Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazýlarý

ALMANCA ‘HALT’… TÜRKÇE ‘ALLAH ALLAH’!

Türkiye, tarihte iz býraktýðý coðrafyalarda siyasi ve ekonomik varlýk gösteriyor.

Çok taraflý ve kurallara dayalý dünya’ denen aldatmacanýn berbat ettiði Suriye’yi, bir bölge ülkesi, çevredeki çeliþen çýkarlara raðmen toparlamaya çalýþýyor. Zaten çok taraflý bir þey kalmadý, herkes kendi gemisini götürmekle meþgul. Türkiye’nin Ýdlib saldýrýsýný önleyerek bölgeyi ve Avrupa’yý nasýl bir beladan kurtardýðýný bilmek gerek. 

Günümüzde tüm gücüyle yürürlükte olan jeopolitik, coðrafyanýn uzantýsý siyasetlerin yine o coðrafyaya hakim taraflarca yürütüleceðini söylüyor. Türkiye jeopolitiðe devam ediyor. Hem de kan dökülmesini önleyerek ve tercihini barýþ ve uzlaþmadan yana koyarak. 

Yeni ve kaotik bir dünyadayýz. Ortada bir düzen yok, nasýl olacaðýna dair iþaret de yok. Sadece, boþluklarýn yarattýðý fýrsatlarý kullanarak, coðrafi hakimiyet alanlarýnda sýnýrlý kontrol alanlarý oluþuyor. Ýyi-Kötü varolan düzeni Donald Trump, kendi çýkarlarý kapsamýnda daðýttý. Trump küresel bir düzen istemiyor, dünyayý sýrtýnda taþýmak istemiyor.   Daha önceki gün ‘Ben Dünyanýn Baþkaný deðilim, ABD’nin Baþkanýyým’ dedi. Dünyanýn Baþkana ihtiyacý yok. Daha kiþilikli, omurgalý siyasetlere ihtiyacý var. Türkiye, bu durumu erken okuyup erken harekete geçen ülkelerden.

ABD dünyanýn kendine uzak, getirisi olmayan masraflý köþelerinden çekiliyor. Bu durumun Trump’ýn tercihi olmadýðýný, Küresel Egemen olmanýn ekonomik ve siyasi aðýrlýðýndan sýkýlan, yorulan ABD’nin zaten menzil daraltmaya mahkum olduðunu savunan yorumlar var.

1945 sonrasýnda dünya finans sistemini Bretton Woods ile kuran, yýkýlmýþ Japonya’yý, Avrupa’yý ayaða kaldýran ABD, dünya milli gelirinin üçte birini de üretiyordu. Þimdi beþte birini üretiyor. Aradaki fark ABD’nin dolar basarak daðlar gibi yükselttiði borcudur, enflasyondur. ABD parayý içeride harcamak istiyor. 

Yeni kaos ortamýnda Türkiye, yakýn çevresinde güvenlik ve ekonomik çemberler çizerek etki alanlarý yaratmakta, daha uzaklara da yumuþak gücüyle ulaþmaktadýr. Ýlgilendiðimiz coðrafyalar, zaten tarihte iz býraktýðýmýz coðrafyalardýr. Ve bu çabada iyimserlik esastýr.

 

Kaçýn… Türkler geliyor!

Avrupa’nýn Türkiye’ye yaklaþýmýnda son dönemde bazý iyileþmeler var. Ancak Avrupa’nýn genelde dar görüþlü ve kendine zarar veren Türkiye siyaseti ile 17-18 Eylül 1788 Þebeþ Muharebesinde olanlar arasýnda büyük benzerlikler var. Avrupa Türkiye’nin kalýcý olduðunu bazen unutuyor. Þebeþ’te Avusturya-Macaristan imparatorluk ordusu ‘Türk ordusu geliyor’ zannederek gece vakti birbiriyle çarpýþmýþ ve binlerce ölü-yaralý vermiþti. 

