Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ýn son Afrika seyahatinde Sudan, Çad ve Tunus’ta nasýl karþýlandýðýný televizyonlardan izledik.
Bunda elbette Kudüs konusundaki liderliðinin etkisi var.
Trump’ýn Kudüs’ü Ýsrail’in baþkenti olarak kabul ettirme giriþimine karþý karar tasarýlarý, Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’na Türkiye; BM Güvenlik Konseyi’ne Türkiye ve Mýsýr; BM Genel Kurulu’na da Türkiye ve Yemen tarafýndan taþýndý.
Neden Mýsýr?
Çünkü Mýsýr, Arap Birliði üyesi ve BMGK geçici üyesi.
Neden Yemen?
Çünkü Yemen de Arap Birliði ve BM üyesi.
Türkiye, Filistin davasý için Arap Birliði’nden bir üyeyi yanýna alarak hareket etti.
Bu, son derece yerinde bir tutum...
ABD, BMGK’da yalnýz kaldý ama veto yetkisini kullandý; Genel Kurul’da ise dünyayý ‘dolarla’ tehdit etmesine raðmen 128 ülkeye söz geçiremedi.
Erdoðan’ýn ve Türkiye’nin Kudüs konusundaki ‘liderliði’nden söz etmek Türk’ün Türk’e propagandasý deðil.
Birkaç alýntý bunu görmek için yeterli:
Amerika’nýn Sesi Radyosu (VOA), ‘Türkiye-ABD gerilimi sürüyor’ baþlýklý haberinde þu ifadeyi kullandý: “Trump’ýn Kudüs kentini Filistin’e raðmen Ýsrail’in baþkenti olarak tanýma kararýna karþý BM nezdindeki süreçlere Türkiye öncülük ediyor.”
ABD ve Avrupa medyasý, “BM, Trump’ýn þantajýna boyun eðmedi” baþlýklarýnýn kullanýldýðý haberlerde, “BM’nin kabul ettiði tasarýnýn Türkiye ve Yemen tarafýndan hazýrlandýðýnýn” altýný çizdi.
Belçika’nýn Het Laatste Nieuws gazetesi, “Türkiye Cumhurbaþkaný Erdoðan, Trump'ýn talihsiz kararý hemen geri almasýný bekliyor” ifadesini kullanýrken, La Libre gazetesi, “Erdoðan, uluslararasý topluma ‘Trump'ýn mali yardýmlarý kesme tehdidine aldýrmayýn’ çaðrýsýnda bulundu. ABD'nin konumuna en sesli muhaliflerinden birisi Türkiye” diye yazdý.
Tablo o kadar net ki; ABD destekli projelerin Arap dünyasýndaki taþeronu BAE’nin dýþiþleri bakaný, twitter’dan “Arap dünyasý Ankara’dan yönetilmeyecek” diye çýrpýndý.
Ama konu ‘Kudüs’ten ibaret deðil.
***
Türkiye’nin ‘sadece’ mazlum milletler gözünde mi bir ‘liderlik’ konumu var?
Size iki ‘bilgi’ aktarayým; deðerlendirin.
Bir:
2014’te Almanya’nýn Türkiye’yi ‘dinlediði’ne dair haberler yayýnlandý. Almanya Dýþ Ýstihbarat Servisi (BND) dinlemenin ‘hükümet talimatýyla’ yapýldýðýný açýkladý. Talimat 1996-98 yýllarýnda verilmiþti.
Neden?
“Sovyetler Birliði daðýlýyordu ve Türkiye’nin Orta Asya’daki akraba ülkelerle iliþkilerini bilmek istiyorduk.”
Bunun tek anlamý var: “Türkiye imparatorluklar, medeniyetler kurmuþ bir ülke; mutlaka güçlü baðlar kuracaktýr.”
Almanya, ‘mazlum millet’ deðil, Türkiye’nin tarihsel ‘rakibi’…
Ýki:
Birkaç ay önce. Türkiye’nin de katýldýðý ‘göç’ konulu bir uluslararasý toplantýda, Hýrvatistan temsilcisi, göçmen sayýsýndan, barýnma, saðlýk, eðitim, kadýn, çocuk ihtiyaçlarýndan, mali zorluklarýndan söz ediyor uzun uzun.
Türk yetkili soruyor;
- “Kaç kiþiden bahsediyoruz?”
- “2 bin!”
Türk yetkili gayrý ihtiyari gülüyor,
- “Bizde 3 milyon 200 bin sýðýnmacý var, bu kadar konuþmuyoruz”.
Hýrvat yetkilinin cevabý:
- “Ama siz imparatorluksunuz.”
Hýrvatistan, varlýðýný Osmanlý-Müslüman’dan kurtulmayla anlamlandýran bir ülke.
Mazlumun da, rakibin de, varlýðýný ‘kurtulmakla’ anlamlandýranýn da gördüðü bu.
Türkiye’nin kendini ‘Yeni Osmanlý’ veya ‘Yeni Selçuklu’ olarak gösterme çabasýna ihtiyacý yok.
Türkiye tarihsel bir fetih ve medeniyet mirasýna sahip.
‘Fetih’i görünce atlayan ‘maðribi’ler olabilir.
‘Ýþgal’den, ‘sömürü’den bahsetmiyorum, ‘kalplerin fethi’nden bahsediyorum.
Fetih ‘iþgal’ olsaydý, Erdoðan’ýn sonradan iþgal ve sömürge edilmiþ Osmanlý coðrafyasýnda ‘sömürge karþýtý’ sözleri alkýþlanmazdý.
Erdoðan, Türkiye’nin tarihsel mirasýnýn gereðini yapýyor.
Bunu ‘onlar’ biliyor…
Mutlu yýllar...