Bugün Almanya’da seçimler var; (baþlýðýmýzla çeliþmiyoruz merak etmeyin; devam edelim;lütfen) Merkel ve partisi Hýrýstiyan Demokrat Parti (CDU) yine birinci parti olarak seçimlerden çýkacak. Tabii Liberal Parti’de (FDP) büyük ihtimalle yüzde 5 barajýný geçecek ve Almanya’da deðiþen bir þey olmayacak. Geleneksel Alman sermayesi ve bu sermayenin biçimlendirdiði kamuoyu, böyle sallantýlý geçiþ dönemlerinde, riske girmeyecek kadar deneyimlidir. Bunun için Almanya, Merkel’in tek seçenek olarak devam edeceði bir dönemi yýllar öncesinden ‘ayarladý.’ Burada Türkler de dahil olmak üzere, göçmenler ve Almanya’nýn ‘diðer’ vatandaþlarýnýn seçeneksizliði þüphesiz ki, baþlýbaþýna bir kriz nedeni. Almanya’daki Müslümanlar, býrakýn göçmen ve Türkiye karþýtý politikalarýný, yalnýz adýndan dolayý bile CDU’ya oy vermeyeceklerine göre, sosyal-demokrat partiye, (SDP) -aðýrlýklý olarak- oy verecekler. Ya da oy kullanmayacaklar ama bu seçimlerde, CDU’ya karþý, oy kullanmak, Merkel’in göçmen karþýtý ve neredeyse Nazi Almanyasý’na yaklaþan milliyetçi politikalarý nedeniyle bir insanlýk görevi. Ýþte bu seçeneksizlik, milyonlarca insan için gerçekten bir zulümdür.
Almanya, Nazi utancýný bütün tarihi boyunca üzerinde taþýyacak, bunu hiç bir zaman silemeyecek bir ülke.
Ýþte bu utanç, Almanlar’da, 2. Dünya Savaþý’ndan sonra, insanlýða karþý biraz olsun ‘dikkatli’ davranma güdüsünü geliþtirmiþ. Almanya, bu utanç yüzünden bugün göçmenlerin en örgütlü olduðu ülkelerden birisi. Almanlarýn savaþ sonrasý silahlanmalarý, nasýl tüm dünya tarafýndan dikkatle denetlenmiþ ve izlenmiþe, göçmenlere, azýnlýklara, farklý dinden ve aidiyetten yurttaþlarýna tanýdýklarý,tanýmadýklarý haklar da öyle izlenmiþ ve Almanya-zorunlu olarak- göçmen örgütlenmelerine izin vermek durumunda kalmýþtýr. Böyle olunca, Almanya’da ulusalcýlýkla enternasyonalizm birbirine parelel iki ayrý dinamik olmuþtur.
Alman devleti, bir yandan 4. Reich’e varan saldýrgan politikalarý iç ve dýþta uygularken, bu ülkede, çeþitli din ve milletlerden insanlar da örgütlenme imkaný bulabilmiþlerdir. Ama bu örgütlenme imkaný, faþist bir gelenekten gelen Alman devletinin ihsaný deðildir; bu, Alman devletinin Nazi geçmiþi nedeniyle insanlýðýn önünde boynunu eðmek zorunda kalmasý nedeniyledir.
Alman devletinin 4 ayaðý
Bugün, hâlâ varlýðýný sürdüren, faþist Alman devleti dört temel ayak üzerinde temellenir. Birinci ayak doðrudan Nazi geleneneði ve ‘derin’ militer Alman çekirdek devletidir. Bu ayak, göçmenlere karþý, ‘sivil’ görünümlü Nazi çeteleri besler ve oluþturur. Örneðin son yýllarda Türklere karþý yapýlan katliamlar bu yapýnýn marifetidir. Bu yapý, tabii tahmin edeceðiniz gibi, medyadan, dýþ iliþkilere, istihbarat faaliyetlere deðin, bir çok kontr-gerillla faaliyetini örgütler ve bizzat içinde yer alýr.