1788’de Osmanlý Ordusu, Sultan Abdülhamit emriyle Tuna nehri kollarý üzerinde hakimiyet kurmak için Sofya üzerinden Romanya’ya ilerler. Ordunun baþýnda Sadrazam Koca Yusuf Paþa vardýr. Karþýsýnda da Ýmparator 2. Josef.

Ýlk karþýlaþma Temeþvar’ýn Muhadiye Boðazýnda yaþanýr ve Osmanlý ordusu Josef’i kaçýrtýr. Avusturya ordusu Þebeþ Boðazýna çekilir. Orduda Avusturya, Çek, Alman, Fransýz, Sýrp Hýrvat ve Polonyalý asker ve komutanlar vardýr. Her biri ayrý dil konuþmaktadýr, aralarýnda bile anlaþamazlar. Ve Þebeþ, nehir kýyýsýndadýr. 

Olayýn tam nasýl yaþandýðý, yaklaþýk 50 yýl sonra kaleme alýnmýþtýr ve bazý tartýþmalý unsurlarý vardýr. Ancak genel kabul gören anlatýmda, 80-100 bin Ýmparatorluk askerinin önemli kýsmý, gece karanlýðýnda birbiriyle çatýþmýþtýr.

Ýlk sorun, Avusturyalý süvarilerin devriyeye çýkýp, köprüden karþý kýyýsýnda bir köyde içki bulmalarý ve birkaç yüz litrelik içkiyi yolda ya da kamplarýnda içmeleriyle baþlar. Daha sonra piyadenin gelip süvarilerin içki partisine katýlmaya çalýþmasý, gerilim baþlatýr. Süvariler, daha düþük sýnýftaki piyade ile içki paylaþmak istemezler ve kavga çýkar. 

Bu sýrada bir silah atýlýr ve birileri ‘Türkler geliyor’ diye baðýrýr. Panik baþlar. Bir kýsým süvari yakýndaki köprüden, nehrin diðer tarafýna kaçar. Hareketlenme, paniði artýrýr. Türklerin geldiðini sanan askerler gördükleri her canlýya ateþ etmeye baþlar. Bu arada Alman subaylarýn Durun - ‘Halt Halt’, diye baðýrarak kargaþayý önlemeye çalýþtýklarý, ancak ‘Halt’ ý ‘Allah Allah’ olarak duyan diðerlerinin ‘Türkler geldi’ diye Almanlara ateþ açtýklarý rivayet edilir. Almanlar da karþý ateþ açar. Kargaþa büyüdükçe diðer ordu birlikleri çatýþmaya katýlýr ve herkes karanlýkta ‘düþman’ sanarak birbirine ateþ eder.

Süvarinin hem kaçýp hem de önüne gelene saldýrmasý, paniði geniþletir. Bir noktada topçu birlikleri de çatýþmaya karýþýr ve bir batarya, gördüðü her yere ateþ açar.. Bu kargaþada Ýmparator Josef’in de atýndan düþüp hýrpalandýðý söylenir. Gün doðduðunda Avusturya ordusunun ölü-yaralý kaybý 1,200 ila 10 bin arasýndadýr. Gýyabýnda savaþýlan Osmanlý ordusu ise iki gün sonra gelip Þebeþ’i alýr. Kent, kendi arasýnda savaþan Ýmparatorluk ordusunun yaralýlarla doludur. 

Batýlý tarihçilerin Karansebes Savaþý diye andýklarý, ancak ballandýrarak yukarýdaki ayrýntýlarla anlattýklarý bu olayýn gerçek olmadýðý da öne sürülür. Öte yanda olay son derece utandýrýcýdýr ve bu nedenle unutulmak istendiði, gömülmesi için kayýtlara alýnmadýðý da söylenir, ki mümkündür. ’Türk tehlikesi’ bahanesiyle birbiriyle vuruþan ya da kendi çýkarýný bozan Avrupalý siyasetçi profiline çoktandýr aþinayýz.

