Ankara’da 28 can, Diyarbakýr - Bingöl yolunda 6 þehit... Þehitler, þehitler, þehitler... Canýmýz çok yanýyor!
Kim var bu cinayetlerin arkasýnda?
Pek çok örgüt ve maalesef pek çok devlet sayýlýyor. Her bir cinayet odaðý için düþmanlýk gerekçelerinden söz edilebilir. Ama bir ülke var ki onun duruþu çok ciddi bir sorun niteliði taþýyor. Amerika bu. “Dost, müttefik, stratejik ortak” diye tanýmladýðýmýz.
Evet, kýnýyor Amerika Türkiye’ye yönelik terör olaylarýný. Ama Türkiye’yi vuran bir örgütün Suriye kolu ile iþbirliði yapmaktan da geri kalmýyor. Anlatamýyoruz Amerika’ya bunun ne kadar çarpýk bir davranýþ olduðunu.
Amerika ile kuþkusuz konuþuyoruz. Uzaktan, lider söylemleri ile de konuþuyoruz, telefonla da konuþuyoruz, masalarda da konuþuyoruz.
Suriye’yi konuþuyoruz, YPG’yi - PKK’yý konuþuyoruz, Mýsýr’ý, Irak’ý, Kuzey Irak’ý konuþuyoruz.
“Dost musun nesin?” ya da “Kime dostsun?” diye soruyoruz.
Bunlar hiç þüphesiz Türkiye - ABD iliþkilerinde masaya konulmasý gereken önemli konular.
Ama bana sanki iki ülke arasýnda çok daha temelde bir sorun var gibi görünüyor. Ve “dost, müttefik, stratejik ortak” diye nitelenen iki ülke arasýnda iliþkileri koptu kopacak noktasýna getiren o “ana mesele” çözülmeden iliþkilerin her gün yeni gerilimler içine sürüklenmesi önlenemez diye düþünüyorum.
Hemen söylemek gerekirse ya o ana meselede uzlaþma saðlanacak ya da;
1- Amerika Türkiye’nin güvenlik kaygýsýný ýskalayan tavýrlar içine girecek.
2- Türkiye kendi konumunu savunmak için ABD’ye raðmen güç kullanmak zorunda kalacak.
3- Her iki durum da hem Türkiye için hem ABD için çok daha derin riskleri beraberinde getirecek.
Bakýn þimdi olan bitene:
- Amerika Türkiye’ye raðmen Mýsýr’da darbeyi destekledi.
- Amerika Suriye’de baþlangýçtaki vizyon beraberliðine raðmen, “Esed’den sonra kim gelecek?” sorusunu sorduktan sonra Türkiye ile ortak vizyondan koptu ve bir yandan Suriye’de Rus varlýðýný realize edecek kadar, diðer yandan da PKK’nýn uzantýsý bir terör örgütünü besleyip büyütecek kadar baþkalaþtý.
- Amerika, Irak’ta Ýran ve Þii nüfuzunun artmasýna zemin hazýrladý. Sünniliði dýþladý.
- Kuzey Irak’ta kendisinden baðýmsýz petrol baðlantýsý kurdu diye hem Türkiye’ye hem Kürt yönetimine karþý tavýr aldý. Hatta PKK’yý, Barzani’ye karþý takviye etti.
Ve;
- Suriye’den Türkiye’ye uzanacak stratejik planlamada PKK ve uzantýlarýna alan açýlýyor ümidi vererek, Türkiye’nin Kürt sorununu çözme yolundaki en hayati hamlesinin PKK tarafýndan bozulmasýnýn yolunu açtý. Son gelinen noktada bu konuda ABD ile Rusya’nýn akla ziyan iþbirliðini de dikkate alýrsak, ortada ABD adýna nasýl bir baþkalaþma olduðunu görebiliriz.
Bunlarýn hiçbirisi “dost, müttefik, stratejik ortak” tanýmlamasý içinde izah edilemeyeceðine göre baþka bir þey bozuyor Türkiye’ye karþý Amerikan kimyasýný.
Acaba ne o? Soralým:
- Mesela ABD, Erbakan Hoca’ya karþý hep gardýný almýþ halde durmasýna sebep olan D-8 sendromunu þimdi Tayyip Erdoðan þahsýnda yaþýyor olabilir mi? “Türkiye’nin stratejik derinliði”nin kontrol dýþýna çýktýðý düþüncesi.
- 1989 sonrasýnda Varþova Paktý daðýldýðýnda NATO konsepti yeniden belirlenirken gündeme gelen “Ýslam fundemantalizmi”ni kontrol temasý ile Arap Baharý’nýn geliþme seyri ve ona Türkiye’nin sahiplenmesini “Yeþil tehlike” kapsamý içinde görüyor olabilirler mi?
- Mýsýr’da halk iradesi ile seçilen bir Cumhurbaþkaný’nýn devrilmesini “Demokrasinin kurtarýlmasý” olarak meþrulaþtýran, Suriye’de “Yerine Ýslamcý kadrolar gelecek” diye cani bir yönetimin, bir baþka ceberut devletle iþbirliði halinde yüzbinlerce insaný katletmesine göz yuman ABD, punduna getirilmiþ olabilse, Ýslam coðrafyasýndaki dönüþüm sürecinde en etkin rol modeli olan Türkiye’deki halk iradesine de bir þeyler yapmak ister miydi?
- Ve Ýsrail konusu. Filistin’e sahip çýkma ve “One minute”le baþlayan, Mavi Marmara ile devam eden süreç.
Görüldüðü gibi “Asýl mesele” oldukça çetin bir muhteva taþýyor. O yüzden nerede ise “müttefik” ülke ile Rusya kadar uzaklaþmýþ bulunuyoruz. Bu gerilim týrmanarak devam mý edecek?
Burada þöyle bir soru geliyor aklýma:
- Malum Ak Parti yola çýkarken ABD ve AB ile özel temaslar kurdu. Bu temaslarda, Refah Partisi zemininde politika yapmýþ Ak Parti kadrolarýnýn “dýþ politika vizyonu” dahil her þeyin konuþulduðu tahmin edilebilir. O zeminlerde o günlerde içerdeki “meþruiyet sorgulamasý”na karþý “Uluslararasý meþruiyyet” denen þeyin saðlandýðý farz edilir. Þimdilerde ABD’nin ve hatta AB’nin, halkýn yüzde 49.5 oyunu almýþ bir Ak Parti iktidarýna karþý esirgemek istediði þey yani.
Þimdi oturulup konuþulsa nasýl bir müzakere olurdu acaba?