Yobaz” ülkemizde hep inançla, Ýslam’la özdeþleþtirildi. Öyle ki, beþ vakit namaz kýlan, Cuma’ya giden, sakal býrakan, tespih çeken, “Yarabbi Þükür” diyen herkese o saat tükürükle karýþýk“yobaaazzz!” þamarý yapýþtýrýldý. Bunun ne kadar yanlþýþ ve önyargýlý bir yaklaþým olduðunu hala göremeyen, anlamayan o kadar çok insan var ki!
Bakýnýz, yobaz’ýn Ýngilizce karþýlýðý “bigot” sözcüðü beyazlarýn üstün ýrk olduðunu savunan, siyahilerin evleri önünde haç yakýp ardýndan kimilerini avlayarak linç eden Ku Klux Klan, Neo-Nazi gibi ýrkçý örgütlerin üyelerine haykýrýlmýþtý ve doðruydu elbet. Derken, 1973 Oscar töreninde, “Baba” filmiyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan Marlon Brando, altýn heykelciði almak için sahneye Sasheen Küçüktüy adlý Kýzýlderili (Apaçi) kadýný yolladý ve Sinema Sanat ve Bilim Akademisi üyeleri ayaklandý. Akademi bir bildiri yayýnlayarak sanatla siyasetin birbirine karýþtýrýlmamasý gerektiðini söyledi ve Brando’nun bu eylemini yobazlýk (bigotry) olarak nitelendirdi. Bütün zamanlarýn en iyi oyuncularýndan biri belki de en iyisi olduðu savunulan Marlon Brando en yakýn dostlarýnca bile bu tutumu nedeniyle eleþtirildi.
Sanat bir avuç insnýn dünya görüþü doðrultusunda biçimlendirilemez. Þu film, savunduðu dünya görüþü nedeniyle alkýþlanýrken bir baþka film, salt yönetmeni ya da yapýmcýsýnýn duruþu nedeniyle yerden yere vurulamaz. Böyle olursa o yerdenyere vurucular yobazdýr! Her türlü karþý görüþe, inanca, duruþa karþý gözlerini yummuþ, kulaklarýný týkamýþ “benim söylediðim doðrudur! Siz kim oluyorsunuz da baþka bir görüþü savunuyor, duruþu sergiliyorsunuz!” diye haykýran yobazdýr; dahasý sanatçý falan deðildir!
Ülkemizde, en önemli sinema ödüllerinin verildiði Antalya Film Festivali de böylesine bir yobazlýða sahne oldu bu yýl ne yazýk ki! Festivalin ilk gününden bu yana, “gezi ruhunu” anmak, yaþatmak, sürdürmek isteyenler, yarýþmaya Kuzu adlý filmiyle katýlan Kutluð Ataman’a akýllara ziyan terbiyesizlikler sergilediler. Neden mi Kutluð Ataman hedef seçildi? “Yeryüzü Aþkýn Yüzü Oluncaya Dek” adlý, Reyan Tuvi’nin “geziyi anlatan” belgesel filmi sansüre uðrayýnca hemen bir bildiri hazýrlandý, çok kiþi imzaladý bu bildiriyi. Ama Kutluð Ataman imzalamadý. Gezi olaylarý sýrasýnda baðýrýp çaðýran, nutuklar atan sanatçýlara da karþý çýkmýþtý. Antalya Film Festivali’ni bir gezi olaylarýný anma törenine dönüþtürmek isteyenler, Kutluð Ataman “Kuzu”suyla en iyi film ödülünü alýnca önce renkten renge girdi, rahatsýzlýklarýný öfleye pöfleye dile getirip, “ne yazýk ki Kuzu iyi film” gibi abuk demeçler verdiler. Böylece de sanatçýnýn nasýl at gözlükleriyle dünyaya bakabildiðini pek güzel sergilediler. Hele de sunucu Korhan Abay ödül alanlarý sahneye davet ederken “herkesi çaðýrýyoruz; Kutluð Ataman da dahil” diyerek býrakýn sanatçýyý falan insan hoþgörüsü, sevgisi ve saygýsýndan da payýna düþeni almadýðýný kanýtlamaya çalýþýyordu sanki!
“Yeryüzü Aþkýn Yüzü Oluncaya Dek” Türkiye Ýhtilalci Komünistler Birliði (TÝKB) eylem ve görüþleri doðrultusunda yazýlmýþ, gerçek adý “Yeryüzü Komünizmin Yüzü Oluncaya Dek” olmasý gereken bir þiir. Gezi olaylarýný bir komünist devrimin ateþleyici fitili olarak algýlayan ya da algýlamak isteyen, dünyadan ve gerçeklerden kopmuþ, geziyle Kobani’yi birbirine zamklayarak devrimci bir düstura, bir ilkeye dönüþtürmek isteyecek kadar herþeyden habersiz yarý aydýnlarýn öfkesini anlamak mümkün elbet. Ömrünü bir hayal peþinde koþarak geçirirsen ve gün gelir hayallerin de seni terk ederse elbette öfkeden kudurursun! Ama öfkeni kusacaðýn hedefi þaþýrýr, sapla samaný birbirine karýþtýrýr, seninle ayný görüþü paylaþmýyor diye bir sanatçýnýn eserini karalamaya çalýþýrken o ödülü kaparsa elin böðründe, boþ gözlerle baka kalýrsýn arkadaþ! Sonra da takvime bakar, “bundan sonra hangi festival vardý ‘lan; oraya bir uzanak bari...” diye mýrýldanýrsýn kendi kendine!