Muhaliflerin “Gitme” tempolarýna raðmen, saðduyu ile hareket eden Cumhurbaþkaný Erdoðan, ABD davetini kabul ettiðini açýkladý.
Doðrusu da buydu. Milletini seven yöneticiler nefsini deðil, millî menfaatleri önceler.
Sayýn Erdoðan meseleye sathî yaklaþarak, “Gitmiyorum” deseydi Kýlýçdaroðlu gibi müzmin muhaliflerinden takdir alabilir, çoðumuzun yüreði soðuyabilirdi. Ama ABD ile iliþkilerimiz kopma noktasýna gelir ve bundan da Türkiye zarar görürdü.
Devletlerarasý iliþkilerde en olumsuz noktada bile diplomasinin sürdürülmesi esastýr. Ýçimizdeki uyanýklar bu ilkeyi, eli kanlý Esad için bile çalýþtýrmak istemiyor mu?
Bunun ötesinde, bu dönemdeki liderler diplomasisinde Türkiye açýk ara avantajlýdýr. Çünkü Erdoðan’ýn diplomatik tecrübesi ve görüþmelerin aðýrlýk merkezi olan Suriye/Ortadoðu konusundaki tarihî birikimi, Putin ve bir miktar da Merkel dýþýndaki liderlerde mevcut deðildir. Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn bu birikiminden kaynaklanan özgüveni karþýsýndaki Trump, Macron ve Johnson gibi “çömez”lerin iþi oldukça zordur. Nitekim Macron ve Trump bu sýkýntýlarýný dile getirmiþlerdir.
Yani Allah muhafaza eylesin; Kýlýçdaroðlu gibi “Ýttihatçý” zihniyetli mirasyediler bizi temsil etmediði sürece diplomasiden kaçmak sadece muhataplarýmýzýn iþine yarar.
Peki ABD’nin küstahlýklarý karþýlýksýz mý kalsýn?
Elbette kalmasýn ama roller de birbirine karýþtýrýlmasýn.
Bu dönemde emperyalist devletler, operasyonlarýný algýlarla yürütüyor. Bizim de sahadaki ve davadaki haklýlýðýmýzýn masada tescili, askerî ve diplomatik çabalara verilecek toplumsal desteðe baðlýdýr.
Yani, Mehmetçik kendisine verilen görevi en iyi þekilde yerine getirmiþ ve beklemeye geçmiþtir. Devleti yönetenler de bu baþarýyý realize etmek için diplomasi harekâtýný sürdürmektedir.
Medya ve siyaset kesimi baþta olmak üzere bu ülkede yaþayan herkes bu çok yönlü millî mücadelede yerini alarak borcunu ödemelidir.
Bu görev çok önemlidir. Amerika ve Avrupa, sömürge ilkelliðini hâlâ sürdürme baþarýsýný(!) askerî gücüne deðil, toplumun; ulusal çýkarlar için; yönetenlere verdiði desteðe borçludur.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’a “ABD’ye gitme” gibi ergen davranýþý tavsiye edenler, neden kendileri ABD’nin terör destekçiliðine ve Türkiye karþýsýndaki kaypaklýðýna tepki göstermiyor?
Suriye’nin toprak bütünlüðü karþýsýndaki en önemli engel olan YPG iþgaline karþý harekât düzenleyen Türkiye’ye, “toprak bütünlüðünü ihlal” eleþtirisi yapan içimizdeki samimiyetsizler, Suriye’nin petrol bölgesini; göstere göstere iþgal eden ABD’ye neden tek kelime söylemiyor?
Hakeza, sürekli “Suriye ile görüþ” sakýzý çiðneyenler, petrol yataklarýnýn ABD tarafýndan iþgal edilmesine hiç ses çýkarmayan Esad’a neden “Böyle devlet mi olur” demiyor?
DEAÞ’a karþý verdiði etkili mücadele ile bu kullanýþlý “Ýngiliz Anahtarý”ný Batýlý istismarcýlarýn elinden alan Türkiye’ye, “IÞÝD’den kaçýyor” çamuru atmak, Türkiye’nin DEAÞ ile mücadele etmediði veya Barýþ Pýnarý’nýn DEAÞ ile mücadeleyi zaafa uðrattýðý yalanlarýyla saldýranlarýn deðirmenine su taþýmaktýr. Bari DEAÞ ile mücadele için canýn veren þehitlerden utanýn.
Erdoðan’a olan kin ve öfkesinin etkisiyle, Türkiye düþmaný emperyalistlerle yan yana gelmekten hiç utanmýyor, sonra da “ABD’ye tepki”den bahsediyorlar.
Hülasa, Sayýn Erdoðan’ýn gerçekleþtireceði ABD gezisi, Barýþ Pýnarý Harekâtýnýn devamý niteliðindedir.
Bunlar devlet meselesidir. Onun için Washington’dan en iyi sonuçlarla dönülmesi için üzerine düþeni yapmayanlarýn Mehmetçik güzellemeleri çirkin bir istismardan ibarettir.