Amerikalıların rapor yazma tekniği

Amerikalı düşünce kuruluşunun hazırladığı 70 sayfalık rapor basında yer aldığında, bu raporu hazırlayanlarla yaz aylarında meclisin bahçesinde yaptığım görüşmeyi hatırladım.

O görüşmenin ayrıntıları, ‘Meclisin Bahçesinde Diktatörü Konuştuk’ başlığıyla ve bu köşede yayınlanmıştı. Okumadıysanız, okumanızı rica edeceğim, konuyla ilgileniyorsanız tabi.

Raporun amacı, ABD’yi yönetenlere Türkiye’nin Ortadoğu’da ne kadar zayıfladığını, güç kaybettiğini göstermek ve Amerika’da sanıldığının aksine, hükümetin yenilmez olmadığını, anlatmak..

Dolayısıyla ABD’nin yeni Türkiye politikasının oluşmasına katkı sunmak!

CHP’li bir dostum, yaz başlarında arayıp Amerikalı iki düşünce kuruluşu adına randevu talep etmiş ve bu kuruluşun temsilcileriyle görüşmemiz meclis bahçesinde gerçekleşmişti. Konu, Gezi olayları, Kürt sorunu ve Batı’da son zamanlarda giderek değişen yeni ‘Türkiye algısıydı.’

Amerikalılar, çalıştıkları kuruluşun, Bipartisan Policy Center’- Partilerüstü Politika Merkezi- olduğunu Morton Abramowitz’in kurucular arasında yer aldığını söylüyorlardı..

Bana yönelttikleri  sorularda amacın; yeni Türkiye’yi merak etmekten ziyade, Batı’da ve Amerika’da belli çevrelerin yerleştirmek istediği yeni ‘Türkiye algısını’ görüşme yapılan kişilere doğrulatmak olduğunu anlayınca, görüşmeyi yarıda kesmek zorunda kaldım.

Amerikalı dostlarımız, benden önce, çok sayıda CHP’li milletvekiliyle görüşmüşler ve kafalarındaki Türkiye algısının doğru olmayabileceğine dair herhangi bir itirazla karşılaşmamışlardı.

Anlaşılan bu görüşme trafiğinde ben bir yol kazası veya kapısı çalınan yanlış bir adres gibi görünüyordum. Amerikalılar, yanlış bilgilendirilmişlerdi ve bir gazeteci-yazarla değil, bir milletvekiliyle görüştüklerini sanıyorlardı.

Doğrusunu isterseniz Amerikalı düşünce kuruluşundan gelen bu görüşme talebine ben de biraz şaşırmıştım. Kürt sorunuyla alakalı olarak on yılda 11 kitap yazdım. Yüzlerce yazı, TV programları ve röportajları ise saymıyorum. Şimdiye kadar ne Amerikalılar’dan,  ne Avrupalılar’dan ne de onlar adına Türkiye’de her yıl bilmem kaç milyon dolarlık fonları kullanan, sözüm ona ‘Kürt sorununu çalışan’ kuruluşlardan bir davet, bir görüşme teklifi aldım.

Kürt meselesinde, Türkiyeci çözüme dair görüşlerimin Batı’da ilgi uyandıracağını düşünecek kadar da saf değilim doğrusu. 

Kürt sorununu Abromovitz’le  konuşmak yerine, Yozgat MHP’ye veya İzmir CHP’ye gidip çat kapı diyerek, MHP’li ve CHP’lilerle konuşmayı tercih ederim.

Çünkü en çok, MHP ve CHP’nin yeni Türkiye’yi anlaması gerektiğini düşünüyorum. 

Geldiğim nokta bu. Tecrübelerim ve yaşadıklarım hiç yanılmadığımı bana her geçen gün gösteriyor.

Zaman zaman karşılaştığım cahilliklere şaşıp kalıyorum sadece, hepsi bu.

Gelelim şu yol kazası görüşmeye:

Bu görüşme bana ders oldu.

Amerikalıların ve Avrupalıların hazırladığı raporların gerektiğinde önemsenmesini ama  ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini de göstermiş oldu. Bence siz de böyle yapın ve ülkenizin gerçeğini anlayabilmek için, kendi kaynaklarınıza, siyasi ve entelektüel zemininize ve binbir acıyla yoğrulmuş siyasi hafızanıza  güvenin..

Bunu yaparken, elbette Amerikalılara ve Avrupalılara kapıları kapatmanız gerekmiyor.

Türkiye içine kapanamayacak kadar dünyalı ve gücünün bir iki raporla test edilmesine izin veremeyecek kadar da büyük ve güçlü bir ülkedir artık.

Lütfen kimse, bana gelip de, ‘Erdoğan’a güveniyor musunuz, Erdoğan Putin’e benziyor mu, Türkiye, üçüncü dünyalı bir ülke haline mi geldi’ gibi sorular üzerinden hazırlanan raporların Türkiye’yi doğru yansıttığını söylemesin, bu raporlar bana göre sözü bile edilmeyecek kadar kıymetsizdir çünkü..

Not: Dün Yüzleşme köşesinde okuduğunuz  Lice yazısında, yakılmış bir köy resmi vardı. O resim değerli dostum, ve hapishane arkadaşım Arif Sevinç’in çok kıymetli bir tablosudur. Arif’in ismi dün o tablonun altında yer almalıydı. Yer sorunu nedeniyle olamadı, kendisinden özür diliyorum.