02.12.2012 tarihli gazetemizdeki makalemde altýn fiyatlarýnýn düþeceðini yazdým. O tarihlerde altýn fiyatlarý fiziki talebin açýklayabileceðinden çok daha süratli bir þekilde yükseliyordu. Tüm dünyada Merkez Bankalarý’nýn parasal geniþlemeye gitmekte olmasýndan dolayý altýn fiyatlarýnýn nispi yükseliþi mantýklý görünse de bu durumun sürdürülebilir olmadýðý ve zaman içinde oluþan balonun patlayacaðý düþünülebilirdi.
Bir yanýyla altýn fiyatlarý düþükken satýn alým yapýp rezerv biriktiren sonra da yüksek fiyatlardan satýþa geçen fonlarýn da bu iþten karlý çýktýklarýný söyleyebiliriz. Sýradan vatandaþ açýsýndan ise yüksek kar beklentisiyle altýn spekülasyonuna giriþmek hüsranla sonuçlanmýþ olmalý. Her zamanki gibi yüksek alým gücüyle piyasayý manipüle etme kapasitesine sahip olanlar daha kazançlý gözüküyorlar. Ancak hala yüksek miktarlarda altýn rezervi tutan Merkez Bankalarý, bu alana yatýrým yapmýþ olan fonlar da olabilir. Tüm spekülatif yükseliþ ve iniþlerde olduðu gibi bu ani hareketlerin arkalarýnda ses getirecek kurbanlar býrakmasý mümkün. Önümüzdeki günlerde aþýrý risk alarak altýn pozisyonu alan fonlarýn battýðýna dair haberler duyarsak þaþýrmayalým. Ne de olsa her büyük fiyat hareketinin ardýndan spekülasyona giriþen kiþilerin ve kurumlarýn sýkýntýlarýna dair bilgiler hemen ortaya çýkar.
***
Merkez Bankalarý için karlýlýk konusu çok öncelikli olmadýðýndan altýn fiyatlarýndaki hareket dolayýsýyla önemli bir sorun yaþamalarý beklenmez ancak krediyle altýn fiyatlarýnýn yükseliþine oynayanlar aðýr kayýplara uðradýlar. Dünyada getirilerin düþtüðü, piyasalarýn her türlü spekülasyona imkan saðladýðý düþünülürse altýn dýþýnda gayrý-menkul, petrol, emtia gibi birçok varlýkta yüksek hareketlilik görmek þaþýrtýcý olmaz. Her yükseliþ ve düþüþün de hem þirketler hem de ülkeler bazýnda güç daðýlýmýný önemli ölçüde etkilemesi þaþýrtýcý olmayacaktýr.
2008’den beri içinde bulunduðumuz ekonomik belirsizlik ortamýnýn sonunu henüz göremiyoruz. Bu süreç içerisinde Türkiye’nin de dünya üzerindeki yerinde deðiþmeler olacaktýr. Altýn fiyatlarýndaki yükseliþ ve düþüþlerin bizim ekonomimiz üzerinde önemli bir etkisi olmasý beklenmez. Ancak petrol ve diðer enerji fiyatlarý Türkiye’nin ekonomik performansýný önemli ölçüde etkileyen deðiþkenler arasýnda. Neyse ki þu aþamada onlarýn fiyatlarý da altýn fiyatlarýyla beraber aþaðýya doðru bir trend takip ediyor. Objektif bir bakýþ açýsýyla bu derin kýrýlma noktasý aþýldýktan sonra Türkiye’nin dünya üzerindeki konumunun eskisine göre daha iyiye doðru gideceðini düþünebiliriz. Ancak altýndakine benzer aþýrý dalgalanmalara karþý hazýr olmalýyýz.
Ýþin politik yönüne bakarsak, bu hareket sonucunda ciddi kayba uðrayan kurumlarýn veya ülkelerin olmasý gerekir. Konuyu daha genel bir çerçeveye oturtarak, dünyada siyasi güç ve paranýn iç içe geçtiðini ve birbirinden beslendiðini söyleyebilirim. Hem altýn fiyatlarýnda hem de petrol ve benzeri anahtar mallarýn fiyatlarýndaki deðiþmeleri de arkasýnda yatan siyasi sonuçlarýný düþünmeden deðerlendirmek yanlýþ olur. Nasýl 1990’lý yýllarda düþük petrol fiyatlarý Rusya’nýn ciddi güç kaybýna sebep olup 2000’lerden sonra fiyatlarýn yükseliþe geçmesi tekrar önemli bir güç olarak ortaya çýkmasýna yol açtýysa önümüzdeki dönemin de benzer geliþmelere gebe olduðunu söyleyebiliriz. Son birkaç senede yaþadýðýmýz geliþmelerin Türkiye’nin etrafýnda, ona rakip güçler açýsýndan çok olumlu olmadýðý düþünülebilir. Önümüzdeki fýrsatlarý deðerlendirmek için basmakalýp düþüncelere takýlý kalmamak, dünyanýn almakta olduðu yeni þekli doðru algýlayabilmek gerekli.