Amerika, Afganistan-Irak'da ne yapıyorsa, Minneapolis'te de onu yapıyor…

Amerikan emperyalizminin Müslüman coğrafyada çok iyi bilinen vahşi yüzünü kendi vatandaşlarına da gösterdiği özel günlerden geçiyoruz.

Şaşırtıcı değildir.

Afganistan, Irak veya Suriye’de, Müslüman masum insanları kolay öldüren bir devletin askeri neyse, polisi de odur.

Biri, dünyada görevlendirildiği ve o güne kadar haritada bile yerini gösteremeyeceği bir ülkede, ne bileyim, mesela, Afganistan’da bir düğün mekanını bombalar, yüzlerce kadın, erkek çocuk masumu öldürür, özür bile dilemez, diğeri de kendi halinde evine giden Afrika kökenliyi boğarak infaz eder…

Amerika budur…

Irkçı-faşist polis, Minneapolis’te, hiç suçu yok George Floyd’un gırtlağına tam sekiz dakika dizini bastırdı, öldürdü…

Irak’ın işgalinde masum Müslüman halka bundan fazlasını yaptılar, bir de utanmadan Hollwood filmlerinde öykülerini ballandırıyor, Netflix üzerinden de pazarlayıp, para kazanıyorlar…

Amerikan emperyalizmi ile hiçbir şart altında uzlaşma aranamayacağını, tarihin bir kırılma noktasında da istesek de istemesek de savaşmak zorunda kalacağımızı yıllardır söylerken, bu pislik karakteri bildiğimizden konuşuyoruz.

Bu, bizim, millet olarak sahsi bir tercihimiz olmayacak, dünya halkları bu canavarla er-geç hesaplaşmak zorunda kalacak.

Dünyanın tek süper gücü olduğunu söyleyen, ordusuyla hepimizi tehdit eden devletin sokaklarında isyan var, 24 şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ülke, pazar sabahına büyük yıkım görüntüleri ile uyandı…

1968’de, Afrika kökenli Amerikalıların efsane lideri, insan hakları savunucusu Martin Luther King Jr.’ın öldürülmesinden sonra ilk kez bu kadar yaygın bir ayaklanma yaşanıyor.

· EMPERYALİZM ÇÖKERKEN SİLAHINI HERKESE DOĞRULTUR…

2008’den bu yana can çekişen bir sistemde yaşıyoruz. Neo-liberalizm çöküyor, kapitalizm bu vahşi iklimiyle bir daha geri dönmemek üzere insanlığın ortak tarihine veda hazırlığında…

Geleceği “çevreci kapitalizmin yüzünü sosyal adalete dönmüş fikir iklimi” ile, “mikro ekonomide rekabeti ayakta tutan, çoğulcu siyasete saygılı yeni-sosyalist arayışların” uzlaşması sağlayacak.

Bu sürece yalnız Amerikan emperyalizmi değil, Rusya’daki “oligarşik kapitalizm ve dünyadaki benzerleri” ile Çin’deki “komünist görünümlü köleci kapitalizm” de dayanamaz, insanlığın yeni hesaplaşması, orduların cephelerinde değil, kentlerin sokaklarında yaşanacak…

Kuşkusuz, şu anda insanlığa yön veren tüm siyasi kadrolar, 2008 kriziyle “zombileşmiş” kapitalizmi ve kendilerinin egemenlik alanlarını korumak için silahlarını sokaklara da doğrultacaklardır…

Yıllardır söyledim, insanlık, dünya nüfusunun yüzde 1’nin toplam servetin yüzde 54’üne el koyduğu bir sistemi taşıyamaz, işte, taşıyamıyor…

· AYAKLANMA BİTMEZ, ZAMANLA DÜNYAYA YAYILIR…

Rakamlara boğmayacağım, Amerika deyince, toplumun en zengin yüzde 20’sinin geri kalan yüzde 80’e doğru dürüst paylaşacak bi’şey bırakmadığı bir ülke düşünmelisiniz. En alttaki yüzde 20, toplam servetin yalnız yüzde 3.1’ine sahip olabiliyor. Amerikan işçi sınıfının yüzde 30’u, derin fakirlik düzeyinde yaşıyor, sağlık sistemi sigortası yok, hastalandıkları an, ölüyorlar.

Bu nedenle, KOVİD19’da ölenlerin yüzde 50.3’ü Afrika kökenli, 22.9’u Latin, 22.7 Asyalı, 20.7’si ise beyazdı. Bu süreçte neredeyse bir beyaza karşı 3 Afrika kökenli öldü, oysa, toplam nüfusta beyazların oranı yüzde 72, Afrika kökenlilerin ise sadece yüzde 13!..

Tablonun nedeni, Amerika’nın dünyaya zorladığı vahşi sosyal-ekonomik politikaları kendi ülkesinde de uygulaması ve altta kalanın resmen canının çıkmasıdır.

Ülkedeki siyah+Latin isyanının, KOVİD19 nedeniyle yaklaşık 40 milyon insanın işsiz de kaldığı bir ortamda hemen sönmesi beklenmemeli, “mış gibi” olur, ama, Amerika nihai çözülmeye kadar kendini tekrarlayan isyanlarla karşılaşır.

Özellikle, ülkenin belirli bölgelerinde, beyaz-ırkçı/neo-nazi milislerin varlığı, zamanla çatışmaları “kalıcı” hale getirecektir.

Emperyalizm, bilim-kurgu filmlerindeki o uzaylı canavarlara benzer, ölürken bile büyük zarar verir, çok dikkatli olmamız gereken bir süreç, uyarıyorum…