Amerikalý iþadamýnýn gözünden Gazi’nin adamlarý

1936 yýlýnda bir Amerikan dergisinde yayýnlanan yazýnýn resmî çevrelerde de hayli yanký uyandýrdýðý anlaþýlýyor; Asya adlý dergide yayýnlanan yazý hemen Fransýzcaya çevrilmiþ ve Baþbakanlýðýn dikkatine sunulmuþtu. Eðer yabancý dergilerde Türkiye hakkýnda yazýlanlara meraklýysanýz, belki bu 76 yýl öncekiyle de ilgilenirsiniz diye düþündüm.

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün imzalý bir yazý, 1936’nýn sonlarýnda ABD’de yayýnlanan bir dergiye dikkatimizi çekmektedir: “Atatürk’ün Etrafýndaki Zevat” baþlýklý yazý, Türkiye’deki siyasî seçkinleri analiz ediyordu. Yazýnýn o günkü havayý aksettirdiðini düþünerek özetliyorum.

Gazi’nin yakýn çevresindeki kiþiler belki de dönemin dünyasýndaki en ilginç yönetici kadrolarýný oluþturuyordu. Atatürk çok önemli mevkilere geleceklerin seçimini belirlemede hem bilge, hem de talihli olmuþtu. Bu kadar devasa bir ulusal rehabilitasyon programýný tasarlamak, sonra da bütün bunlarý sinirleri altüst edecek ve Türk halkýnýn kaynaklarýný tüketecek noktaya gelmeden gerçekleþtirebilmek, basit bir yönetici enerjisinden fazlasýný gerektirirdi. Türk ýrkýnýn kaderine yüksek bir inanç, sadakat, güven, yenilikçi bir ruh ve kiþisel fedakârlýk da lâzýmdý. Bu kiþilerde bu niteliklerin hiçbiri eksik deðildi. Yetkilerini paylaþabilecek yeterli kadrolarýnýn olmayýþý yüzünden yükün en büyük bölümü, Gazi’nin tasarýlarýnýn uygulamaya konulmasýný emanet ettiði bir düzine kadar kiþinin omuzlarýna yýkýlmýþtý.

Davanýn sancaktarlarý

Ýsmet ve Fevzi Paþalar, týpký baþtan kaybedilmiþ gibi görünen bir davanýn sancaktarlýðýný yapanýn arkasýnda ilk defa sýralandýklarý günlerde olduðu gibi, yine Gazi’nin en yakýn çevresinde yerlerini almýþlardý. Gazi’nin güçlü dehasýnýn hâkim olduðu bu üçlü, eski rejime karþý bitmez tükenmez saldýrýlarýný yöneltebilmiþti. Mizaç ve karakter olarak birbirlerine hiç benzemeyen bu üçlünün mevki ve öncelik çekiþmesi göstermeden on 16 yýl boyunca dayanýklý bir iþbirliði içinde olmasý insaný kader hakkýnda düþünmeye zorluyordu.

Gazi, kararlarýnýn sonuçlarýný öngören, sýnýr tanýmayan bir kararlýlýða sahip, özel hayata iliþkin sýkýntýlardan azade bir lider beyni taþýyordu; Ýsmet, ufak tefek, sessiz, inatçý ve görüþlerini her türlü tartýþmada savunabilecek ince bir devlet adamýydý; Fevzi, genelkurmay baþkaný, iri kýyým, sert bir konuþma tarzý olan, namazýnda niyazýnda ve aðzýna alkol koymayan iyi bir Müslüman ve her þeye özünde ülkesininsavunmasý ve sevk ve idare açýsýndan bakan, öncelikle asker bir kiþilikti.

Gazi’nin saygýnlýðý öyle bir boyuttaydý ki, iradesi neredeyse kanun hükmündeydi. Ama bu iradeyi, önemli mevkilere yerleþtirdiði adamlarýna danýþmadan göstermezdi. Fevzi, Ýsmet gibi arkadaþlarý ve diðerleri, kendilerini hiçbir þekilde onun bütün önerilerini körü körüne kabul etmeye zorlanmýþ hissetmezlerdi. Yine de arkadaþlarý, uzun süreli bir tecrübe sonunda, Gazi’nin gücüne, yargýsýna ve öngörüsüne de saygý göstermeyi öðrenmiþlerdi.                     

Peki ya Gazi’den sonra?