 

Macaristan’a doðru

Ýdlib’in önünde ve arkasýnda kapsamlý bir Türkiye-Rusya iliþkisi var. Ortak projelerden biri, Türk Akým projesi. Karadeniz’i aþan iki hattan biri Türkiye, diðeri de Avrupa için. Avrupa’da ‘Bu gazý kim gaz alacak ?’ diye kuþku varken, Macaristan hattýn kendisine uzatýlmasýný ve Türk Akým’dan gaz almak istediðini duyurdu. 

Gazprom þirketi Türk Akýmý tek hatla Bulgaristan, Sýrbistan ve Macaristan’a uzatmak niyetinde. Bulgaristan yaz baþýnda Türk Akým’dan gaz almak istediðin duyurmuþtu. 

Bulgaristan’dan Sýrbistan’a, oradan Macaristan’a boru hattý uzatýlýnca, Viyana kapýsýna gelinmiþ oluyor. Almanya, çeþit olsun diye Türkiye üzerinden Azerbaycan gazý almak istiyor. Kaðýt üzerinde proje olan ‘Doðu Akdeniz gazýna’ daha gerek kaldý mý?

 

Dünün tohumu hala yeþeriyor

Ýlgilendiðimiz coðrafyalar, tarihte iz býraktýðýmýz coðrafyalardýr. Merhamet ve yardýmlaþma için mutlaka sýnýr komþusu olmak gerekmiyor. 170 yýl önce Ýrlanda’yý besleyen patates ürününe hastalýk dadandý ve Londra’nýn hakimiyetindeki adada açlýk baþladý. 1845-1849 arasýnda Ýrlanda’da en az 1 milyon kiþi açlýktan can verdi. Bir o kadarý da baþka yerlere, en çok Amerika’ya göç etti. Ýrlanda’ya hakim gücün, Ýrlanda’yý da beslemesi beklenirdi, ama öyle olmadý. Üstelik bu olayý gömmeye, unutturmaya çalýþtýlar. Açlýðý konu alan bir film, daha yeni çekildi: Black 47... Ülke açlýktan kýrýlýrken, Ýngiliz aristokratlarýn tahýl ihraç edip para kazandýklarýný anlatýyor.

Bundan 100 yýl sonra da 1943’te Ýngiltere idaresindeki Hindistan -Bengal açlýktan kýrýldý Bölgedeki tahýl depolarý doluydu ve Ýngiliz idaresi tahýlý orduya ya da Avrupa’nýn beyaz nüfusuna yolluyordu. 

Açlýk çeken Ýrlanda’ya Sultan Abdülmecid’in iki gemi dolusu mýsýr, bir gemi dolusu da buðday yolladýðý bilinir. Ýrlanda’nýn Drogheda limaný bu dostluðun simgeleriyle doludur. 

Sultan Abdülmecid’in armaðaný buðday, Polonya’nýn Stettin / Szczecin limanýndan yüklenmiþtir. Kýrmýzý Buðday türüdür. Gelen buðdayý Ýrlanda biraz un yapar, birazýný da tohuma ayýrýr. Bu buðday, baþka türlerle de karýþarak ‘Kýrmýzý Türk buðdayý’, ya da ‘Kýrmýzý Stettin’ adýyla Ýrlanda tarlalarýnda 1920’lere kadar yetiþir. 

Bu tür, Ýrlanda’nýn buðday bankalarýnda hala tohumluk olarak durmaktadýr. Protei+ni yüksek yeni buðday türleri arayan ziraatçiler, þimdi bu buðdayý yeniden yaygýnlaþtýrmak için deneme yapmaktalar. 

Sultan Abdülmecid’in yardýmý o zaman un, ekmek, þimdi de tohum olarak hala hayatýn içinde.  Uluslararasý dayanýþma böyle bir þey. 170 yýl öncenin yardýmý, çabasý sonra tohuma dönüþüyor ve kuþaklar boyu verim alýyor.