Çarþamba günkü yazýmýzda, Amerikan Merkez Bankasý’nýn, (Fed) yapmak istediðinin aslýnda ‘piyasa’ yorumcularýnýn tartýþtýðýndan çok baþka bir þey olduðundan bahsetmiþtik. Fed, küresel bir oyuncu olarak, yeni bir ‘çýkýþ’ stratejisi belirledi. Hemen söyleyelim ki bu yeni strateji, çok yoðun bir çekiþmenin sonucu olarak geliþti ve halen de hayli tartýþmalý bir denge üzerine oturuyor. Ama þu anda kurulan bu dengenin, Türkiye gibi geliþmekte olan ülkeler aleyhine yeni bir mutabakat olduðunu ve burada aðýrlýklý olarak baþta Londra olmak üzere Berlin’in de etkisi olduðunu söyleyebiliriz.
Aslýnda geçen akþam (Çarþamba akþamý) Fed Baþkaný Bernanke, þimdiye kadar söylediklerinden çok farklý bir þey söylemedi. ‘Bu ‘iþi’ -tahvil alým programýný- 2014’te sona erdirebileceðini söyledi. Ama Bernanke, daha önce deklare ettikleri gibi, bu sürede iþsizlik oranýnýn yüzde 6,5-6,8 aralýðýnda olacaðýný da tahmin ettiklerini söyledi. Fed, iþsizlikteki bu seviyenin enflasyondaki yüzde 2,5 seviyelerine tekabül edeceðini düþünüyor. Þimdi baktýðýnýzda ‘resmi’ söylemde niteliksel bir deðiþim yok. Ancak algý çok farklý. Geliþmekte olan ülkelerden sermaye çýkýþýný saðlayacak ve buralara dönük yatýrýmlarýn önünü hýzla kesecek bu algýnýn tam bir ustalýkla kotarýldýðýný söyleyelim.
Kalkýþmalar Fed operasyonunun mütemmim cüzü
Denk mi geldi yoksa bu algý oluþturma sürecinin bir parçasý mýydý bunu tartýþmayacaðým ama sonuçlarý itibariyle, Türkiye ve Brezilya’daki kalkýþmalar bu algýnýn mütemmim cüzü idi. Tabii ki Brezilya ve Türkiye, Batý-Doðu arasýndaki, tam þimdilerde de ortaya çýkan, çatýþmanýn iki simge ülkesi. Gösterileri, batý medyasýnýn Türkiye ve Brezilya’da bir iç savaþ varmýþçasýna aktardýðý görüntüler tamamlarken bir takým bankalardan da þöyle açýklamalar hemen geldi: ‘Standard Bank Ekonomisti Tim Ash: ‘Fed’in tahvil azaltýmýna karþý TL’nin en kýrýlgan geliþen ülke para birimleri arasýnda... ‘Ash, ‘Yüksek cari açýk, kýsa vadeli borçlarýn yüksekliði ve son dönemde artan riskler nedeniyle TL en kýrýlgan para birimleri arasýnda yer alýyor’ diyor. Þu cari açýk, kýsa vadeli borçlar falan bu konularda dilimizde tüy bitti. Bunlarýn ýsýtýp ýsýtýp önümüze koyduðu gibi deðil bu ‘sorunlar.’ Ama iþin ilginci tam bunlar olurken bizde de Türkiye’nin GSYÝH’sýndan, dýþ borcuna kadar ekonominin aslýnda ne denli kötü olduðuna dair operasyon yazýlarý yazýlmaya baþlandý. Þu milli gelirin cari fiyatlarla mý, yoksa sabit fiyatlarla mý hesaplanmasý gerektiði bile tartýþýldý. (Ayrýca hemen söyleyelim bu çok eski bir tartýþmadýr ve her iki hesapta yanlýþ sonucu verir size)
Ýþte ellerindeki senaryo
Sonuçta yapýlmak istenen Batý’nýn yeniden konsalidasyonu üzerinden bir krizden çýkýþ stratejisidir. Þunu hemen söyleyelim ki, bu strateji yalnýz ekonomik yönü olan bir çýkýþ stratejisi deðildir.