Doðal ya da baþka nedenlerle Gazi’nin sahneden çekilmesi halinde neler olabileceði sorusu sýklýkla dile getiriliyordu. Gazi’nin veliahtý kim olabilirdi? Herhangi bir selef henüz belirtilmiþ deðildi. Kim olursa olsun, Gazi’nin prestij seviyesine ulaþamayacaðý aþikârdý. Ancak bu durum kurulan düzenin sürekliliðinde kesinti olacaðý anlamýna da gelmiyordu. Gazi’nin kendisinden sonraki yöneticileri önceden belirlemese de, hükûmetin sürekliliðini saðlayabilecek ve kazanýmlarý yok edecek veya ulusun yeniden inþasýný geciktirebilecek kiþisel iktidar mücadelesinin mümkün olamayacaðý yönde hareket ettiði görülüyordu.

Kazým Özalp’ýn affedilmez hatasý

Yaklaþýk bir buçuk yýl önce o zaman meclis baþkaný olan emekli general Kâzým Özalp, cumhurbaþkanýndan hemen sonra gelen bir makamda bulunduðuna da inandýðýndan, kendisini Gazi’nin bulunduðu makamýn mirasçýsý olarak gördüðünü açýkça duyurmuþtu. Hemen sonrasýndaysa yeteneklerinin, otoritesinin önemli oranda genelkurmay baþkanýyla sýnýrlandýrýldýðý Millî Savunma Bakanlýðý’na aktarýlmasýna bizzat Gazi tarafýndan ikna edildi. Özalp, Cumhuriyetin inþasýna yönelik katkýlarýnýn üstün niteliklerine karþýn, siyasî hýrslarýný ihtiyatsýz bir biçimde dile getirerek, gelecekte daha yüksek görevler edinebilme olanaðýný da yok etmiþ oldu. 

Gazi ve Ýnönü’nün benzer karakterleri

Gazi’nin ölmesi veya emekliye ayrýlmasý halinde Ýsmet Paþa bütün yeteneðini kullanabiliyor olmak koþuluyla Cumhurbaþkaný’nýn en makûl halefi olarak gözüküyordu. Kýsa boylu, inatçý, saðýr ve parlak askerî zaferlerinden haklý olarak gurur duyan Ýsmet Paþa, Gazi’ye ve memleketine baþbakan olarak 13 yýl baþarý ile hizmet etmiþti. Ýnönü karar almaya alýþkýndý. Her þeyden önce o, beyni açýklýkla ve mantýkla çalýþan bir gerçekçiydi. Bazen parlayan, saðlam bir askerî önderdi, hali hazýrda ise kavrayýþlý ve öngörülü bir devlet adamý. Kritik durumlarda enerjisi Gazi’den daha az dikkat çekerdi, ama günlük olaðan iþlerde belki de en sebatlýsýydý. Aðýrbaþlý bir cesareti vardý; özgüveni ve kararlýlýðý Gazi’ninkiler kadar üstün ve sýnýrsýz deðildi. Gazi’ninkine benzer iki karakterin ortaya hiçbir çatýþma çýkmadan uzun süre ayný çevrede bulunmasý baþka türlü mümkün olamazdý.

Daha az zarif bir dýþiþleri bakaný

Ýsmet Paþa’nýn yabancýlarla görüþmelerinde Dýþiþleri Bakaný her zaman hazýr bulunmazdý. Kýsa boylu, biraz uyuþuk kafalý ve pek çok meslektaþýna göre daha az zarif olan doktor Tevfik Rüþtü Aras, daha önceki kadýn-doðum hekimliðine göre dikkat çekici bir biçimde kendini geliþtirmiþti. Yalnýz olsaydý fazlaca oryantalist bir teknik benimsemeye eðilim gösterebilirdi; ancak Ýnönü’nün tutumu ve kabiliyetli meslektaþý Ekonomi Bakaný Celal Bayar’ýn iþbirliði, onun saðduyulu bir diplomatik yolda tutunmasýný saðlamýþtý. Nadir görülen bir fýrsatçýlýkla birleþen doðal kavrayýþlý bir zihni ve günümüz dýþiþleri bakanlarýnýn pek azýna nasip olan tutarlý bir politika sürdürebilme avantajý olan Aras’ýn keskin becerisinin, Türkiye’nin Orta Avrupa siyasetinde yeniden önemli bir güç durumuna gelmesinde gerçek bir katkýsý olmuþtu.

ANALÝZ

Etkili liderlerinin kýlavuzluðunda, Gazi’nin yetenekli küçük idareci grubu içinde bu birkaç adam ve bunlarýn yanýnda çok sayýda daha az önemli olanlar, Türkiye’nin yeniden inþasýnda inanýlmaz þeyler baþarmaktalar. Bir halkýn ekonomik ve sosyal hayatýný en baþtan yeniden þekillendirmek için gösterdikleri çabanýn içtenliði saygý uyandýrýyor. Çok zor þartlarda ulaþýlan sonuçlar adeta Türk ýrkýnýn köklerinden bu ulusal ayaða kalkýþý gerçekleþtiren bu adamlarýn karakter ve kabiliyetlerine büyük bir itibar kazandýrmaktadýr.”

