geçmiþteki söz ve düþüncelerini hemen terk edip, tam tersini de söyleyebilen, 'enaniyeti'/ 'ego'su, milyarlarca dolarlýk servetine ayarlý olacak þekilde, oldukça yüksek birisi..
Önceki rakibi Hillary ve son rakibi Kamala için söylediði bazý sözleri ise burada tekrarlamak bizim lisanýmýza ve kalemimize leke getirir.
Þimdi de, Kamala için, iþçisini kovan bir 'patron' edasýyla, 'Kamala.. Çýk dýþarý, kovuldun!.' diyecek 'zarif' sözler söylemesi karþýsýnda insan sadece Trump'ýn deðil, Amerikan toplumunun da nasýl bir 'megalomanik ruh yapýsý'na doðru yelken açtýðýný düþünmeden edemiyor..
Bütün 'Beyazlar'ýn da 500 sene öncelere Amerika kýtasýna Avrupa'dan göç ettiðini ve ünlü Fransýz düþünürü Voltaire'in 250 sene öncelerde 12 milyon yerli Amerikalýnýn Avrupa'dan gidenlerce öldürüldüðünü görmezlikten gelen ve göçmenleri 'þeytan'laþtýran Trump, 'Amerikalý bir vatandaþý veya kolluk kuvveti görevlisini öldüren herhangi bir göçmen için ölüm cezasý verilmesi' çaðrýsýnda bulunduðu ve dahasý, Amerika'daki Latin (Güney) Amerika'dan gelen 'aç göçmenler'in, 'zengin Amerikalýlarýn kedi ve köpeklerini yedikleri' gibi iddialarý, -hem de o köpek ve kediler için yas tutarcasýna- dile getiren bir 'tuhaf dünya lideri..'
'Allah insanlýðýn yardýmcýsý olsun..' demekten baþka bir söz bulamýyor insan..
*