Geçen gün hepimizi þoke eden bir facia yaþandý. 10 yaþýndaki kýzýnýn gözleri önünde, boðazý kesilmiþ bir anne, “ölmek istemediðini” haykýrýyordu. Etraf kan revan, küçük çocuk çýðlýk çýðlýða ‘’ne olur ölme anne’’ diye baðýrýyor. Akabinde, annenin vefat ettiði haberini alýyoruz...
Bunu, bir Suriyeli, bir Türk’e karþý iþlemiþ olsaydý toplum ayaða kalkardý... Bunu, islamofobik bir ýrkçý, bir müslümana karþý iþlemiþ olsaydý, Ýslam dünyasý ayaða kalkardý... Ve aslýnda, taþýdýðý nefret ve yok etme hislerine bakýldýðýnda, diðer feci nefret suçlarýndan farký olmayan bir cinayet ile karþý karþýyayýz. Bu yüzden toplumsal tepkinin sesi gür geldi...
Bu feci suçu iþleyen adam, aslýnda sadece eski karýsýný öldürmedi. Baþta öldürdüðü kadýnýn dünyaya getirdiði evladý olmak üzere, bu suç, tüm topluma karþý iþlenmiþ bir suçtur. Ayrýca aileye olan güveni zedelemiþtir. Evliliðe olan olumlu yaklaþýmlarý lekelemiþtir. Aþký, sevgiyi, saygýyý, eþler arasýnda olmasý gereken güveni, dayanýþmayý, sabrý, tahammülü, emeði sarsmýþtýr. Katil adama gereken en aðýr ceza verilmelidir. Verilecek bu ceza, sadece yerle yeksan olan adalet hislerimizin tazminini deðil, bundan sonrasý için de caydýrýcýlýk vasfýný taþýmalýdýr.
Faciadan haberdar olur olmaz, ilk tepkim zavallý Emine Bulut’un son sesleniþlerini oldukça soðukkanlý bir biçimde videoya kaydeden kimselere yönelik oldu. Yahu niçin kadýncaðýzý hastaneye yetiþtirmeye çalýþmýyorsunuz da, kamerayla çekim yapýyorsunuz, bir dakikanýn bile hayati önemi var bu hadisede diye isyan ettim... Fakat sosyal medyadan bazý okurlarým buna itiraz ettiler. Eðer bu cinayet kayda alýnmamýþ olsaydý, iþin vehameti anlaþýlamayacaktý ve Emine Bulut da diðer kadýn cinayetlerinden birisi olarak genelleþecekti dediler... Etik olarak bu tip görüntülerin yayýnlanmasýna karþýyým, vahþeti kanýksamamýza yol açýyor, nefreti yaygýnlaþtýrýp, normalleþtiriyor hatta saldýrganlara yol ve yöntem gösteriyor diye düþünüyorum. Fakat okurlarýmýn itirazýna da hak vermiyor deðilim. Emine Bulut’dan evvel öldürülmüþ diðer kadýnlar hakkýnda ne biliyoruz? Belki hepsi de, Emine’ninkine benzer feci þekillerde, hunharca katledilmiþlerdi... Ne biliyoruz haklarýnda... Üzerinde düþünüp tartýþmaya deðer bir mevzu...
Bu cinayetten sonra, Ýstanbul Sözleþmesi ve pratikteki ‘uzaklaþtýrma kararlarý’ hakkýndaki eski tartýþma yeniden canlandý. Pek çok uzman, uzaklaþtýrma kararlarýnýn, aileyi bölüp parçaladýðýný, boþanmalarý hýzlandýrdýðýný, eþler arasýndaki iletiþimsizlik duvarýný kalýnlaþtýrdýðýný, nefret ve þiddeti körüklediðini söylüyor.
Oysa uzaklaþtýrma kararlarý, sakinleþme ve düþünme imkaný oluþturabilmek için icat edilmiþ kurumlardýr. Eþlerin evliliklerini yeniden gözden geçirip, þiddet uygulayan tarafýn bundan vazgeçmesi, öfke kontrolünü öðrenebilmesi, þiddete uðrayan tarafýn da bu durumla baþ edip edemeyeceðini görmesi için bir imkan tanýdýðýndan dolayý hukuka dahil olmuþ bir seçenek. Yani Avrupalýlar da “Aileyi yok edelim, parçalayalým” gayesiyle icat etmedi bu kuralý... Hukuk, insanlarýn uzun zamanlar içinde yaþadýðý, çilesini çektiði meselelere, çare bulmak için üretilir.
Bu tartýþmayý dini inancýmýza, deðerlerimize yönelik hakaretamiz bir çizgiye götürmeye teþne bir yýðýn insan var... Ýslam dini, evliliði ve aile kurmayý teþvik eder ama hiçbir zaman aile içi veya dýþý þiddeti benimsemez ve övmez... Tam aksine, Hz. Resulullah (s) erkeklerin eþlerine karþý nezaketli ve sevgi dolu olmasýný öðütlemiþtir. Kadýnlarýn Allah’ýn emaneti olduðu þeklindeki inancýmýz da eleþtirildi. Oysa emanet, bir hukuk iliþkisidir ve içeriðiyse adalettir. Bu cümleden kadýnýn ikincilleþmesini, erkeðe ödünç verilmiþ bir cins olduðunu çýkartamayýz. Tam aksine, kadýn ve erkek arasýndaki iliþki, sevgi, saygý, adalet, merhamet ile örülür. Bu, emek ve sabýr isteyen bir iþtir kuþkusuz.