'Çözüm süreci’ne verilen tepkileri yakýndan gözleyince insanýn aklýna hemen þu soru geliyor: Acaba çözüm için daha ‘radikal’ bir yöntem tercih edilseydi itirazcýlarýn ona tepkisi ne olurdu? Tavýrlarý deðiþir miydi, yoksa ona da itiraz mý ederlerdi?
Teröre muhatap ülkeler bu derdi ortadan kaldýrmak için iki yoldan birine baþvuruyorlar: Ýlki, Türkiye’nin 30 yýl boyunca izlediði yöntem; yani terörle onun anladýðý dilden mücadele... Ýkincisi de, soruna taraf kiþi veya kiþileri devreye sokarak silâhlarýn susturulmasý; yani birkaç zamandýr sürdürülen ‘çözüm süreci’...
Devletler kendi egemenliklerini tehdit eden, ülkenin huzurunu bozan, güvenlik duygusunu yok eden terör karþýsýnda duyarlýdýrlar; hiçbir devlet sürekli olarak terörün insafýna kendisini terk etmez. Her devletin ilk denediði yol askeri yöntemdir. Aldýðý tedbirlerle daha terörün boy gösterdiði ilk dönemde askeri üstünlüðü elde edip tehdidi bertaraf etmeyi baþarmýþ ülkeler olduðu gibi, uzun sürmüþ terörle mücadeleyi topyekün bir kýyýmla sonuçlandýrana da rastlanmýþtýr.
Genellikle tercih edilen fazla kan dökülmeden sonuç alýnmasýdýr. Artýk herkesin ezbere bildiði gibi, Ýngiltere, Fransa ve Ýspanya bu yolla sonuç almayý yeðlemiþtir; halen ‘düþmaný’ ile görüþen teröre maruz baþka bazý ülkeler de ayný yoldadýr.
30 yýl, 40 bin ölü ve yüz milyarlarca dolarlýk milli servetin hebasý Türkiye’yi teröre muhatap ülkeler arasýnda ‘en acýnasý’ yere yerleþtiriyor... Dünyada en çok sözü edilen IRA’ya karþý Ýngiltere’nin yürüttüðü ‘savaþ’ sýrasýnda (1969-2005) hayatýný kaybeden güvenlik gücü sayýsý ikibini, IRA militaný sayýsý ise 500’ü aþmýyor... Ýspanya’nýn Bask örgütüne karþý açtýðý savaþta (1959-2011) ölenlerin sayýsý daha da az: Devletten 829, ETA’dan 474...
Hepsi bu kadar... Ýngiltere ve Ýspanya bu kadar az zayiatla götürdüðü bir ‘savaþý’ bile tadýnda býrakmayý bildi. Biz ise, her iki ülkenin uzun yýllar boyunca verdikleri kayýp kadar ‘þehidi’ baðrýmýza karalar baðlayarak birkaç ay içerisinde topraða vermeyi göze alabiliyoruz...
Hangimiz daha akýllýyýz, bu tablodan anlayýn artýk...
Vermeye devam edebilirdik ki, birdenbire baþka bir yola girildi ve silâhlarýn býrakýlýp siyasetin dilinin hâkim olacaðý ikinci yönteme baþvuruldu. Baþka ülkelerin daha az kayba raðmen girmeyi tercih ettikleri yola...
Yanlýþ mý yapýldý acaba? Hiç sanmýyorum. Özellikle de alternatif maliyet hesaba katýldýðýnda, þimdi tercih edilen yolun, geç bile kalýnmýþ akýlcý bir çözüm yöntemi olduðu kolayca anlaþýlýyor. Yýllar önce (en belirginleri 1993 ve 1999 olmak üzere) ele geçen fýrsatlar deðerlendirilebilseydi, verdiðimiz zayiat bizde de daha az yürek daðlayýcý olurdu.
Bildiðimiz ve bugüne kadar 40 bin insanýn hayatýný kaybetmesini getiren ilk yolda devam edilse ne olacaðýný pekâlâ görebiliyoruz: Yeni canlar kaybedilecek, kimbilir daha ne kadar milli deðer heba edilecek ve toplumsal barýþ biraz daha yara alacaktý...
Ýtiraz edenler bunu mu istiyorlar?