“Amerika Fethullah Gülen’i iade eder mi?” sorusuna cevap aranýrken, konu, ister istemez Ak Parti iktidarýnýn Amerika - Avrupa ile iliþkilerine gelip odaklanýyor. Oradan yola çýkýldýðýnda da Batý’nýn Ortadoðu’da nasýl bir Ýslam istediðine, Türkiye’nin bu noktada örnek olup olamayacaðýna, Mýsýr - Suriye konusundaki Batý tavrýna, Türkiye - Ýsrail iliþkilerinin nasýl seyredeceðine, Batý’nýn Ak Parti Türkiyesi’ni dýþlayabilme ihtimaline, buna karþýlýk Ak Parti iktidarýnýn halktaki karþýlýðýnýn dayanma gücüne vs. geliyor.
Þu yukardaki paragrafýn her bir virgül arasý bir yazý konusunu bünyesinde barýndýrýyor.
Ýlginç olan bu konularýn tamamý þu anda güncel nitelik taþýyor.
Ana eksen ise þu:
-Ak Parti’nin muhalifleri çoðaldý, Türkiye bu süreçte içerde çok hayati kararlar vermek zorunda ve
bunlarýn tamamýnda Ak Parti’nin, yani Tayyip Erdoðan’ýn tercihleri hayati rol oynayacak.
Muhalifleri þöyle sýralayabiliriz:
Camia.
Muhalefet partileri.
Ýþ dünyasýnýn TÜSÝAD ayaðý.
Amerika’nýn neo-con dünyasý öncelikli olmak üzere, onun Obama yönetimini etkileyen uzantýlarý.
Avrupa’da etkili odaklar.
Ýslam dünyasýnda Amerika - Rusya - Avrupa etkisinin yönlendirdiði epeyce bir alan.
Bunlara baþkalarý da ilave edilebilir.
Bunlarýn zaman zaman birbirleriyle buluþup muhalefeti derinleþtirdikleri, zaman zaman ayrýþtýklarý da bir vakýa.
Muhalefetin iç ayaðýnýn etkinliði sýnýrlý. Orada iþ nihayetinde varýp halkýn sandýða yansýyan iradesine dayanýyor ve muhalefet sandýkta karþýlýk bulamýyor.
Ýç muhalefetin umudunu Ak Parti iktidarýnýn ve özellikle Tayyip Erdoðan’ýn “Dýþardan dövülmesi”ne baðladýðý gün gibi ortada.
“Amerika Gülen’i vermez” yargýsýný paylaþanlar, temelde, “Amerika Ortadoðu’da islami yaklaþýmlara yönelik politikasýný Erdoðan çizgisinden daha çok Gülen çizgisine aðýrlýk vererek belirler” görüþünü seslendiriyorlar. Bunda Ak Parti iktidarý ile Obama arasýnda özellikle Mýsýr, Suriye ve Ýsrail politikalarýndaki farklýlaþmaya iþaret ediliyor. Hani þu malum, Amerika’nýn stratejik tercihlerinde belirleyici olan “Siyasal Ýslam” karþýsýndaki tavýr meselesi. Bu noktada “Gülen’in Ýslamý” denebilecek alan Amerika için “Ilýmlý” ve “Tercih edilir” bulunuyor. Burada yine Amerika nezdinde Suudi ve kimi Körfez ülkelerinin temsil ettiði Ýslam’la “Gülen’in Ýslamý”nýn ayný paralelde gözükmesi Müslümanlar açýsýndan anlamlý olsa bile, Amerikan oportünizmi noktasýnda anlamlý gözükmüyor.
Bir süredir Camia medyasý ile, bizdeki “Kadim Batýcýlar”ýn Ak Parti’ye düþmanlýk noktasýnda üstüste örtüþmesi ilginç bir durum. Bu noktada ABD ve Avrupa’daki karar mercilerinden daha derin bir öfke içinde odduklarýný da tespit etmemiz lazým. Daha derin, çünkü söz konusu Batýlý odaklar, yine de reelpolitikten hareket ediyorlar ve Türkiye’yi Ak Parti’nin temsil edecek olmasýna ve Türkiye’nin dikkate alýnmasý þart olan stratejik gücüne bakýp, iliþkilerin bütün bütün yaralanmamasýna çalýþýyorlar.
Alman Cumhurbaþkaný’nýn sözlerinin bizdeki alým gücünün, Almanya’dakinden daha fazla olmasý, bizdeki muhalif dünyanýn öfkesi ile ilgili.
Ayný þekilde Obama’nýn Erdoðan’ý arayýp aramamasýnýn bizdeki alým gücü ile Amerika’daki alým gücü arasýnda bulunan fark da bununla alakalý.
Bizde Batý sopasý ile iktidar terbiye etmek eski adetlerden.
Ama bir þey var ki, o oyunlarý bozuyor:
-Tayyip Erdoðan’ýn yürek farký ve tabii onun halkta oluþan karþýlýðý.
Tayyip Erdoðan’ýn yürek farký derken, bütün bütün gizemli bir alaný devreye soktuðum sanýlmasýn. Bunun halkta ciddi karþýlýðý var (8 seçimde ve en son yüzde 45.5 kadar), bizdekiler kolayca ihmal etseler bile, her þeye raðmen “Demokrasi”yi dýþlayamayan Batý dünyasý bu halk desteðini dikkate almak zorunda kalýyor ve buna ilaveten tabii ki Türkiye’nin bu coðrafya için vazgeçilemezliði yine Erdoðan tarafýndan etkin bir stratejik güç olarak devrede tutuluyor.
Þu ana kadar Erdoðan’a, yani Türkiye’ye diz çöktürülemedi. Belki de tarihin döndüðü bir zamaný yaþýyoruz. Bana göre yaþanmasý kaçýnýlmaz olan bir zamaný. Onun için bu tarih dönümünde kimse yanlýþ yerde durmamalý.