Bir teyze diğerine “Altının fiyatı düşmüş gıııı!” demiş, diğeri “Aboooo gitti bizim paracıklar!” yanıtını vermiş. Tek bir teyzenin ortalığı velveleye vermesinin akabinde olanlar oldu...
Dünya altın piyasasında yıllardan beri görmezden gelinen bir aktör vardır: Teyzeler. Dünya altın rezervinin yaklaşık yüzde 50’sini ellerinde tutanlar işte bu sevimli canlılardır. Ortalama bir teyze üç sebepten altın rezerve eder. Birincisi yaklaşan düğünler, ikincisi ailede her zaman yaklaşması muhtemel ekonomik darboğaz, üçüncüsü ise eşe-dosta nispet yapma ihtiyacı.
Bir teyzenin semt pazarında üç kilo domatese beş yerine dört lira vermek için yaptığı mücadelenin altında almayı planladığı çeyrek altının hesabı yatar. Hiçbir ekonomistin anlayamayacağı bir sürat ve teknikle çok kısa zamanda en azından bir çeyrek altını kenara atabilecek kapasitedelerdir.
Altın saklama yöntemleri de benzersizdir. Bir kış gecesi sarılarak uyuduğunuz yorganınız belki de ekonomiyi canlandıracak potansiyelde altına ev sahipliği yapıyordur. Veya lüzumsuz görünen bir ev eşyasının içinde iki cumhuriyet altını görürseniz şaşırmayın!
DİŞ YAPTIRMIYORLAR
Eskiden altını diş yaparak saklayanlar da vardı. Fakat kahkaha atarken altının yeri belli olduğu için pek çok teyze önce gülmeyi bıraktı, sonra da bunun saçma bir yöntem olduğunu fark edip altın diş yaptırmaktan vazgeçti. Bunda bembeyaz dişlerin harika olduğunu vurgulayan diş macunu reklamlarının etkisini de yadsıyamayız.
Peki altının fiyatı neden böyle fantastik bir şekilde düştü? Cevap: Teyzeler. Yağmurun yağacağını bile saatler öncesinden hissedebilen bir canlı türünden söz ediyoruz burada. Altındaki en ufak bir değer değişimine kayıtsız kalmamanın ötesinde dünya ekonomisini alt üst edecek bir söylenti yaymayı da ihmal etmiyorlar. “Altının fiyatı düşmüş gıııı!” şeklinde başlayan ve “Aboooo gitti bizim paracıklar!” diye devam eden bir panik hali ve kaos... Binlerce teyzenin işi gücü bırakıp ellerindeki altını bozdurmak için kuyumculara akın ettiğini gözünüzün önüne getirin. Namibya çöllerinde görülmeyecek boyutta çılgın bir göç sahnesi hayal edin. Tek bir teyzenin ortalığı velveleye vermesinin akabinde kelebek etkisiyle bütün dünyaya yayılan bir kriz. Siz teyzeleri ekonomide bir aktör olarak kabul etmeyip küçümserseniz olacağı buydu!
ONUNLA DALGA GEÇEMEZSİNİZ
Geçen gün bizim mahallede her zamanki gibi yere atılan izmaritleri toplarken birkaç çocuğun bağırtısı dikkatimi çekti. Biraz ileride 6-7 yaşlarında dört çocuk kendilerinden daha kilolu olan için “Şiiiş-koooo pa-ta-teees şiiiş-koooo pa-ta-teees” diye tempo tutuyordu. Yanlarına yaklaşıp “Hey sizin derdiniz ne ha?” diye sordum. Bir FBI görevlisi tonunda konuşursam otorite sağlarım diye düşünmüştüm. “Arkadaşımız takla atamıyor” dedi sarı saçlı olanı, sırıtarak. “Kapa çeneni!” dedim. Yeri değildi belki ama aklıma başka replik gelmemişti. “Şu lanet olası tavrınızdan vazgeçin. Arkadaşınız sizden şişman olabilir, bir öğütücü gibi önüne gelen her türlü yemeği silip süpürüyor olabilir ama bu onunla dalga geçebileceğiniz anlamına gelmez” dedim.
Çocuklar başlarını önlerine eğdi. Söylediklerimin etkili olduğunu görünce devam ettim.
“Arkadaşınız belki de okula yuvarlanarak gidebiliyordur, sınıfta bir sıraya tek başına oturuyor olabilir, ders sırasında dayanamayıp silgi bile yiyor olabilir ama onunla dalga geçemezsiniz” dedim.
Kilolu çocuğun gözleri dolmaya başlamıştı. “Belki de o kadar şişmandır ki belediye otobüsüne ancak tam akbil basarak binebiliyordur, belki de onu uçağın dengesini bozar diye uçağa almıyorlardır ama ONUNLA DALGA GEÇEMEZSİNİZ!” diye bağırdım. Kilolu çocuk hıçkırıklara boğuldu ve koşarak uzaklaştı. “Sizi lanet olasıcalar, yaptığınızı beğendiniz mi?” diye sordum. Sessizce başlarını öne eğdiler. Hepsi üzgündü, sanırım az önce kahrolası bir ders almışlardı. Huzur içinde oradan ayrıldım.