"...Devlet yýllarca daðdaki amcamla arasýnda bir bað olup olmadýðýný anlamak ve bir açýðýný yakalayabilmek için daðdaki tüm operasyonlara babamý gönderdi. 10 yaþýnda çocuktum. Babam her operasyon dönüþünde bir odaya kapanýr sabaha kadar uyumaz sessizce aðlardý. Eve geldiðinde odaya kapanýrsa anlardýk ki operasyondan geldi yine. ‘Babanýz operasyondan geldi’ çocukluðumda evde en çok duyduðumuz þeydi. Zihnime kazýnmýþ. Bir sessizlik kaplardý evimizi. Kimse konuþmazdý. Soru sormazdý. Annem soru sormayý yasaklamýþtý.”
Bunlarý anlatan Hülya, 36 yaþýnda, Diyarbakýrlý ve bir asker kýzý. Askeri lojmanlarda büyümüþ. Bir amcasý “daðda” öldürülmüþ. Bir amcasý da KCK’dan tutuklu.
36 yaþýnda ama hala telsiz ve operasyon sözünü duyunca delirecek gibi hissediyor kendini, panzer görmeye ise hiç tahammülü yok.
Çözüm sürecini iliþkin algýyý görmek ve halkýn nasýl baktýðýný anlayabilmek için geçen hafta yine Diyarbakýr’daydým.
Diyarbakýr’dan Batman’a, Mardin’den Þýrnak’a gittiðim her yerde hem halkýn ‘sürece’ iliþkin ne düþündüðüne dair gözlemlerimi ve hem de yaþanmýþ hikâyelerden bazý anekdotlarý sizlere aktarýyorum.
“Ýktidar Kürtleri imhaya hazýrlanýyor” ve “Kürt halký olasý bir isyana hazýrlanýyor” diyerek bölge halkýný kýþkýrtýp olasý bir “Kürt baharý” çýkar ümidiyle halký sokaklara dökmeye çalýþan aydýn bozuntularýna inat. Onlarýn, daha hemen Newroz kutlamasýnýn gecesinde televizyon televizyon dolaþýp “Bölgeden geliyorum. Newroz’da oradaydým. Halkýn istediði barýþ bu deðil, çok mutsuzlar.” yaygaralarýna inat.
Hülya’nýn hikâyesini tüm bu mutsuz aydýnlara ithaf ediyorum.
Hülya’ya ‘Siz de orada mýydýnýz? Ne hissettiniz mesajý duyunca?’ diye soruyorum.
Hemen heyecanla “Diyarbakýr’da yaþayan her kesin en büyük hayali Newroz’u bir bahar bayramý olarak kutlayabilmekti. Ýki dünya bir araya gelse böyle bir þey mümkün olmaz sanýyorduk. 30 yýldýr kan kanýyor. Ýnsanlar ölüyor. Barýþ nasýl gelecek ki Newroz nasýl kutlansýn diyorduk. Dünyalar bizim olacak sanýyorduk. Ama dünyalar bizim olmadý. Ýlk defa Newroz’un bir bayram gibi kutlanmasý ayrý bir travmayý da beraberinde getirdi. Bir tarafta tarifsiz bir heyecan! Ama en çok hüzün var içimde.” cümlelerini sýralýyor.
“Nasýl yani? Ne travmasý?” diye soruyorum Hülya’ya...
Aðlayarak anlatýyor. “Aðlamayacaktým, aðlamamam gerekiyor” diyor ama kah aðlayarak, kah da sevinçten gözlerinin içi gülerek kendi hikayesini anlatýyor.
“16 yaþýndaydým. Babamdan ve annemden gizli amcamýn kýzlarýyla birlikte Newroz kutlamasýna gittim. Yaþadýklarým korkunçtu. Ýlk ve son oldu benim için. Bir aile tablosu düþünün. Bir tarafta ekmeðini yediði devlet diðer yanda kardeþleri, akrabalarý... Bizi hep korumaya çalýþtý ve akrabalarýmýzdan uzak büyüdük. Buna raðmen annemin babasýný hiç sorgulamadan amcama yataklýk yapýyor diye jandarma evinde vurdu. Yargýlamadýlar bile dedemi. Annem yasýný bile tutamadý...