Geliþmekte olan ülkelerde siyaseti de yeniden biçimlendirmek isteyen, bu ülkelerin enerji, finansal piyasalar, banka sistemi, teknoloji üretimi, silahlanma ve siber güvenlik gibi oldukça stratejik konularda atmakta olduðu, batýdan baðýmsýz adýmlarý hýzla geriye çekmeye dönük bir stratejidir bu... Bu küresel operasyon, tabii ki geliþmekte olan ülkelerdeki yerli iþbirlikçilerle birlikte yürütülmektedir.
Senaryo þudur: Fed’in önderliðinde yaratýlan algý, ABD’nin çok yakýn gelecekte düþük faizle desteklenen geniþleme politikasýnýn son bulacaðýna baðlý olarak oluþturulan bir yatýrým belirsizliðidir. Böylece, ilk elde, Londra merkezli, yaklaþýk 17-18 trilyon dolar hacmindeki fonlarýn bu amaç doðrultusunda yönetilmesi saðlanacaktýr. Geliþmekte olan ülkeler daha yüksek faizden borçlanacak ve sabit sermaye-alt yapý yatýrýmlarý, Doðrudan Yabancý Sermaye giriþleri durarak, merkez Avrupa ile aralarýndaki farkýn kapanmamasý saðlanacaktýr. Ýkinci olarak, bu ülkelerde, artan ekonomik sorunlar siyasi kargaþaya yol açacak ve buralarda týpký kriz sýrasýnda Ýtalya ve Yunanistan’da olduðu gibi ‘geçiþ’ teknokrat hükümetler oluþturulacak, mevcut siyasi yapýlar, kadrolar tasfiye edilerek, geçiþ sürecinden sonra, eski IMF politikalarýnýn yeni versiyonunu ezbere uygulayacak ‘modern-batýcý’ hükümetler inþa edilecektir. Bunun için Türkiye ve Brezilya modeldir. Çünkü Türkiye’de pek ‘söz dinlemeyen’ Ýslam referanslý bir Baþbakan varken Brezilya’da da pek ‘söz dinlemeyen’ solcu-eski gerilla- devlet baþkaný vardýr.
Nobel ödüllü iktisatçý Stiglitz, Asya krizi sýrasýnda 1997’de IMF’nin zorda olan Asya ülkelerine para vermek için en önemli þartý olan, yüksek faiz, düþük bütçe, yatýrýmlarýnýn durmasý vb þartlarýný ve bunlarýn bütünü olan Washington Mutabakatý’ný þiddetle eleþtirir ve bu þart olmasýydý Doðu, daha önce ayaða kalkacaktý der. Bütün bunlara raðmen Asya ayaða kalktý; tam þimdi sýra Latin Amerika, Türkiye ve Ortadoðu, K.Afrika’da idi. Burada Latin Amerika’da kilit ülke Brezilya’dýr. Doðu Avrupa (Balkanlar coðrafyasý), Ortadoðu, Hazar Bölgesi ve K.Afrika için de kilit ülke Türkiye’dir.
Ne yapmalý?
Peki ne yapacaðýz; birincisi demokrasiyle saðlanan siyasi istikrarda ýsrar edeceðiz. Yeni Anayasa, barýþ süreci gibi zorunluluklarý, Hükümet kimsenin gözünün yaþýna bakmadan hýzla sürdürecek ve yapacak. Bu büyük oyununun içinde olan ve aslýnda 28 Þubat’tan kalma medya ve sermaye çevresi yargýya taþýnacak. Yatýrým ortamýný daha da iyileþtirecek reformlarý hýzla yapacaðýz. Ortadoðu’nun barýþý doðrultusunda aktif politikaya devam edeceðiz. Ýhracatçýyý ve rekabetçi yeni sermayeyi destekleyip tekelci sermayeye ve onun bankalarýna yedirmeyeceðiz. Giriþim sermayesi odaklý, kâr ortaklýðý esaslý yeni bir banka sisteminin temellerini atacaðýz. Rekabet Kurumu gibi kurumlarý daha etkin ve hýzlý çalýþtýracaðýz. Bunlardan baþlayalým, göreceksiniz bu oyun boþa çýkacak...