Almanya’nýn Yeni Türkiye korkusu

Almanya sömürge devþirme iþinde geç kalmýþtý. Diðer sömürgeci devletler bu iþe çok önce baþladýðýndan Almanya’nýn payýna zengin doðal kaynaklara sahip alanlar kalmamýþtý. Dahasý deniz gücü olmadýðýndan eline geçirdiði topraklarý koruyamýyordu. Bunun üzerine sömürgeciliði bir yana býrakýp deðiþik yöntemler uygulamaya soyundu.  Savunma ve Ticaret Anlaþmalar, Almanya’nýn yeni sömürgecilik giriþimiydi. Sanayileþmemiþ Rusya, Çin, Ýran ve Osmanlý Ýmparatorluðu’na yöneldi. Drank Nacy Osten politikasý Berlin’de baþlayýp Viyana, Balkanlar, Ýstanbul, Baðdat üzerinden Hindistan’a yayýlmasýný öngörüyordu Almanya’nýn ve bu siyaset anlayýþý Birinci Dünya Savaþý’nýn kökeninde yatan nedenlerin belki de en önemlisidir. Osmanlý’nýn, Ýttihatçýlar aracýlýðýyla Almanya’yla “ebedi ve ezeli dost ve müttefik” olmasý Ýmparatorluðun tarih sahnesinden biran önce silinmesine yol açtý.

Gelelim günümüze. Avrupa’yý kasýp kavuran ekonomik bunalýmýn tam ortasýnda AB’nin mimarý Almanya var. Ve Almanya bunalýmdan çýkýþý Rusya, Ortadoðu, Akdeniz ve Afrika’nýn doðal kaynaklarýný  ve Uzak Doðu pazarlarýný ele geçirmekte görüyor. Ancak Rusya, Almanya’nýn “yanar döner” siyasetinden çoktan býktý;  Çin’le yakýn iþ birliðine girdi. Bütün bunlar olurken hýzla geliþen, Almanya’dan önce Ortadoðu, Afrika, Uzak Doðu pazarlarýnýn kapýsýný iyiden iyiye aralayan, sanayi ve bilgi toplumu olma yolunda büyük adýmlar atan, Kürt sorununu çözerek Azerbeycan, Kerkük, Musul petrol ve doðal gaz kaynaklarýnýn geçiþ noktalarýna egemen olacak yeni Türkiye, Almanya’yý çok rahatsýz ediyor.

Bütün bunlar da bizi Gezi’den, 17 Aralýk sürecine oralardan da Soma’yý ve rahmetli Uður Kurt’un ölümünü bahane ederek meydana fýrlayan, maskeli DHKP-C’ye götürüyor.  DHKP-C kiralýk bir terör örgütüdür son tahlilde. Parayý verenin, ülkesinde oturma, yaþama, geliþme, paralanma imkanlarý saðlayanlarýn emrindedir.  DHKP-C bölünür, örgüt üyeleri birbiriyle kanlý býçaklý olur, silinip gittiði sanýlýr ama bir bakarsýnýz hortlamýþ gelmiþ. Örgüt 1995-96 yýllarý arasýnda bir dizi eyleme imza atmýþtý. En son eylemleri 9 Ocak 1996’da Sabancý Center’ýn 25. katýnda Özdemir Sabancý, Toyota SA Genel Müdürü Haluk Görgün ve Yönetim Kurulu Baþkanlýk sekreteri Nilgün Hasefe’nin öldürülmesiydi. Bu cinayetlerin sanýklarý yakalandý ama sonra hayret ki ne hayret, idam cezasýný kaldýran Türkiye’ye iade edilmeleri beklenirken, serbest býrakýldý.

Yýllarca DHKP-C içinde yaþamýþ, eylemlere katýlmýþ Mustafa Selanik’in þu açýklamasý ilginçtir en azýndan: “Örgüt 2000’li yýllarýn baþýndan itibaren aðýr darbeler yemiþ, tek mermi bile sýkamadan üyeleri yakalanmýþken, 2011’den sonra sihirli bir el deðmiþcesine silahlý eylemlere baþlamýþtýr....Örgüt yýllardan beri Alman Ýstihbarat Örgütü BND’nin sýký denetimindedir. Avrupa’de yeniden örgütlenip yapýlanmasý Almanya’nýn denetiminden hiç çýkmamýþtýr. Almanya DHKP-C’yi hep yedek tutmuþ, PKK’nýn geri çekilmesinden sonra örgütü kullanmaya baþlamýþtýr.”

Örgüt 11 Aralýk 2012 tarihiyle Okmeydaný olaylarý arasýnda geçen yýllarda hep polisi hedef almýþtýr. Bu saldýrýlarda polisler öldürülmüþ, yaralanmýþtýr. Baþbakana yönelik suikast giriþimlerinde de hep bu örgütün parmaðý vardýr. Örneðin 2010’da Çorlu’da oyuncak bebek içine saklanmýþ silah ve bomba düzenekleriyle yakalanan E.A. ve M.K. Tayyip Bey’i öldürmek amacýyla Türkiye’ye gönderilmiþlerdi. Bütün bu olaylardan DHKP-C’nin dizginlerini elinde tutan Alman Ýstihbarat örgütünün haberi olmamasý mümkün müdür? Almanya’nýn beklentisi yeni Türkiye’nin kuzu kuzu boynunu ilmiðe uzatmasýysa, verilecek tek yanýt geçti Bor’un pazarý sür eþeðini Niðde’yedir! (Meraklýsýna Not: Cemil Ertem’in Pazar günü Star’da yayýnlanan yazýsýný okumanýzý öneririm)