Seçim münasebetiyle özeleþtiri nev'inden pek çok kiþi muhasebe yazýlarý kaleme alýyor, ekranlarda konuþuyor, sýygaya çekmeyi savunuyor.
Bunlara lafýmýz yok. Ancak doðru merkezden uzaklaþýlýyor düþüncesindeyiz.
Zira son on yýldýr pergelin sabit ayaðýný titretmiþ durumdayýz. Kavislerimiz bir türlü doðru çizgiyi isabet ettiremiyor!
Mesela; çok kýymetli bir kavramýn manasýnýn da somut karþýlýðýnýn da içini boþaltmýþ durumdayýz. Baba!
Baba figürünü, empoze edildiðimiz kültürle yok etmeyi baþardýk! Babayý aileden uzaklaþtýrdýk!
AB'ye taahhüdümüz olan sosyal politikalar gereði engelliye, yaþlýya, kadýna, iþsize, dezavantajlý gruplara düzenli þekilde yapýlan ve arzulandýðý þekilde geri dönüþü saðlanamayan onlarca yatýrým var. Pek tabi yapýlsýn. Ancak buralara yapýlan yatýrýmlarýn önemli bir kýsmý baba figürüne yatýrýlmalý.
Baba onuru babaya geri verilmeli.
Verilmeli ki baba figürü kültürümüze ve ailemize yeniden yerleþsin.
Babaya yapýlacak her yatýrýmýn büyük kýsmý zaten çocuða, anneye, yaþlýya doðal yoldan ulaþmýþ olacaktýr.
Baba, ailesiyle paylaþtýðýnda baba olabiliyordu. Oysa günümüzde baba figürü artýk ciddiye alýnmayan bir figüre dönüþtü!
Bu sosyal yardýmlar aile içi iliþkileri gevþetiyor. Ve aile bireyleri babayý cezalandýrma aparatýna döndürülüyorlar.
Pedagojik açýdan baba figürünün çocuk üzerindeki etkilerini konuþacak deðiliz. Ailede baba figürü þeklinde bir literatür taramasý yapýlmasý kâfi.
Hatýrlayalým, altý ay önce bir video ortalýkta dolaþýyordu. Daha 13-14 yaþlarýnda bir kýz çocuðu babasýný altmýþ iki seksen dörtle tehdit ediyordu! "Telefon açar seni þikâyet ederim hemen alýrlar"!
Ne hazin deðil mi?
Öz kültürümüzde, irfanýmýzda, geleneðimizde olduðu þekliyle onurunu babaya geri verelim. Babaya baðlý olarak çocuðu hak ettiði yere koyalým, eþi-anneyi hak ettiði makama yerleþtirelim. Aileyi hak ettiði yere mutlaka koyalým.
Sahurda TV'de denk geldim. Bir kadýn programa baðlandý. "Ýkiz kýzlarým var. Bir tanesi yirmi dört yaþýndayken bizden habersiz cinsiyet deðiþtirme ameliyatý oldu. Caným çok yanýyor." dedi.
Hocaya kýzýyla ilgili hükmü sordu!
Bu örnekler toplumun derininde kapanmaz yaralar açýyor. Öyle unutturarak olmuyor ki...
LGBT lobileri alçakça her türlü çalýþmayý yaparken biz aileyi nasýl özveri ve çabadan uzak býrakabiliriz?
Onlarca STK'mýz var. Binalarý çok güzel, estetik. Girenin içi rahatlýyor. Ancak alýnan sonuç tohuma durmayacak bir çekirdek hükmünden öteye geçiyor mu?
Ekipleri kökten deðiþtirelim, her þeyi, yönetim anlayýþýný yeniden kurgulayalým. Ýlk altý ay içinde aile merkezli isabetli çalýþmalar yapalým.
Bir üst nesli içeriye, topluma, aileye yeniden kazandýralým.
Parti ve STK teþkilatlarýný "yaygýn eðitim kurumu" haline getirmek baþlangýç kabul edilebilir.
Ne demek bu?
Halkla iliþkiler disiplininde "iç halkla iliþkiler" diye bir taným var. Bu, senin bünyene, potana girmiþ olanlarýn sürekli beslenmesi demek. Sürekli sorunlarýn giderilmesi demek. Taleplerin karþýlanmasý demek. Ya da sürdürülmesi demek.
Ak Partinin on milyon sempatizaný yani üyesi var; halktan, serbest insanlar, memur deðil bunlar. Sadece sempatizan. O kadar.
Ertuðrul Özkök'ün dört sene önce bir yazýsýný okumuþtum. Okuduðumda anlamýþtým ki bu tayfanýn her aþamasý planlý.
O kadar planlý ki slim fit elbiseler, dar kalýp gömlekler... Kelebek gibi ceketler, dar ve kýsa pantolonlar. Bizim çok da dikkatimizi çekmeyen þeyler belki bunlar ama buralara kadar bile her þeyin planlý olduðunu anlýyorsun.
Dijital mecralar, evet bu mecralar ziyadesiyle tehlike arz ediyor, biliyoruz, hayýflanýyoruz. TV'ler bir þekilde denetlenebiliyor. En azýndan kontrol edilmiþ gibi yapýlabiliyor.
Dijitalin takibi ne kadar mümkün?
Gezi olaylarýndan sonra "Ýnternet Üst Kurulu" konuþulmuþtu. Hatta görev dahi verilmiþti.
Ýki kurum arasýnda pinpon topuna evrildi yýllarca. Þimdilerde "Ýnternet Geliþtirme Kurulu" adýyla Ulaþtýrma Bakanlýðý altýnda hizmet verecek nasipse.
Takibi yapýlmalý elbette ama yeter mi hayýr.
Alternatifleri üretilmeli. Yasaklamakla iþ bitmeyecektir.
Týpký gerçek bir baba gibi.
Bu kurum hem toplumda hem de ailede canlanmalý; sadece yasaklayan deðil denetleyen, gören ve destek olup çözüm sunan bir baba figürü.
Ýþin özü, önce aileyi yeniden inþa edeceðiz.
Baþka türlü olmaz/olamaz.
Aksi takdirde toplumu inþa edemeyiz. Ve dahi siyaseti inþa edemeyiz.
Dýþarýdaki sempatizaný ve içerideki memuru, herkesi kapsayacak "iç halkla iliþkiler" faaliyetleri aile merkezli baþlatýlýrsa isabet edecektir kanaatindeyiz.
Kavis çizemesek bile en azýndan pergelin sabit ayaðýný doðru yere sabitlemiþ oluruz.
Bir ülkeyi ve toplumu ayakta tutan, diri tutan ve geliþtiren üç kuvvet vardýr: Aile, Eðitim ve Kültür.
Eðer bu üç sacayaðý saðlamsa bugün olmasa da mutlaka bir gün üzerindeki ölü topraðýný silkeler ve dünyaya hâkim olmaya baþlar.
Bu cümleleri söyleþilerde, seminerlerde ve yazýlarýmýzda sýklýkla dile getiriyoruz. Dile getirmeye de devam edeceðiz.
Çünkü;
Bu yüzyýlýn ve gelecek yüzyýllarýn gerçekten bizim yüzyýlýmýz olmasýný istiyorsak; AÝLE, AÝLE, AÝLE...