LOS ANGELES
Amerika Birleþik Devletleri, üç ana kýtadan (Asya, Avrupa, Afrika) ortalama 7 saat dilimi uzakta, kendi topraklarýnýn iki ucu arasýnda da 3 saat fark olan bir ülke. Savaþlarýný hep bomba seslerinin halkýnýn kulaðýna ulaþmadýðý mesafelerde yaptý. Ancak son 10 yýlda yaþananlar, her yeri etkileyebilen bu ülkenin de artýk ‘etkilenebilir’ olduðunu gösterdi. Bu da ABD’yi, dýþ iþlerinde saldýrganlýktan savunma ve iþbirliðine, içeride de sosyal kalkýnma ve ekonomik istikrara yöneltti. Bunda kuþkusuz baba-oðul Bush’larýn terörü ‘küresel’ hale getiren ve ABD’nin daha çok hedef alýnmasýna neden olan karanlýk ‘terörle savaþ’ mirasýnýn etkisi büyük. Ayný süreçte yaþanan iki büyük doðal afet ve finans krizi de ABD’yi hiç olmadýðý kadar yaraladý. Girdiði ülkelerden ‘tazminatý saðlama baðlayarak’ da olsa çekilmeye, çýkarlarýna ‘açýk ve yakýn tehlike’ oluþturmuyorsa dýþ müdahalelerden uzak durmaya baþladý. Örneðin Libya’da bile müdahaleye Fransa’dan sonra katýldý. Birinci derecede ilgi alanýna giren Latin Amerika’daki ‘solcu’ yönetimlerle iliþkileri artýk ‘Pantagon ve CIA’ eliyle deðil, ‘dýþiþleri bakanlýðý’ üzerinden yürütmeyi tercih ediyor.
Bunlarýn dýþýndaki her þey ‘ulusal çýkarlara somut ve yakýn tehdit’ oluþturana kadar öncelik kazanmayacak.
Suriye gibi...
***
Her ülke kendi yakýnýyla, kendine en yakýn tehditle ilgilenir. Türkiye için de birinci öncelik ‘terörün bitmesi’... Ancak hemen ardýndan, belki de ayný anda Suriye krizi geliyor. Suriye ABD’ye ne kadar uzaksa Türkiye’ye o kadar yakýn.
Baþbakan Erdoðan’ýn Washington ziyareti, Suriye’yi ABD’nin ve dünyanýn gündeminin ön sýralarýna almayý amaçlýyordu. Bu da önemli ölçüde baþarýldý. Hem insani/vicdani gerekçeleri vardý, hem de kriz Türkiye’nin olduðu kadar ABD’nin çýkarlarý için ciddi bir potansiyel tehlikeydi. Ziyareti iki baþlýkla özetlemek gerekirse: Obama ‘Esadsýz Suriye’ ve ‘muhaliflerle birlikte çalýþma’ ifadeleriyle Türkiye’nin çizgisinde olduðunu en net ifadelerle teyit etti. Ayný zamanda, özelde Suriye konusunda ama genel olarak Filistin-Ýsrail sorunu ve demokrasi rüzgarýyla yeniden þekillenmekte olan Ýslam coðrafyasý ile ilgili konularda ‘Türkiye ile birlikte çalýþma’ döneminin baþlamýþ olduðunu ilan etti. Washington’da izlediðimiz 3 günün sonunda genel kanaat, Türkiye’nin, daha doðrusu Baþbakan Erdoðan’ýn Suriye konusunu Obama’nýn gündeminde daha çok tutacaðý, dünyanýn bu en büyük ‘demokratik’ gücünü, bugüne kadar eksik olan ‘vicdan’la kullanmasý yönünde cesaretlendireceði þeklinde...
Bu etki sadece resmi ziyaretlerle olmayacak. Geçen hafta ABD’de yaþananlar, Washington’un artýk bu ‘yeni Türkiye’ ile daha sýk karþýlaþacaðýný gösteriyor. Baþbakan Erdoðan’ýn içindeki Osmanlý camiinin mihrap taþýný koyduðu Türk Kültür ve Medeniyet Merkezi de bu sürecin bir parçasý. ABD topraklarý ilk kez Osmanlý mimarisiyle, bir Türk camiiyle ve çevresinde oluþacak bir sosyal yapýyla tanýþacak. Erdoðan’ýn “Açýlýþý da birlikte yapacaðýz” sözü, iki yýl geçmeden ikinci bir Washington seyahatinin de habercisi.
***
Önceki gün doðuda New York’taki ‘Türk yürüyüþü’ ve batýda Los Angeles’taki Anadolu Kültür Festivali de bu yönde güçlü iþaretler verdi. Etkinliðini üç yýldýr duyduðum bu festivale ilk kez katýldým. Devasa bir parkta Van’dan Eskiþehir’e, Mardin’den Erzurum’a, Konya’dan Ýstanbul’a, Ankara’dan Ýzmir’e kadar çok sayýda kentin mimari eserleri üç boyutlu olarak kurulmuþ, yemekleri, el iþleri ve kültürel unsurlarýyla donatýlmýþ, kelimenin tam anlamýyla bir ‘ küçük Anadolu’ inþa edilmiþti. Devlet hem moral hem tanýtma fonu üzerinden finansal destek vermiþ, THY de taþýma iþini üstlenmiþ. Sponsor listesinin baþýnda Türkiye Cumhuriyeti armasýný görmek Türk ziyaretçileri gururlandýrýyordu.
Dört günde 70 bine yakýn ‘Kaliforniyalý’ buraya, duvarlarýnda Anadolu tarihinin yazýlý olduðu uzun bir yolda, o medeniyetlere açýlan kapýlarda dönemin giysileriyle kendilerini karþýlayan mankenlerin eþliðinde geçerek girdi. Diaspora Ermenileri de neredeyse yüz yýl sonra yeniden Türklerle birlikte yedi, içti. Dahasý ‘ezan sesi’ dinledi.
Sahnede Türkiye’den gelen milletvekilleri ve din adamlarý Türkçe, Kürtçe ve Ermenice konuþtu, Amerikan Kongre üyeleri Türkiye’yi Türkçe selamladý. Ve müjdeyi yerel belediye baþkaný verdi: “Bugünü resmi olarak ‘Anadolu Günü’ ilan ettik. Artýk her yýl 18 Mayýs Los Angeles’ta Anadolu Günü olarak kutlanacak.”
Anadolu Festivali yakýn gelecekte ABD’nin doðu yakasýna New York yakýnlarýna da taþýnacak.
Bu seyahatimde duyduðum bir deyim yeni Türkiye’nin bir baþka yönünü daha gösteriyor. Bugüne kadar yurt dýþýndaki vatandaþlar için kullanmaya alýþtýðýmýz ‘Türk iþçisi’ ifadesi gidiyor, yerine ‘Türk öðrenci, Türk iþadamý, Türk turist’ geliyor. Harvard, MIT, Cambridge üniversiteleriyle ünlü eðitim kenti Boston’ýn Türk öðrenciler arasýnda Ýstanbul’a benzetilerek ‘Bostonbul’ diye anýlmasý bunun sadece bir göstergesi.
Küresel iþbirliðini saðlayacak, gerekirse zorlayacak ekonomik ve siyasi gücün yanýna Türkiye sosyal, kültürel ve zeka gücünü de eklemeye baþladý. Ve bu Türkiye’ye tarihin akýþýnda ‘vicdan’dan yana bir fark yaratma fýrsatý sunuyor.