Þimdi düþünüyorum. Amcam 20 yýl daðda kaldý ve devlet onu bir operasyonda öldürdü. Devlet babama hiç güvenmedi ve amcam daðda olduðu için tüm operasyonlara babamý gönderdi. Peki ya amcam. 20 yýl boyunca kim bilir kaç masumu, sivili ya da gencecik askeri öldürdü ve kaç anneyi aðlattý? Bu açmazý düþünebiliyor musunuz? Bütün bunlarý biz niye yaþadýk. Devlet amcamý amcam baþka masumlarý öldürdü diyerek kaç gecedir uyuyamýyorum. Bu sorgulamaya girdim buradaki pek çok kadýn gibi.
Bir tarafta kaybolmuþ çocukluðum.
Korkunç bir çocukluk yaþadým. 12 yaþýndaydým. Okul çýkýþýnda arkadaþlarýmla oynuyordum. Panzerler geldi. Eli yüzü kanlar içerisinde ki 16 ölüyü meydana attýlar. Biz çocuðuz. ... Aylarca uyuyamadým ve kulaðýmda ‘bunlar kimin leþiyse alsýnlar. Sizler de bunlar gibi olursanýz ayný bunlar gibi öleceksiniz’ sesi yankýlandý. Meydanda kaldý o ölüler. Kimse cesaret edip alamadý.
Ýki taraflý düþünüyorum. Kopuk kopuk sorular zihnimde dolaþýyor ve hiçbirinin cevabýný bulamýyorum. Bu açmazdan kurtulamýyorum. Amcamýn öldürdükleri ne olacak? Babam kardeþine aðlýyor, babaannem devlete öfkeli oðlunu öldürdü diye.
Bunlarýn hesabýný kim verecek. Madem ki silahlý mücadele býrakýlabiliyordu niye býrakýlmadý yýllarca. Bu kadar insan ölmeseydi olmaz mýydý? Barýþ için niye 30 yýl beklettiler bizi.
Bizim çocuklarýmýz ölmesin. Ben Diyarbakýr’dan çýktýðým zaman Ýstanbul’daki bir annenin gözlerinin içine bakmak istiyorum. Bu savaþýn sorumlusu biz deðiliz. Biz istemedik bu savaþý.
Newroz mesajýyla birlikte artýk iki tarafýn da devletin de PKK’nýn da derinleri ortaya çýkacak. Ben asýl onlarý bekliyorum. Kimler bunlar. Onlara hesap sormak istiyorum...”
Bölgeden geliyorum diyenler... Bölgenin nabzýný tuttuk diyenler... Hülyalarý da dinliyorlar mýdýr acaba? Asla. Onlar televizyon ekranlarýnda birbirlerini dinlemekle yetiniyorlar, kendileri çalýp kendileri söylüyorlar. Sonra da kendi anlattýklarýna inanýyorlar. Daha da tuhafý gevrek gevrek, çok bilmiþ edasýyla, aydýn pozuna bürünüp ahkam kesiyorlar.
Türkiye’nin asýl sorunlarýndan birisi bu bence: aydýn sorunu. Kendilerini aydýn kisvesine büründürüp yorum yapan bu tiplerden hiçbiri mesela terörü karþýsýna almadý ve þiddete mesafe koyup lanetlemedi. Yýllardýr barýþ, özgürlük diyerek aslýnda hep terörü savundular. Kelimelerin ustalarý oldular televizyon programlarýnda üniversite kürsülerinde, panellerde ahkam kestiler. Ve görmedikleri, tanýmadýklarý halkýn “neler düþünebileceðini ve hissedebileceðini” analiz ettiler, “halk aslýnda .... þeklinde düþünüyor” cümleleri kurdular. Teröristler hakkýnda konuþurken “bizim çocuklar” dediler, ama “biz halk olarak böyle düþünüyoruz” bile diyemediler. Yýllarca Kürtler adýna konuþtular, ama aslýnda hep terörü desteklediler.
Kürt sever görünenler ‘U dönüþü’ vaktiniz yaklaþýyor, kavþaðý biraz geniþ almanýz gerekiyor haberiniz olsun. Þimdiden tekrar hiç görmediðiniz halkýn ne düþündüðünü analiz etmeye hazýrlanýn, tezlerinizi üretmeye baþlayýn. Ne söyleyeceðinizi bilmiyorum, ama sizi izlemek eðlenceli olacak.