Nasuhi GÜNGÖR
Nasuhi GÜNGÖR
ngungor@stargazete.com
Tüm Yazıları

Almanya ve Suriye

Almanya’da yaşanan yangın faciasının ardından devam eden tartışmalar, söz konusu olayın bir kaza olup olmadığı üzerinden devam ediyor. Dolayısıyla da kesinlikle yanlış bir mecrada ilerliyor.

Sekiz vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan yangının, bir sabotaj mı, yoksa Alman polisinin daha yangın devam ederken yaptığı açıklamada olduğu üzere ‘elektrik kontağından kaynaklanan bir kaza’ olup olmadığını tartışırken, benzeri olayların tarihçesi üzerinden hareket etmek çok daha sağlıklı bir yaklaşım olabilir.

Güncel olan hadisenin bir kaza olduğu yönündeki Alman resmi görüşü şaşırtıcı değil. Olayın ardından ‘geniş kapsamlı’ bir soruşturma başlatılması, yine daha önceki benzer soruşturmaların seyrine bakıldığında daha şimdiden sonucu belli gibi görünse de, Türkiye tarafında soruşturmanın sonucunu yakından takip etme konusunda bir eğilim var.

Ankara’dan, gerekirse soruşturmanın bizzat içinde yer alınabileceği yönünde bir görüş bildirildi. Alman makamlarından buna sıcak bir cevap gelme ihtimali hayli zayıf olsa da önemli bir hamle.

Biraz geç olsa da Türkiye medyasının olayın üzerine gitmesinin sürece katkısı olduğundan kuşku yok. Ancak bu ilgiyi sahici ve kalıcı hale getirmeden, gerçek bir lobi gücünden bahsetmek kolay değil.

***

Diğer yandan asıl sorun, hali hazırda Türkiye ile bir şekilde bağı olan milyonlarca insanın mevcut sorunları ve gelecekleri üzerinde kafaların hayli karışık olması.

Son zamanlarda bu konuları ele alırken, sık sık Türkiye’nin bu konuyla daha aktif ilgilenmesinin önemine değindim. Buradaki kastım, sadece kurumsal anlamda bir devlet politikasının oluşturulması değil. Hatta aksine bu konuda atılacak adımlar, kurumsal anlamda devletten bağımsız olduğu sürece daha güçlü ve kalıcı olabilir.

Bu tespit bizi dönüp dolaştırıp Türkiye’nin ‘yumuşak güç’ unsurlarına getiriyor. Yakın bir tarihe kadar neredeyse burnunun dibinde sayılacak alanlardaki tarihsel bağlarını, ilgilerini ve ortak kader algısını yitiren bir ülkenin, binlerce kilometre uzaktaki insanlarıyla ilgilenirken şaşkınlık yaşaması ve bocalaması da son derece normal.

Şimdi Türkiye kendi doğal sınırlarında ilgilerini artıran, hamle ve operasyon gücünü yükselten bir ülke olarak varlığını hissettiriyor. Bugün Irak ve Suriye başta olmak üzere geniş bir alanda Ankara’nın ne düşündüğü ve ne yapmak istediği dikkate alınıyor, ciddiyetle hesaba katılıyor. Bunun karşı hamleleri de hızla gelişiyor kuşkusuz. Bu etkinliği daha yolun başında kırmak isteyenler, ülke içinden dışına kadar hemen her alanda Türkiye’ye karşı pek çok operasyon peşinde.

O nedenle sözgelimi Almanya’da yahut benzeri bir yerde ortaya çıkan bir olayı, sıradan bir iç çatışmanın yansıması gibi görmek son derece yanıltıcı. Tam aksine tüm bunlar büyük resimde çok daha derin bir hesaplaşmanın parçası olabilir.

Sonuçta neresinden bakarsanız bakın, Türkiye artık sınırlarına hapsolmuş, kolayca sindirilebilen ülke değil. Tam da bu nedenle Almanya’da yaşanan olayla ilgili tepkisi geçmişten çok farklı oldu. Bundan sonra da daha farklı gelişecektir, gelişmek zorunda.

Şunu not edelim. Suriye konusunda sözü geçen Türkiye, Almanya’daki vatandaşlarına herkesin istediği gibi operasyon yapabildiği bir ülke olamaz, olmamalı. O nedenle Türkiye’nin dış politikada ne yapıp ettiğini konuşurken, aralarında hiçbir bağ yokmuş gibi görünen hadiselere biraz daha yakından bakmakta yarar var.