Beðenerek okuduðum zihin açýcý romanlardan biri Ýngiliz Frederick Forsyth’ýn ‘Icon’udur... 21. yüzyýla dönüþüm günlerinde Rusya’da geçer roman: Baþkanlýða oynayan Igor Kamarov 2000 yýlý baþýnda yapýlacak seçimin en þanslý adayýdýr. Kazanmasý mutlak gibidir. Tek sorun, ofisinden çalýnan bir belgenin istenmeyen ellere geçmesi tehlikesidir.... Ýktidarý ele geçirdiðinde yapacaklarýný yazýya döktüðü belgeyi çalaný yakalamak için büyük bir operasyon baþlatýr Kamarov...
Romancý muhayyilesi ne olacak; Forsyth 1997’de yayýmladýðý ‘Icon’da hayalinin ürünü politikacýnýn ‘Kara Manifestosu’ olarak þunlarý kayda geçirmiþti: Rusya’yý tek parti devleti haline dönüþtürmek... Muhaliflerini yok etmek... Eski Sovyet cumhuriyetlerini yeniden ülkeye katmak... Etnik ve dini azýnlýklara soykýrým uygulamak... Gulag benzeri esir kamplarýný yeniden açmak...
Kýrým ve Ukrayna ile okuduðum haberler bana ‘Icon’ romanýný hatýrlatmakta...
Hatýrlayýnca, kitaplýðýmda romaný aramaya koyuldum. Epeyce aramama raðmen bulamayýnca aklýma geldi: Bir tanýþma ziyareti için Ankara’daki ofisime uðrayan, önceki görevi Moskova’da geçmiþ Ian Kelly isimli Amerikalý bir diplomat, kendisine ‘Icon’dan söz ettiðimde kitabý benden istemiþ, karþýlýðýnda çok sevdiðini söylediði Bostonlu Robert B. Parker’in bir romanýný bana yollamýþtý.
Kütüphanemde ‘Icon’ yok, Parker’in romaný var...
Zihnim sonradan dýþiþleri bakanlýðý sözcülüðü yapmýþ, kariyerinin bir döneminde ülkemizde bulunmuþ diplomata gidince, “Þimdi nerede acaba?” sorusunun cevabýný aradým doðal olarak... Merkezi Viyana olan OSCE örgütünde ülkesini temsil etmekteymiþ þimdilerde... Bu bilgiyi edindiðim kaynak, Ian Kelly’nin Rusça, Ýtalyanca, Sýrpça, Hýrvatça ve Türkçe bildiðini de kaydediyor...
“Nereden nereye?” diyeceksiniz, ama insan zihni böyle bir þey iþte. ‘Icon’ romaný beni Kelly’e yönlendirdi ya, oradan da onun kýsa süreliðine iþgal ettiði ‘dýþiþleri bakanlýðý sözcülüðü’ görevinin þimdiki sahibiyle de gazete sayfalarýnda karþýlaþtýrdý. Meðer o koltukta þimdi yine yabancýmýz olmayan biri oturmaktaymýþ...
Douglas Frantz’la da yollarýmýz Ýstanbul’da kesiþmiþti. New York Times’ý (NYT) Ýstanbul’da temsil ediyordu Frantz; kendisi gibi gazeteci olan eþi Catherine Collins de Chicago Tribune’ü... Ýkilinin Ýstanbul’da ikamet ettikleri iki yýl (2005-2007) ‘Struma faciasý’ný anlattýðý için bizi de yakýndan ilgilendiren bir eserle nihayetlenmiþti: ‘Death on the Black Sea’ (Karadeniz’de Ölüm)...
ABD dýþiþleri bakanlýðý profesyonel bir gazeteciyi basýn sözcüsü yapmýþ demek ki...
Çeþitli dost ortamlarýnda beraber olmuþtuk Frantz-Collins çiftiyle. Ülkemize samimi hislerle ilgi duyduklarýný biliyorum. Nitekim, kendisinden söz edilen ansiklopedi maddesinde, Douglas Frantz için, “NYT’nin Ýstanbul temsilciliðini üstlendiði dönemde Türk hükümetiyle yakýn iliþkiler geliþtirmiþti” ayrýntýsýna yer veriliyor.
Frantz’ýn erkenden Ýstanbul’dan ayrýlmasýnda, ülkemizdeki Ak Parti karþýtý çevrelerin gazeteye ilettikleri tezviratýn rol oynadýðý o sýralarda hayli konuþulmuþtu.
Bakanlýk internet sayfasýnda yayýmlanan ‘Twitter yasaðý’yla ilgili yazýsýnda da nispeten mülâyim bir üslup kullanmýþ Frantz; “Biz de fikir özgürlüðü konusunda pir-ü pâk deðiliz” diyor meselâ; ama yasaðý geçmiþin ‘kitap yakma’ yanlýþlýðýna benzetmekten de kendisini alamýyor...
Hay Allah, zihnim þimdi de bir baþka Amerikalý’ya gitti...
Carol Migdalowitz ABD Senatosu’nun araþtýrma bölümünde çalýþýrdý; ana ilgi alaný Türkiye’ydi. Bu sebeple yýlda birkaç kez ülkemize gelir, yazacaðý rapor için siyasi nabýz tutmaya çalýþýrdý. Görüþme listesinde yer alanlardan biriydim; önce sorularýna cevap verir, sonra kendi sorularýmý bu deneyimli araþtýrmacýya yöneltirdim...
Migdalowitz, 2000 yýlýnda yapýlmýþ cumhurbaþkanlýðý seçiminden önce de gelmiþ ve nabýz tutmuþtu. Aklýmda, Mesut Yýlmaz’ýn o makamda hevesli olduðunu düþündükleri, ancak seçilmesini arzu etmedikleri bilgi tortusu kalmýþ...
Belki de edindiðim Migdalowitz’in kiþisel görüþüydü, bilemem...
Þimdi acaba birkaç ay sonra yapýlacak cumhurbaþkaný seçimiyle ilgili ne düþünülüyor Washington’da?
Yeni merak konum bu...