Amerika Araplarý arkadan vurdu

Suudi Arabistanlý kadýnlarýn otomobil kullanma mücadelesi epeyce ilgi çekici bir konu ama bugünlerde Suudilerin çok daha önemli dertleri var aslýnda. Dünya üzerindeki en yakýn dostlarý olan Amerika’ya müthiþ kýzgýnlar. Birincisi Suriye’de kendilerini yalnýz býraktýðý, hatta ihanet ettiði için; ikincisi en büyük düþmanlarý ve bölgedeki en önemli tehdit kaynaðý olarak gördükleri Ýran’la arasýný düzeltmeye giriþtiði için.

Suudiler haklýlar mý, bir bakalým...

Öncelikle þu var: Suriye meselesinde eðer ihanete uðradýklarýný düþünüyorlarsa bu konudaki giriþimlerine de haddizatýnda Washington’un talebi üzerine baþlamýþ olduklarý düþünülebilir. Ne var ki o günlerde yapýlan açýklamalar hatýrlanacak olursa ABD yönetiminin Suriye konusunda son tahlilde “kararsýz” olduðu, meseleyi bölgesel aktörlerin çözmesi gerektiði yolunda bir yaklaþým gösterdiði ortadaydý. Amerikalýlar özellikle bölgedeki en yakýn müttefikleri Suudi Arabistan ile Türkiye’nin adýný zikrederek bu tutumlarýný açýklýyorlardý.

Suudilerin o sýrada ABD’nin Suriye konusundaki kararsýzlýðýný veya “yapabiliyorsanýz bizi karýþtýrmadan siz kendiniz çözün” anlamýna gelen yaklaþýmýný baþka türlü yorumlamýþ olmalarý mümkün. Ama belki kapalý kanallardan baþka türlü yorumlanmaya müsait mesajlar almýþ da olabilirler. (Zira Amerika’da tek bir Amerika yok.) Belki de bugünkü kýzgýnlýk o yüzden. Yani hissettikleri “ihanete uðramýþlýk” duygusu sürecin baþlangýcýnda kendilerine Washington’dan gelen bazý Suriye mesajlarýnýn zamanýnda Saddam’a “Kuveyt’e gir” mesajý veren Amerikalý yetkilileri ve Saddam rejiminin akýbetini hatýrlatmasýndan dolayý olabilir.

Aslýnda Türkiye olarak biz de Suudilerle empati geliþtirme imkanýna sahibiz. Þu anlamda: Birinci Dünya Savaþý baþladýðýnda Ýngilizler hesabýna bize savaþ açan Þerif Hüseyin ve müttefiklerinin tavrýný “din kardeþlerimiz Araplar bizi arkadan vurdu” diye kýrgýnlýkla hatýrlýyoruz ya, belki Suudiler de benzer bir kýrgýnlýk içinde “En güvendiðimiz dostumuz Amerika bizi arkadan vurdu” diye sýzlanýyor olabilirler.

Muhtemelen çok uzak olmayan bir gelecekte bu konudaki bilinmeyen ayrýntýlar ortaya çýktýðýnda daha net bir deðerlendirme yapabileceðiz, ABD mi haklý yoksa Suudiler mi diye...

Ýran’la barýþma meselesine gelecek olursak: Hatýrlayanlar vardýr, daha ilk günlerde “ABD-Ýran yakýnlaþmasýnýn engeli Suudilerdir” mealinde bir yorumda bulunmuþtuk. Ýran hem Basra Körfezi’nin yani petrol trafiðinin kontrolü konusunda rekabeti açýsýndan hem de petrol monarþilerinin birçoðu için baþlýca “iç tehdit” anlamýna gelen Þii nüfus üzerindeki etkisi bakýmýndan en önemli tehlike kaynaðý.

Diyeceksiniz ki ABD Ýran’ýn Körfez’in kontrolünü ele geçirmesine veya buradaki monarþilerin yýkýlmasýna izin verecek deðil herhalde! Doðru. Ama Suudilerin petrol gelirlerini 1970’li yýllardan itibaren Ýslam dünyasýnýn veya hiç deðilse Sünni Araplarýn liderliðini elde etmek amacýyla kullanmaya baþladýklarýný unutmayýn. Bugün ise bir taraftan Þii bloðunun güçlenmesinin diðer taraftan Ýhvan çizgisindeki Ýslamcý hareketlerin yayýlmasýnýn Suudilerin kazanmýþ olduklarý birçok mevziden geri çekilmesini gerektirecek geliþmeler olduðu da görülmeli.

Ýþte bir örnek: Suudiler sadece Suriye ve Ýran politikalarýný deðil, bununla baðlantýlý gibi görünen Irak politikasýný da eleþtiriyorlar ABD’nin. Bu ülkenin Þii kontrolüne býrakýlmasýna itiraz ediyorlar. Gerçi Baas rejimi yýkýldýktan sonra baþka türlü bir yönetimin oluþma ihtimali kalmýþ mýydý diye sorulabilir ama Riyad’ýn bu konuda tavrý net. Kendisini Sünni Araplarýn patronu olarak görüyor ve Sünni-Þii geriliminde müttefiklerini yanýnda görmek istiyor.

Bu noktada bizim de Suudilerin hýþmýný çekme riskimiz var aslýnda. Çünkü tam da Suriye krizi sürecine denk gelen günlerde kavgalý olduðumuz Maliki yönetimiyle aramýzý düzeltecek adýmlar atýyoruz þimdilerde.

Sadede dönersek... ABD Suudilere ihanet etti mi? Bu tartýþmada taraflardan hangisi haklý? Suudiler kendi bakýþ açýlarýndan haklý gibi görünüyorlar ama Amerikalýlar da “Bizim size 1945’de USS Quincy kruvazöründe verdiðimiz sözün kapsamý belli. Daha fazlasýný vermek mecburiyetimiz yok” deseler haksýz olmazlar sanki!