ÝSMET PAÞA’NIN HAVACILIK MERAKI

“1930 yýlýnda Türkiye’de bir havacýlýk heyetinin baþý olarak Türk hükûmetinin günlerce misafiri oldum. Kalabalýk bir grup, henüz havaalaný bulunmadýðý için Ankara hipodromuna inen heyeti karþýlamaya geldi. Baþkaca birçok kiþinin yaný sýra, Ýsmet ve Fevzi Paþalarla Millî Savunma ve Maliye Bakanlarý da oradaydý. Ýsmet Paþa hiç uçaða binmemiþti. Üç askeri uçaða eþlik eden küçük bir uçakta uçmasý için ayarlamalar yapýldý. Pilot dýþýnda ancak iki yolcu taþýyabilen bu küçük uçak pek rahat deðildi. Ýsmet Paþa bu ilk uçuþunu eþi ve iki küçük oðlunu da yanýna alarak kutlamakta ýsrar etti. Hepsi sadece iki kiþi taþýmak için yapýlmýþ küçük kabine doluþtular. Ankara’nýn yüzyýllarca savunmasýný saðlayan eski kalenin mazgallý surlarýnýn, Cumhuriyet’in baþkentini güzelleþtiren modern inþaat alanlarýnýn, Çankaya tepesinin zirvesinde inþaatý devam eden Gazi’nin muhteþem yeni konutunun üzerinde uçtular. Yokuþ üzerinde Ýsmet’in daha mütevazi evi üzerinde dolaþýp, Çankaya’ya çýkan caddede iki tarafa dizilmiþ yabancý temsilcilikler ve büyükelçiliklerin ve önemli bir davet vesilesiyle büyük merdivenin etrafýnda sýralanmýþ özel giyimli uþaklarýn da üstünden uçtular. Son derece tatmin olmuþ olarak gülerek indiler; çocuklar ýsrarla babalarýndan baþbakanýn ailesinin ve yakýn dostlarýnýn günlük kullanýmý için hemen böyle bir uçaðýn satýn alýnmasýný istediler.”

ABDÜLHALÝK RENDA’NIN VERGÝ CEZASI 

Bir defasýnda Maliye Bakaný Abdülhalik Renda’ya pervanesi çevrildiðinde sigara yakabilen gümüþten küçük bir model uçak þeklinde çakmak hediye etmiþtim. Üzerinde çok düþünmeden bu uçak þeklindeki çakmaðý altý sýnýrdan kaçak olarak geçirmiþtim. O sýralarda Renda çok sigara içiyordu. Küçük hediyemden memnun olmuþtu. Ertesi gün ortak bir Türk arkadaþýmýz bakanýn özel odasýnda kibrit sorduktan sonra, bakanýn parmaðýyla masasýnýn üzerindeki küçük nesnenin minik pervanesini gösteriþle çevirmesiyle birdenbire bir alev çýkmasý karþýsýnda büyük üzüntülerini ifade etti. Misafir küçük nesneyi dikkatlice inceledi. Gösteriþle, ama yapmacýk bir gösteriþle, Renda’yý, Maliye Bakaný’ný ithal edildiði aþikâr olan nesnenin üzerinde gümrük damgasý olmadýðý için önce kaçakçýlarla suç ortaklýðý yapmakla, sonra da kendi bakanlýðý bütçeyi dengede tutmak için kibrit tekelinin gelirlerine bel baðlarken, bakanlýkta alenen otomatik bir çakmak kullanmakla ulusuna ihanet etmekle suçladý. Korkarým ki, iyi niyetlerle verdiðim bu küçük hediye Renda’ya iyi bir akþam yemeðine mal oldu. Uçak bir daha çalýþma masasýnýn üzerinde hiç görülmedi. Bununla birlikte, çakmaðý daha sonralarý evinde üzerinde ilginç hiyeroglif iþaretler olduðu halde gördüm. Gümrük ücretini ve tekeli yasaklayýcý vergiyi kuþkusuz kendisi ödemiþti- muhtemelen nesnenin deðerinden on kat fazlasýný ödemiþti- ve hâlâ tekelci bir devlete izinsiz böyle bir nesne sokanlara verilen büyük cezayý ödemek zorunda kalmamayý ümit ediyordu.”