Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiþ Cumhurbaþkanýna “tele-konferans yasaðý” getiren, bakanlarýn “salon toplantýsý” yapmasýna izin vermeyen ve mantýklý bir gerekçe de sunamayan(buna tenezzül bile etmeyen) Almanya terör örgütü PKK’nýn “hayýr” mitingine ev sahipliði yaptý.
Frankfurt’taki mitingde, Almanya’da da yasak olan PKK bayraklarý ve flamalarý açýldý, terör örgütü lideri Öcalan’ýn posterleri taþýndý.
Salih Müslimoradaydý.
HDPmilletvekili Ertuðrul Kürkçü de oradaydý...
Kürkçü’nün yüzünde sýrýtýk ve memnuniyet bildiren bir tebessüm vardý.
Ülkesini dize getirmiþ olmanýn verdiði bir memnuniyet...
Frankfurt’taki miting ilk deðildi elbette...
Son bir hafta içinde, Almanya’nýn çeþitli kentlerinde 10’u aþkýn küçük çaplý mitingi ve yürüyüþ gerçekleþtirildi, sayýsýz kapalý salon toplantýsý düzenlendi.
Hepsinin de “tema”sý aynýydý: “HAYIR.”
PKK (ve uzantýsýndaki örgütler), birçok Avrupa Birliði ülkesinde “terör örgütü” kabul ediliyor. Fiiliyatta bir anlam ifade etmese de, resmiyette durum bu... Ama bugüne kadar, resmen terör örgütü kabul edilen PKK’nýn faaliyetlerine herhangi kýsýtlama getirilmedi/getirilmiyor. Hatta bu faaliyetler özendiriliyor. Baþtan beri böyleydi...
Þimdi küçük (duruma göre büyük) bir fark var.
Batý, eskiden, “terörü özendirici” tavrý hatýrlatýldýðýnda yalandan da olsa mahcubiyet duyardý, Türkiye’yi temin etmeye çalýþýrdý, tavzih mekanizmasýný iþletirdi, bir þekilde gönlümüzü alýrdý... Bu durumun, iliþkileri bozmasýna izin vermeyeceðini söylerdi. Yalanlarla ve içi boþ güvencelerle bizi kandýrmaya çalýþýrdý. Biz de genellikle “kanmýþ gibi” yapardýk. Müteakip eylemlerine kadar susardýk.
Durum deðiþti.
Batý artýk açýk oynuyor.
Resmiyette yasakladýklarý “terör örgütlerine” artýk açýk kanallardan ve “göstererek” destek veriyorlar, bu durumun tarafýmýzdan görülmesini istiyorlar.
Bir diðer ifadeyle, terör örgütleri üzerinden Türkiye’ye meydan okuyorlar ve düþmanlýklarýnýn (sistematik hale getirdikleri hasmane tavrýn) ortaya çýkardýðý “duygu”yu gizlemiyorlar.
Bu “yeni durum”un rasyonel izahý yok.
Diplomatik izahý yok.
Esasýnda, herhangi bir izahý yok.
Birtakým hazýr kalýp sözler söyleyebiliriz. Ýçinde, “Batý’nýn geleneksel Türk-Ýslam düþmanlýðý”, “Güçlü Türkiye’den rahatsýz oluyorlar”, “Haçlý ruhu” geçen cümleler kurabiliriz ve doðru sonuçlara ulaþýrýz.
Esasýnda böyledir... Travmatik bir geçmiþten bakan Batý, Türkiye’yle meselesini henüz halledemedi. Daha doðrusu, halledememiþ ki, kendisine benzeterek tehdit olmaktan çýkardýðý ve kýsmen “baþardýðý” Türkiye’nin, tam da kendisine benzeyen noktalarda yeniden ispat-ý vücut etmesini istemiyor.
Bu yüzden “þuursuzca” saldýrýyor ve eline geçirdiði her malzemeyi fýrlatýyor..
Uluslararasý hukukta bunun adý “savaþ”týr.
Batý’yý (hususen Almanya’yý) bu savaþa icbar eden, 15 Temmuz darbe giriþiminin bastýrýlmýþ olmasý ve milletin “kurucu” vasfýný elde etmesidir.
Türkiye, tarihinde ilk kez, “dýþ dinamikler”den baðýmsýz olarak idari sistem deðiþikliðine gidiyor, yani kendisini yeniden kuruyor.
Bütün gürültü de buradan kopuyor!
HAMÝÞ
Karar gazetesi yazarý Etyen Mahçupyan’ýn, “Madem bir üst akýl var, niçin kredi notumuzu düþürmüyorlar?” dediði günün ertesinde kredi notumuz düþürüldü. Ayný EtyenMahçupyan’ýn “yok” dediði üst akýl kuruluþu önceki gün bir þey daha yaptý: “Duraðan” olan kredi notumuzu “negatif”e çevirdi. Ayný dakikalarda dünyanýn en uzun asma köprüsü “Çanakkale 1915 Köprüsü”nün temelleri atýlýyordu ve Mart ayý ihracatýnda bir önceki yýla göre yüzde 100’e yakýn artýþ olacaðý açýklanýyordu.