Dünyaya tercih kullanarak gelmedik lakin gideceðimiz yerin tercihini yapmak aklýmýzý kullanmamýza baðlý. Yaradýlýþýmýzda cennetlik cevheri de var cehennemlik cevheri de. Tercih edeceðimiz tarafý seçmekte yaratan bizi serbest býrakmýþ.
Hayvan ve Melek arasý bir kimlikle geldik bu dünyaya. Ara kimlikte kalmak da hayvandan daha aþaðý olmak da melek mertebesine varmak da meleklerin üzerinde bir makama ulaþmak da yine bizim tercihimizle olacaktýr.
Hayvani içgüdüler ve melekî temayüller arasýnda gelgitler yaþarýz çoðu zaman. Ýnsan, yaþadýðý sürece, eylemleriyle her daim hayatýný þekillendirebildiðine göre, tercihini de kendisi için belirlenen zaman diliminde yapmak durumundadýr.
Mazisinde cennet olan insan meleklere secde ettirilen varlýktýr. Bu þekilde baktýðýmýzda diyebiliriz ki insan, tercih ve melekeleriyle kendini her an yeniden inþa ediyor.
Ýnanan insan Allah'a güvenmeli lakin hayvan ve melek arasýnda bir mertebede olduðunu unutmadan, cennetlik ya da cehennemlik olabileceðini fark edebilmelidir. Kiþiyi bu fark edebilme kabiliyeti insanlýk mertebesine çýkarýr.
Günümüz Müslümanlarýnýn özellikle de gençliðimizin farkýnda dahi olmadýðý sorunu Allah'ý biliyor ama tanýmýyor olmalarýdýr.
Allah'ýn varlýðýný biliyoruz ama O'na güvenmiyoruz! "Ben cinleri ve insanlarý, ancak bana kulluk etsinler (tanýsýnlar) diye yarattým." Zariyat/56
Kulluðumuzu yerine getiremiyoruz çünkü O'nu tanýmýyoruz ve O'na güvenmiyoruz. Bu ihmalkârlýðýmýz sebebiyle O'ndan korkulmasý gerektiðini de bilmiyoruz. Varlýðýný biliyoruz diyoruz ve bununla iktifa ediyoruz!
Ne dünyanýn kölesi olalým ne de Allah'a güvenmeyi ve ahireti unutalým. Zevkperestlerin tek gayelerinin dünya olmasý, burada eðlence, mutluluk ve haz aramalarý doðaldýr. Çünkü ikinci bir hayatýn olduðuna inanmýyorlar.
Allah'a gerçekten inansak ve güvensek hatalarýmýza tövbe ederiz.
Vücudumuzda görevini yerine getirmeyen hücrelerin bulunduðu organýmýz hastalanýr. Ýnsan da bir hücredir, görevini yerine getirmezse bulunduðu yerden baþlayarak toplumu hasta eder. Allah'ýn varlýðýný bilmemiz yeterli deðil, O'na güvenip inanmamýz da gerekir.
Materyalistlerin amacý bizi Allah'tan uzaklaþtýrmaktýr. Emin olalým ki onlar da Allah'ýn varlýðýnýn bilincindeler.
Ýhsan Fazlýoðlu'nun "Müslümanlar pratik, politik, teorik ihtiyaçlarýnýn yanýnda bir de kulluk yapýyorlar." sözü yaþama gayemizi ve dünyaya bakýþýmýzý anlatýyor. Allah'ýn varlýðýný hissetmiyoruz, sadece varlýðýný ve tek'liðini biliyor ama ona güvenmiyor, belki de inanmýyoruz!
Dünya-ahiret dengesini kurabilen basiretli Müslümanlar olabilecek miyiz?
Dünyayý yok sayarak ahirete çalýþamayacaðýmýz gibi ahireti de unutarak materyalizmin bataklýðýnda bir ömür geçiremeyiz. Unutmayalým ki Müslümanlar olarak biz Batý gibi yaþamaya baþladýðýmýzda tepkilerimiz de Batýlýlaþacaktýr.
Evet, bu dünyaya deðer vermeliyiz. Ahiretin kazanýlacaðý yer olduðundan deðerlidir bu dünya Müslümanlar için.
Allah'a güvenmek kadar Allah'tan korkmalýyýz da. Allah korkusunu hissetmek için O'nu bilmek elbette ilk þarttýr. Ýnsan bildiðinden korkar, bildiðini sever.
Merhum Ýstiklal Þairimiz ne güzel demiþ;
"Ne irfandýr veren ahlâka yükseklik ne vicdandýr;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandýr.
Yüreklerden çekilmiþ sayýlsýn korkusu Allah'ýn...
Ne irfanýn kalýr etkisi kesinlikle ne vicdanýn.
Hayat artýk hayvancadýr... Hayýr ondan da alçaktýr"
"Sizin en akýllýnýz Allah'tan en çok korkanýnýzdýr." buyuruyor Efendimiz (s.a.v.) hadisi þeriflerinde. Efendimizin bu sözüne dayanarak; Allah'a güvenmeden, Allah'tan korkmadan hayat süren kiþinin akli melekelerinden dahi þüphe edilebilir!
Allah'ý tanýmayan ve O'na inanmayan, güvenmeyen ahireti de sadece bilmekle kalacaktýr.
Dünden bugüne yansýyan kayýp yýllarý, gelecekte kaybedilmemesi gerektiðine dikkat çekerek; kadim kültürel baðlýlýðýn Kur'an, Sünnet, Ýlim ve Ýrfan çizgisi içerisinde bizi ilgilendiren her türlü öðretinin, faaliyetin, çalýþmalarýnýn yerine getirilmesinin ehemmiyetini söylemeyi elzem biliriz.