“Almanlar, modern güç politikalarýnýn kirli yollarýný yeni öðreniyor.”
Die Zeit gazetesi editörü, Uluslararasý Çalýþmalar Enstitüsü ve Hoover Enstitüsü danýþmaný Josef Joffe’nin saptamasý bu.
2014’te CIA’in Almanya Baþbakaný Merkel’i, BND’nin de ABD dýþiþleri bakanlarý Kerry ve Clinton’u dinlediði; BND’nin ayrýca Türkiye’yi de dinlediðine dair haberler ülkeyi karýþtýrýnca söylemiþti bunu.
Muhtemelen biraz da ‘eline yüzüne bulaþtýrdýðý’ için...
Joffe’ye göre, müttefikler arasýndaki casusluk, “ABD’nin býraktýðý boþluk” nedeniyle Almanya “uluslararasý alanda askeri ve istihbarat operasyonlarý yapmaya baþladý!”
2014’te ortaya çýkan ve devam eden bu ‘müttefiklere yönelik casusluk’ skandalý daha çok su kaldýracak.
Almanya Türkiye’yi nasýl dinledi?
Bugün anlýyoruz ki, sadece ‘bizzat’ yapmadý bunu. Korumaya aldýðý FETÖ’cülerin hakim, savcý, polis, asker, ‘gazeteci’ler olmalarý taþeron kullandýðýný gösteriyor.
Üstelik yeni de deðil.
Zira Almanya Türkiye’yi dinleme kararýnýn 1998’de aldý. Gerekçe; “Türkiye’nin SSCB’den ayrýlan Orta Asya Türk devletleri üzerindeki nüfuzunu izlemek”ti.
Bugün korumaya aldýðý FETÖ de ayný yýllardan itibaren bu ülkelere girdi ve ciddi mesafe aldý.
Kaç ülkeden BND’ye istihbarat akmýþtýr!..
FETÖ Asya’da, Afrika’da, uzakdoðuda yerleþtiði ülkelerden, kendisini korumaya alan diðer ülkelere de istihbarat taþýdý.
Ama bu trafik iki yönlü deðil, çok yönlü.
Koruyan ‘müttefik’ ülkelere de birbirleri hakkýnda istihbarat taþýdý;
Hangi ülkenin istihbarat servisine ne verdiðini de paylaþtý.
Kim kendisine daha fazla güvence ve imkan saðladýysa, ona daha fazlasýný verdi.
Ama ‘süzgeçten geçirerek’…
‘Ham istihbarat’hep örgütte kaldý.
“Ýstihbarat servisleri neden FETÖ’yü koruyor”sorusuna cevap ararken lazým olur diye not düþtüm.
***
Baþa dönelim.
Ýstihbarat analisti Joffe’nin, BND’nin casusluk iþini eline yüzüne bulaþtýrmasýna atfen “Almanlar, modern güç politikalarýnýn kirli yollarýný yeni öðreniyor” sözü sadece istihbarat alanýyla ilgili deðil.
Almanya, ‘FransAlmanya’ diye anýldýðý, AB’nin ikinci kurucu babasý Fransa’dan kendini ayýrdý ve AB’nin ‘ekonomik liderliði’ni aldý.
Son 3 yýldýr kimse ‘FransAlmanya’ demiyor.
Ýngiltere’nin AB’den ayrýlmasýyla da ‘siyasi liderlik’ pozisyonu açýldý.
Berlin, þimdi bunu ‘AB ordusu’ adý altýnda, Almanya’nýn etkin olacaðý ‘askeri alana’ taþýmak istiyor.
AB ordusu sürüncemede kalýnca, Almanya, hem bunu zorlamak, hem de ‘B planý’ olarak, ‘hinterlandýndaki’ bazý kuzey Avrupa ve Baltýk ülkeleriyle birlikte ‘kendi komutasýnda mini ordular aðý’ oluþturma projesi baþlattý.
Trump ABD’sinin Almanya’ya yönelik olumsuz tavrýnýn da aslýnda bu ‘askeri’ politikaya destek olarak görüldüðünü daha önce yazmýþtým.
Devlet yönetimlerinde etkin birden fazla ‘akýl’ olur.
Zaman zaman ‘ortak akýl’ oluþturulur, zaman zaman bir akýl etkili olur.
Büyük devlet olmayý da bunlarýn ‘doðru zamanda’ yapýlýp yapýlmadýðý belirler.
Almanya’da ülke yönetiminde etkin ‘bir akýl’ bunu istiyor diye olacak mý?
Bunun Almanya için de, AB için de, küresel düzeyde de en iyisi olduðu düþüncesinde olmayanlar var.
Almanya’yý frenlemeye yönelik giriþimleri bazen AB yönetiminden, bazen medyadan, bazen da resmi açýklamalardan görüyoruz.
Almanya’nýn ‘gönülsüz’ geri adýmlarýný da.
Dýþiþleri Bakaný Sigmar Gabriel, önceki gün “Türkiye'ye el uzatmaya hazýr olduklarýný” söyledi.
“Bunun için Türk hükümetinin tutumunda deðiþiklikler beklediklerini”söylemesinin çok manasý yok.
Bu açýklama, bizzat kendisinin yazdýðý Türkiye’ye karþý yaptýrým isteyen mektubun AB yönetiminde karþýlýk bulmamasýnýn üzerine geldi.
Ve dev Alman sanayi þirketi Siemens’in Türkiye’de milyar dolarlýk bir yatýrýma ortak olmasýndan sonra.
Türkiye’nin AB içinde çok dostu olmasa da, Almanya’nýn AB adýna ‘gereðinden fazla’ rol almasýndan rahatsýz olanlar az deðil.