Amerikalı esirleri kurtaran Rambo!

10 Mayıs’ta ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ‘nükleer krizi’ çözmek ve ‘Trump-Kim buluşması’nı ayarlamak üzere gittiği Kuzey Kore’den dönerken, yanında orada tutuklu bulunan 3 ABD vatandaşını da getirmişti. 

Üçü de Kore asıllı ABD vatandaşıydı. 

2015’te tutuklanan Kim Dong-chul papaz, 2017’de tutuklanan Kim Hak-song Hıristiyan bir misyoner, 2017'de tutuklanan Tony Kim ise ‘insani yardım gönüllüsü’ydü; üçü de ‘casusluk’tan tutuklanmıştı. 

ABD Başkanı Donald Trump, St. Andrews askeri havaalanında eşi ve Başkan Yardımcısı Mike Pence ve diğer üst düzey yetkililerle ‘devlet karşılaması’ yaptı. Uçağın üzerinde açılan dev bir ABD bayrağının altında fotoğraf verdi. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, Amerikan kamuoyuna serbest kalanların şu sözlerini duyurdu: “Tanrı dünyadaki en büyük ulus olan ABD'yi korusun.”

Trump, ‘Vietkong esir kampından Amerikalı askerleri kurtaran Rambo’ pozundaydı. 

Bütün ‘milli-dini’ unsurlar yerindeydi: Uzakdoğu’da komünist rejimden kurtarılan Amerikalı Hıristiyan din adamları, onları taşıyan Amerikan uçağı, Başkan ve Bayrak! 

Birkaç hafta önce bu olayı hatırlatarak yazdım; 

Trump şimdi de, Müslüman bir ülkede ‘esir’ tutulan ‘iyi bir Hıristiyan’ı kurtarma (!) peşinde… 

Hafta başında Habertürk, Kuzey Karolina üniversitesinde din ve siyaset ilişkisi üzerine çalışan, özellikle ‘Evanjelizm’ mezhebini inceleyen Molly Worthen adlı bir akademisyenle röportaj yayınladı. 

New York Times, Foreign Policy gibi yayınlarda Evanjelizm ve Trump yönetimi arasındaki ilişki üzerine yazıları yayınlanan Worthen, benzer bir özet yaptı: “Brunson, Evanjelikler için önemli bir figür değil, sembolik bir isim. Mesele Müslüman bir ülkenin onu tutuklamış olması.”

Worthen, Evanjelikleri tanımlarken de özetle şöyle dedi: “ABD’de Evanjelik dediğiniz zaman beyaz Amerikalılar akla gelir. Yani aslında çok ırksal bir ifade. Kendileri gibi olmayanların ülkeyi ele geçirdiğini düşünüyorlar. Bu nedenle de Trump’a oy veriyorlar. 300 milyonluk nüfusta 25 milyon Evanjelik var. Ama 70’lerden beri siyaseten çok iyi organize oldular. Diğer muhafazakar gruplarla çok iyi işbirliği yaptılar. Pek çok şirketleri var, silah lobisine yakınlar. Eğitimsiz değiller, kendi liseleri, üniversiteleri var. George W. Bush ve Ronald Reagan’a da destek verdiler. Ama Trump Evanjelikler için gelmiş geçmiş en iyi başkan. Trump’ın söyleminin bir kısmında Hristiyan misyonerlik ipuçları var fakat bu amaca ulaşma yöntemlerinin farklılığıyla dengeleniyor. Üstünlüğü daha çok ekonomik zorbalıkla sağlamak istiyor.”

Bu “70’lerden beri iyi organize olmaları, şirketler kurmaları, kendi okullarını-üniversitelerini açmaları ve önceki Cumhuriyetçi başkanlara destek vermeleri” konusunu ayrıca ‘not’ edelim!   

***  

Türkiye’den konuyu görüşmek üzere ABD’ye giden heyet dün döndü. 

Henüz görüşmelerin nasıl geçtiği, ABD’lilerin ne dediği, işin nereye gidebileceğine dair bir bilgimiz yok. 

ABD medyasına sızdırılan bilgiler Türkiye kamuoyunda etki yaratma amaçlı da olabilir. 

Ancak resmi açıklamalara bakıldığında, pastör Brunson’dan başka Amerikalıların da bırakılması gibi ‘el yükseltme’ çabası görülüyor. 

Esasen hukuk içinde çözüm var. 

Uluslararası hukukta, ‘bir ülkede yargılanan veya mahkum olanların, yargılamalarının veya infazlarının kendi ülkelerinde yapılması’nın yolları var. 

ABD ve Türkiye şartları uygun olduğunda bu kapsamda bir ‘nakil’ yapılması mümkün. 

Ancak Trump ve özellikle Evanjeliklerin yönetimdeki temsilcisi Başkan Yardımcısı Pence, pastör Brunson konusunu, Kasım’daki ara seçimlerden önce Amerikalı seçmenlere satılacak bir ‘propaganda malzemesi’ yapmak istiyor. 

Ankara, bu hikayeyi epeydir deşifre etti. 

Ancak Washington direniyor, diretiyor. 

‘Ekonomik yaptırımları’ da bunun için kullanıyor.