Ýkinci ayak medyadýr; bu yapýnýn, hangi medya gruplarýndan oluþtuðunu ve nasýl faaliyet yürüttüðünü anlamak için, bütün bu kriz döneminde -2008 yýlýndan baþlamak üzere- yalnýz Türkiye aleyhine yaptýðý dezenformasyon kampanyasýna bakýnýz. Gezi olaylarý sýrasýnda atýlan manþetlere bakýnýz. Bu medya aðýnýn çizgisinin Türkiye’de þu anda El-Muhaberat bülteni gibi çýkan faþist yayýn organlarýndan farklý olmadýðýný, manþetlerinin bile ayný olduðunu göreceksiniz. Ayrýca bu medya aðý, Türkiye’de þu anda ‘muhalefet’ yürüten ‘bir’ medya grubuyla iþbirliði içindedir. Tabii ki bu medya aðý, yalnýz Türkiye karþýtýlýðý üzerinden bir çizgi yürütmez. Sinsi bir Nazi çizgisini, bütün yabancýlara karþý ýrkçý bir politika olarak yürütür.
Alman devletinin üçüncü ama en önemli ayaklarýndan birisi de finans yapýlanmasýdýr. Bu yapý, geleneksel Alman finans kapitalinin kalbidir. Alman Merkez Bankasý (Bundesbank) týpký bir kalp gibi, zehirli faþist Alman kanýný tüm organlara daðýtýr. Bu yapý, yayýlmacý Almanya’nýn aklýdýr. Yine Türkiye üzerine operasyonlarý ile ünlü ismi ‘D’ ile baþlayan banka, bu yapýnýn Bundesbank’tan sonra en önemli organýdýr ve bu banka, yine bizim adý ‘D’ ile baþlayan medya grubumuzla ortaktýr.
Mesela size Bundesbank (Alman Merkez bankasý) baþkaný Jens Weidmann’ý anlatayým: Weidmann, þahin bir Alman ulusalcýsý. AB Merkez Bankasý’nýn Baþkan Draghi ile baþladýðý ‘yeni’ geniþlemeci politikalara karþý çýkýyor, ortak tahvil gibi Alman ulusuna zarar verecek (!) birliði gözeten çözümlere de karþý bu arkadaþ. Tabii Weidmann baþkanlýðýndaki Bundesbank da Euro’nun sahibi kendisiymiþ gibi davranýyor ve ECB’yi (AB Merkez Bankasý) adeta yok sayýyor. Ýþte bu SS subayý kýlýklý Weidmann, ECB’nin, ortak tahvil alým programýna karþý çýktý. Yani Weidmann, tek baþýna, bugünkü krizin nedenlerinden birisi. Ama bu faþistin arkasýnda Merkel ve geleneksel Alman sermayesi var.
4. ayak; Alman vakýflarý
Þunu da söyleyelim, Almanya’nýn Euro Bölgesi’nin sürükleyicisi olduðu ve Almanya olmasa AB ekonomisi de olmaz safsatalarý da Nazi döneminden kalma Goebbelsvari propagandalardýr. Almanya olmasa bugünkü kriz bu kadar derin olmazdý. Krizin kaynaðý, 2. Dünya savaþý öncesi olduðu gibi, ‘eskimiþ’ Alman sanayidir.
Alman devletinin dördüncü ayaðý dýþarýdaki organlarýdýr. Almanya’nýn 1920-40 arasý, yani Nazizme giden yolda ve Nazizm zamanýnda iki temel sorunu vardý, birincisi Almanya, diðer geliþmiþ ülkeler gibi sömürgelere sahip deðildi ve bu yüzden büyüyen ve Fransa, Britanya ve ABD ile rekabet etmek isteyen sanayisine çok pahalý hammadde buluyordu. Ýkincisi, yine ayný nedenden, pazar ve ucuz emekgücü ihtiyacýný karþýlayamýyordu. Tabii ki bu iki temel neden, Alman faþizminin ve 3. Reich’ýn temel ekonomik nedenleridir ayný zamanda.
Ýþte þimdilerde, bu krizi fýrsat bilip, 4. Reich hayalleri kuran Alman finans-kapitali, dýþara bir takým uyduruk vakýflarla kültürel ve ideolojik yayýlmacýlýk-istihbarat faaliyetini de sos olarak tabii- yapmaya çalýþýyor. Þu ‘Alman Vakýflarý’ efsanesenin altýnda bu maddi gerçek yatar ve tabii ki bu bir þehir efsanesi deðil, faþist bir gerçekliktir.
Ýþte böyle, Almanya’da seçim mi oluyor dediniz; ne seçimi bence!