Bir tek kiþi gösterin ki, Almanya’da Türk vatandaþlarýnýn yanarak hayatýný kaybettiði bir hadisenin ardýndan kuþku duymasýn, olup bitenin ardýnda bir ýrkçý parmak aramasýn.
Önceki gece sekiz insanýmýz Almanya’da Backnang kasabasýnda yine bir yangýnla ve feci þekilde can verdiler. Ýþin tuhafý ne biliyor musunuz. Dünyanýn dört bir yanýnda ottan çöpten her olayý meslektaþlarýyla neredeyse eþzamanlý veren Türkiye medyasý, bu korkunç haberi ancak saatler sonra verebildi. Üzerinde uzun uzun düþünmemizi gerektirecek bir ayrýntý. Bu tür hadiseler karþýsýnda ‘perdeleme’ hamlesini ihmal etmeyen Alman devletinin operasyonel tarafýný unutmadan elbette.
Ne zaman Almanya ve geniþ anlamda Avrupa’da yaþayan Türkler üzerine yazsam iki tür tepki alýyorum. Birincisi þimdi mi aklýnýza geldi diyerek tepki gösterenler. Diðeri daha fazla geç kalmadan bir þeyler yapýlmalý diye çýrpýnanlar. Umudunu koruyanlar çoðunlukta neyse ki.
Bir dönem rýzýk arayýþý için yollara düþen ve birkaç kuruþ biriktirip memlekete dönme hesabý yapan insanlarýn yerini, bulunduklarý ülkenin baþý dik ve onurlu üyeleri olmak için gayret gösteren milyonlarca insan aldý. Bu, gurur verici ve heyecanlý olduðu kadar, içinde pek çok hayal kýrýklýðýný barýndýran bir hikaye.
***
Önceki gece yaþanan ve gerçekten yürekleri daðlayan olayýn ardýndan Almanya’dan konuþtuðum herkeste müthiþ bir öfke, derin bir kuþku ve bir o kadar da özgüvene rastladým. Þaþýrtýcýydý doðrusu. Hiç çekinmeden kuþkularýný dile getiren bir duruþ.
Düþünün ki yabancý bir ülkede yaþýyorsunuz. Üstelik yabancýlarla ilgili sicili, neresinden bakarsanýz bakýn pek parlak olmayan bir ülkede. Adýna ‘heim’ denilen ve savaþtan arta kalan ürkütücü binalarda yaþamaya mahkum edilen, her fýrsatta itip kakýlan, sahip olduklarý pasaportun zerre kadar deðeri olmayan, arkasýnda kendisini destekleyen güçlü bir devletin varlýðýný hissetmeyen insanlarýn; þimdi iþ adamý, sanatçý, akademisyen, sporcu ve daha pek çok meslek dalýnda ön safta yer bulunan bir güce dönüþmesi gerçekten muazzam bir hikaye.
Kim kimin arkasýnda nasýl duracaktý ki! Aralarýndaki siyasi kavgayla eninde sonunda darbecilerin ekmeðine yað süren basiretsiz aktörler mi? Demir yumrukla ülkeyi yönetip onbinleri iþkenceden geçiren, hapislerde çürüten zihniyet mi?
Topraklarýnda yaþayan insanlara deðer vermeyen bir anlayýþýn, yurtdýþýnda kendisine bir dünya kuranlarla ilgilenmesi beklenemezdi herhalde.
***
Nitekim, bu ilgisizliðin sonucunda, kendi aramýzda ne kadar siyasi çekiþme, mezhep ve meþrep farký varsa, üstelik daha keskin biçimde gurbete taþýdýk. Camiler, cemiyetler, gruplar öyle bir parçalandýlar ki, neredeyse biri ötekinin yüzüne bakamaz hale geldi. Bu tabloda özellikle Alman devletinin eþsiz! katkýlarýný da unutmamak gerekiyor.
12 Eylül darbesinin ardýndan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý üzerinden yürütülen birtakým faaliyetler, o dönemin devlet aklý ne denli arýzalý ise bir o kadar yanlýþ sonuçlar üretti. Hala Diyanet dahil, devlet kurumlarýnýn ve temsili özelliði olan yapýlarýn ciddi bir itibar sorunu olduðunu da tespit etmek gerekiyor.
Elbette sözkonusu kurum ve yapýlardaki insan profili deðiþiyor. Gerçekten dinamik, büyükelçilik, konsolosluk binalarýnýn ardýna saklanmayan bir yeni kuþak var diplomaside. Ancak geçmiþin taþlaþmýþ yapýlarý öyle kolayca deðiþmiyor, hele algýlarý deðiþtirmek çok daha zor.
Yüreklerimizi daðlayan bu yangýnlarýn önüne geçmek istiyorsak, milyonlarca insaný kuþatacak yeni bir devlet politikasýyla, insanlarýmýzýn onurlu ve baþý dik duruþlarýna destek vermenin yollarýný aramalýyýz.