Amerika ‘askeri denklemde’ yok!

ABD Genelkurmay Baþkaný Gen. Martin Dempsey’in, Amerikalý senatörler Carl Levin ile John McCain’e yazdýðý mektup, Türkiye’nin Suriye konusunda hayli zorlu bir süreçle karþý karþýya olduðunu gösterdi. Özellikle John McCain’in Suriye konusundaki talebi açýk: Askeri müdahalede bulunalým, en azýndan mültecileri korumak ve muhalif silahlý gruplarý güvenlik altýna almak için bir uçuþa yasak bölge ilan edelim.

Dempsey’in yazdýðý yanýt mektubu ise bugüne kadar Amerikan Genelkurmay Baþkanlarý’ndan pek görülmemiþ detaylar içeriyor. Dempsey, öncelikle “Amerika’nýn Suriye’ye ne düzeyde olursa olsun askeri müdahalesi savaþ anlamýna gelir” diyor ve þu askeri analizi yapýyor:

“Suriye’de uçuþa yasak bölge kurmak, baþlangýç günü itibariyle 500 milyon dolar gerektiren ve her ay 1 milyar dolara mal olacak bir operasyondur. Ülkenin elindeki havadan karaya füze sistemleri nedeniyle personel ve uçak kaybetme riskimiz yüksektir. Kaldý ki, bu uygulama Esed güçlerinin askeri gücünü kýracak bir uygulama deðildir, çünkü Suriye ordusu aðýrlýklý olarak karadan-karaya füze sistemleri ve tanklarla savaþmaktadýr. Mültecilerin korunmasý için oluþturulmasý istenen güvenlikli bölge uygulamasý ise binlerce askeri yer personeline ihtiyaç duymakta, aylýk maliyeti 1 milyar dolar olarak hesaplanmaktadýr. Bu uygulamada personel kaybý riski çok yüksektir, ayrýca, mültecilerin belli bir bölgede toplanmasý, füze atýþlarý sonucu sivil can kaybýnýn yüksek olmasýna neden olacaktýr.”

Dempsey, Amerika’nýn bu aþamada Suriye’deki muhalefet güçlerine ancak hafif silahlar ile tanksavar roketleri vererek ve savaþan unsurlarýn eðitimlerini Suriye dýþýndaki kamplarda üstlenerek yardýmcý olabileceðini belirtiyor.

Önemli detay

Bu açýklama, Amerika’nýn Suriye Savaþý’na müdahale etmekte hiç niyetinin olmadýðýný göstermesi açýsýndan önemli. Ama mektupta bir detay var, önemli: Bununla birlikte, bir çatýþma bölgesinde askeri dengeyi lehimize çevirme harekatýný, fonksiyonlarýný sürdüren bir devlet yapýsýný korumayý dikkate almadan gerçekleþtirmenin sonuçlarýný son 10 yýldaki deneyimlerimizden anlýyoruz.

Dempsey’in bu cümlesinin Irak ve Afganistan deneyimlerinden kaynaklandýðýný, Amerika’nýn artýk Suriye’de yeni bir kaos yaþamamak için “Suriye devletini iktidar deðiþse bile çalýþýr durumda tutmanýn hesaplarýný yaptýðýný” anlýyoruz. Irak ve Afganistan’daki askeri müdahaleler sonrasýnda devletin buharlaþmasýnýn acý sonuçlarýndan kaynaklanan bir hassasiyet bu...

Dempsey, zaten, bu ayýn baþlarýnda katýldýðý bir CNN programýnda, Suriye Savaþý’nýn önümüzdeki 10 yýlýn sorunu olduðunu söyleyerek iþaretini vermiþti.

Durum açýktýr: Amerika’dan askeri müdahale beklemek hayalciliktir, Esed’e karþý savaþan Özgür Suriye Ordusu ise elde edebildiði sýnýrlý askeri destekle uzun bir savaþa hazýrlýklý olmalýdýr.

Türkiye Pakistan olmamalý

Görünen gerçek þudur: Küresel güçlerin bilek güreþinde Suriye gözden çýkarýlmýþtýr. Türkiye, sýnýrýnda uzun sürecek bir kaosla karþý karþýyadýr. Suriye Savaþý’nýn aþiret reislerinin elinde, bölgeye sýzdýrýlan yabancý “radikal lejyonerler” gölgesinde giderek Afganlaþma sürecine girdiðini daha önce de belirtmiþtim. (PKK’nýn petrol kuyularý, STAR, 23.Mayýs.2013)

Burada dikkat edeceðimiz ana nokta, Türkiye’nin Pakistanlaþmamasý, Hatay’ýn yeni bir Peþaver olmamasýdýr...

10 yýl sürecek bir savaþ senaryosunun, Ortadoðu’da, Irak-Suriye-Lübnan hattýnda büyük bir Sünni-Þii Savaþý’na yol açacaðý kesindir. Mutlaka dýþýnda kalmamýz, bize sýçramasýna izin vermememiz gereken bir savaþ bu...

Ýþimiz  çok zor...

BÝR BÝLGÝ: Ortadoðu’da dengelerin nasýl günü birlik deðiþtiðini gösteren en önemli örnek, Mýsýr Darbesi sonrasý yaþanýlanlar. Darbecilerin, Hüsnü Mübarek gibi HAMAS’ý sýkýþtýran politikaya yönelmesi, Katar’daki emirlik deðiþimi, HAMAS’ýn Ýran’dan uzaklaþmasýna neden olan Türkiye-Mýsýr-Katar Ýttifaký’nýn çökmesine neden oldu. Gelen bilgiler, HAMAS Siyasi Büro Þef Yardýmcýsý Musa Ebu Marzuk’un Beyrut’ta Hizbullah ve Ýranlý yetkililer ile bir araya gelerek iliþkileri yeniden güçlendirme kararý aldýðý yönünde. Yani, Ýran, tekrar Gazze’ye dönüyor. Türkiye bu geliþmeyi durdurabilir mi, þüpheli. Mursi’nin gidiþine sevinen Ýsrail ne düþünüyor acaba?..