Amaçlarına ulaşanlar ve yeni kuşaklar

Varlık Sebebimiz ve Siyasi Amacımız”başlıklı bir yazıda geçmişten bu yana taşıdığım bir hissiyatı ortaya koymuştum. Bugün de bu hissiyatı yeniden dile getirmek istiyorum. Çünkü Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olması şahsen benim için önemli bir siyasi amacın gerçekleşmesini ifade ediyor. İttihat Terakki’den bu yana iki ana damar arasında yaşanan çetin mücadelede milletin değerlerine yaslanan değişim bloğu açısından bu durum bir ‘siyasi zafer’e işaret ediyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve yeni Türkiye’nin inşasında bir dönemecin geçilmesi tarihi önemdedir.

Daha önceki yazımda şunları söylemiştim: “Şahsen ben, 2000’li yılların Türkiyesi’nde bazı sorun kümelerini daha çok önemsiyor, bunların çözülmesini ‘siyasi varlık sebebi’ görüyordum. O zamanlar çözümü çok kolay görünmeyen şu meselelerin aşılmasını adeta ‘hayatımızın ve mücadelemizin amacı’ gibi algılıyordum: 1. ‘İmam-Hatip, meslek lisesi, katsayı ve Kur’an Kursu’ etrafında dönen sorun kümesi. 2. Terör ve Kürt meselesi olarak tanımlanabilecek sorun yumağı. 3. Üniversitede, kamuda ve Meclis’te yaşanan başörtüsü sorunu. 4. Milli iradeyi ve demokrasiyi örseleyen askeri vesayet ve bürokratik oligarşi sorunu. 5. Her alanda (ekonomi, gelir dağılımı vs) yaşanan adaletsizlikler ve hukuksuzluklar.” 1990’lı yıllarda biraz da ütopik hedefler ve hayal gibi görünen bu meselelerin çözüm yoluna girmesi bizim kuşağımız için bir yükümlülüğün ifası olarak görülebilir. 80’li yıllardan beri çekilen çileler, yaşanan acılar, ödenen bedeller bir nebze de olsa bugün karşılığını bulmuş durumda. Bu süreçlerin parçası olmak ve yaşarken neticeyi görmek Yüce Allah’a şükretmek için yeterlidir. Biz de belki hala genç sınıfında sayılabiliriz ama yeni kuşağın bugün maruz kaldığımız yeni sorunlara yönelik yeni amaç ve hedefler belirlemesi önem taşıyor. AK Parti 2023, 53 ve 71 hedeflerine doğru aynı ruhla ama genç kuşaklarla yol almayı sürdürecektir.

Ermeni olmak

Başbakan Erdoğan’ın Alevi, Kürt veya Ermeni atfı içeren söylemlerini ajite etmek, varolan gerçekliği yansıtmadığı gibi Türkiye’nin sosyal dokusuna ve bütünlüğüne de fayda sağlamaz. Daha önce de vurguladığım gibi Başbakan, ayrımcı bir dille insanları deşifre edip kötülemeye veya gözden düşürmeye yönelik bir amaçla bu kavramları kullanmamıştır. Alevilerin desteğini alıp Alevilik sorununu konuşmaktan kaçınan veya siyasi hayatı Kürtlük vurgusuyla geçip içinde Kürt geçmeyen konuşmalar yapan kişilere bu kimliklerin hatırlatılması siyaset yaptıkları kesimlere dönük bir sorgulamadan ibarettir.

Önüne arkasına hakaretler eklenerek kullanılan Ermeni ifadelerine gösterilen tepki Ermeniliğe değil hakaretamiz ve dışlayıcı dile yönelik bir tepkidir. Yoksa ne kimse babasının-dedesinin özelliklerinden dolayı suçlanabilir, ne de bugün ne olduğundan dolayı aşağılanabilir.

Bugün Ermeni diye olumsuz yakıştırmalara maruz kalan birçok kişi ‘bizden biridir’ ve hatta bizden daha çok milli, vatansever veya erdemlidir.

Ben Markar Eseyan’ı Kılıçdaroğlu’na, Etyen Mahçupyan’ı Bahçeli’ye yüz kez yeğlerim. Ermeni kimliği sebebiyle türlü mağduriyetler yaşayan bu insanlar Türkiye’ye diğerlerinden daha çok hizmet etmiştir, daha kabul edilebilir bir zihniyete ve siyasi anlayışa sahiptir. Kendimden daha demokrat, daha hoşgörülü, daha entelektüel gördüğüm bu isimlerin Türkiye’nin demokratikleşmesine yaptıkları katkı kesinlikle küçümsenemez. Statükocu seçkincilerle mukayese edilemeyecek değerde olan bu entellektüeller, yeni Türkiye’nin inşasında önemli yapıtaşlarıdır.