Alo, orda mýsýnýz; duymuyor musunuz?

Alo, orda mýsýnýz; duymuyor musunuz?

Sanki saðýrlaþtýnýz; hiç ses vermiyorsunuz. 

Ben kime konuþuyorum.

Bu gidiþ iyi bir gidiþ deðil diyorum.

15 Temmuz darbesinin ardýndan iktidarýyla muhalefetiyle taþýdýðýmýz o Yenikapý ruhunu kaybediyoruz diyorum.

O birlik beraberlik, o dayanýþma ruhu elimizden gidiyor diyorum.

Ülke yeniden kutuplaþýyor; yeniden gerginleþiyor diyorum.

Bu gidiþten endiþe ediyorum.

Çünkü kutuplaþmanýn, gerginleþmenin sonu iyi olmaz; bunu geçmiþ tecrübelerden biliyorum.

Ülke kutuplaþýrsa, gerginlik artarsa bu sadece Türkiye üzerinde hesaplarý olan emperyalist güçlerin iþine yarar.

Bilelim ki onlar asýl darbeyi vurmak için pusuda bekliyorlar.

Bir taraftan da, baþta ekonomimiz olmak üzere, Türkiye’yi güçsüzleþtirmek için türlü oyunlar sergiliyorlar.

Türkiye zaten þu anda Suriye’de savaþýyor.

Otuz yýlý aþkýn süredir Güneydoðu bölgemizde süren savaþ ise þiddetleniyor.

Hatta bu savaþ hiç sýçramaz denilen Karadeniz bölgemize bile sýçramýþ görünüyor.

Þu anda Türkiye emperyalistlere, yedi düvele karþý ikinci kurtuluþ savaþýný veriyor.

ABD’si de AB’si de Türkiye’ye düþmanlaþtýkça düþmanlaþýyor.

Hal böyleyken bir de birbirimize karþý düþmanlaþmayalým.

Ýkinci kurtuluþ savaþýmýzý veriyoruz diyorsak, bu savaþý baþarýyla sonuçlandýrmak için, iktidarýyla muhalefetiyle dayanýþma içinde olmamýz lazým.

Ülkenin kutuplaþmamasý, gerginleþmemesi lazým.

Elbette birbirimizi eleþtireceðiz; ancak bunu düþmanlýða, düþmanlaþtýrmaya vardýrmamamýz lazým.

Hiç þüphesiz ki emperyalistler Türkiye’ye asýl darbeyi vurmaktan vazgeçmeyeceklerdir.

Bizi birbirimize düþürmek, ülkemizde bir iç savaþ çýkartmak için her türlü þeytanlýðý sergileyeceklerdir.

Emperyalistlere karþý verilen ikinci kurtuluþ savaþý AK Parti’nin tek baþýna yürütebileceði bir savaþ deðildir.

Ýktidarýyla muhalefetiyle bu savaþý hep birlikte yürütmemiz gerekir.

Bunun için de kutuplaþmamamýz, birbirimize karþý düþmanlaþmamamýz elzemdir.

Bir ülke giderek kutuplaþtýðýnda, birbirine karþý düþmanlaþtýðýnda neler olduðunu bir ibret vesikasý gibi bize anlatýyor tarih.

Bir ülke giderek kutuplaþýyorsa, birbirine karþý düþmanlaþýyorsa, emperyalistlerin darbe vurmak, iç savaþ çýkartmak için bekledikleri uygun ortam oluþuyor demektir” diyor tarih.

Peki bu durumda bizlerin ne yapmasý gerekiyor?

Her þeyden önce dilimize sahip olmamýz gerekiyor.

Ama bakýyoruz da son günlerde kimse diline sahip çýkmýyor.

Karþýlýklý suçlamalar almýþ baþýný gidiyor.

Dostluklar artacaðýna düþmanlýklar artýyor.

Ortak noktalar aranacaðýna farklý noktalar kaþýnýyor.

Diller karþýlýklý olarak sivrileþiyor; keskinleþiyor.

Hal böyle olunca da ülke yeniden kutuplaþýyor; yeniden düþmanlaþýyor.

Böyle bir gidiþ iyi bir gidiþ olabilir mi?

Bu gidiþi durdurmak için herkesin kendine çeki düzen vermesi gerekmez mi?

Bunun için de öncelikle herkes diline sahip çýkabilmeli.

Asýl darbeyi vurmak, iç savaþ çýkartmak için pusuda bekleyen emperyalistlerin ekmeðine yað sürmemeli.

Hoþgörünün dili ortak dilimiz haline gelmeli.

Alo, orda mýsýnýz; dediklerimi þimdi duyuyor musunuz?

Duydunuzsa gerekeni yapýyor musunuz?