Almanya ne istiyor?

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana uluslararası zeminde yaşanan gelişmelere baktığımız zaman bir ülke şaşırtıcı bir şekilde ön plana çıkıyor. Avrupa Birliği’nin motor gücü konumundaki Almanya, Avrupa’da en çok Türk kökenli göçmenin yaşadığı ülke olan Almanya... Darbe karşıtlığını cezalandırmaktan tutun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln’de düzenlenecek mitinge canlı olarak hitap etmesinin önünü yargı darbesiyle kesen Almanya... FETÖ terör örgütü üyesi savcılara, ağababalarına kucak açan Almanya... Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin Türkiye karşıtı çıkışlarının lokomotifi Almanya... En az FETÖ elebaşına kucak açan ABD kadar, FETÖ konusunda kirli bir dosyaya sahip Almanya.

Son olarak, geçtiğimiz günlerde Deutsche Welle radyosunun geçtiği habere göre, Alman Adalet Bakanı, kaçak savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara’nın Türkiye’ye iade edilmeyeceğinin işaretini vermiş.

Açıkça “vermeyeceğiz” de demiyor Alman bakan. Lafı eviriyor, çeviriyor, kelime oyunu yapıyor. Ama lafın sonu, “Terör örgütü olduğuna ikna olmadık. Bu çerçevede kimseyi iade etmeyeceğiz”e çıkıyor.

Bu demecin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert tepkisinin üzerine Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, Türkiye’nin AB ile ilişkileri konusunda bir karar vermesini istedi.

Ondan topu Lüksemburg Dışişleri Bakanı aldı. Türkiye’ye karşı ekonomik yaptırımlar uygulanması opsiyonunu gündemin ortasına bırakıverdi. Vız gelir, tırıs gider... AB cephesinde bu adımı atacak hareket alanı bulunmuyor. Dolayısıyla bu lafı sarf eden Avrupalı siyasetçi, aynen geri adım atacak kısa süre içinde.

Şurası net. Darbenin başarısızlığına uğraması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe girişiminden hasar almadan, aksine hayran ve sempatizan kitlesini arttırarak çıkması Avrupa’da bazı ülkeleri memnun etmedi. Bu nedenle cumhurbaşkanının alanını giderek daraltmaya, Türkiye’nin liderini köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Algı operasyonları, hakaretler, provokatif demeçler birbirini izliyor.

Darbenin psikolojik zeminini döşeyen “MİT TIR’ları-DEAŞ” haberinde imzası bulunan ve darbeden kısa bir süre önce yurtdışına çıkan Can Dündar’a kol kanat geren, en üst düzeyde ağırlayan Almanya, resmi olarak olmasa da, “establishment”ının bir kısmı vesilesiyle Türkiye’de operasyon gerçekleştiriyor. Türkiye’de cumhurbaşkanına yönelik operasyonun uluslararası sac ayağının önemli bir kısmı, Almanya’da yerleşik bazı çevreler... Böyle bir algı var.

Ve gidişat bu algıyı haklı çıkaracak gelişmelerle devam ediyor. Türkiye’yi Suriye ve Irak gibi ülkelerin sepetine koyma aymazlığına bir son verir umarım bu ülkeler...

Dostlar... Stratejik ortaklar... Top çevirmeyin. Tarih yazıyor bütün olanları...

***

PKK ile bağını hiçbir zaman inkar etmeyen dahası PKK’nın meşrulaştırılması için bir proje olarak gündeme gelen HDP’ye yapılan operasyon başka bir Avrupa Birliği ülkesinde benzeri gerekçelerle yapılsa hukukun üstünlüğü ve demokratik kurumların korunması açısından övgüyle karşılanırdı. Tıpkı DEAŞ’a yasal kılıf işlevi görecek herhangi bir partinin çalışmalarının engellenmesi gibi.