Amerikan seçimleri yaklaşırken Türkiye

Derler ki, "dünya, her yüzyılda bir değişir". Buradan mülhem yanlış hatırlamıyorsam Henry Kissenger'ın "Wesphalia'dan bu yana dünya haritası her yüz yılda bir değişiyor." diye bir sözü var.

Yine... geçenlerde Çin devlet başkanı Şi Jinping de Putin'e "yüzyılda ele geçebilecek fırsatı değerlendirelim" derken, tarihin yüzyıllık döngüsünde tecelli eden olayları iyi analiz ettiğini gösteriyordu.

Onun için, her olayın yansımasını hem tarihsel hem de kavramsal düzlemden ele almakta fayda var.

Bir tenakuz, bir çelişki var tabi... Neoliberalizmin dekadansa, bozunuma uğrattığı hafızalar kitlelerin muhayyilesini de çökertti. Dolayısıyla, bırakın yüz yılı ne dünü hatırlıyor insanlar ne de hemen ertesi günle ilgili fikir yürütebiliyor.

Aslında döngü dediğimiz şey tam da bu.

Bir taraftan çözülme, diğer tarafta fıtrat.

Hafıza ve muhayyile fıtridir. İnsanoğlu, mazi ile atiyi hep orada, o anda bütünleştirmek ister. Yani hafıza ile muhayyile tam da şu anda tecelli eder idrakte. Tarih de budur işte. Bunu yok edemezsiniz.

Çok uzattım farkındayım. Ne yapalım... Güncelin içinde hakikati yakalamaya çalışıyoruz.

Amerikan seçimleri yaklaşırken, ne olursa olsun, en azından iki haftamı bu konuya ayırmalıyım diye bir program yapmıştım.

Ama son bir hafta içinde yaşadığımız olaylar izin vermedi. Bahsettiğim döngü içinde konuşlandıracağım kadar önemliydi olaylardı bunlar.

Geçen Pazartesi'den itibaren yaşanan olayları şöyle bir düşünün.

Bu ülkede kırk elli yıldır habaset yayan FETÖ'nün mel'un elebaşı öldü.

Hemen ertesi günü yani Salı günü MHP lideri Devlet Bahçeli, "Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BRİCS zirvesi için Rusya'nın Kazan kentine gittiği çarşamba günü Kahramankazan'da bulunan TUSAŞ'a PKK'lı teröristler tarafından saldırı düzenlendi.

Perşembe günü Cumhurbaşkanı Amerikan'ın tek kutupçu sisteminin özü olan "finansal sömürgeciliğe" karşı çok kutupluluk arayışının ifadesi olan BRİCS zirvesinde "siyasi ve mali mekanizmalar kendilerinden bekleneni veremiyor." dedi. Cumhurbaşkanı'nın toplantıda yaptığı konuşma, 70 yıl önce CHP'nin gizli anlaşmalarla ve 7. Kurultayında retorik düzeye taşıyarak dahil ettiği ABD sistemine karşı Türkiye'nin alternatif arayışının ifadesiydi bana göre.

Cumartesi sabahı İsrail'in İran'a saldırısıyla uyandık. Küçük bir yorum... Bu bilmem kaçıncı bir sınama ama, her sınamada olduğu gibi İsrail bir adım daha ilerledi ve Suriye'de, Lübnan'da yeni mevziler kazandı. Başka bir not... Benim gördüğüm İran, Hizbullah'ı da sattı.

Aynı gün MHP lideri Bahçeli Ziya Gökalp'ten alıntılayarak "Türkler ile Kürtler'in birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır." dedi.

Batı ve Doğu arasındaki jeopolitik çatışmanın ifadesi olan Gürcistan seçimlerini de Cumartesi gününün önemli olaylarına ekleyelim.

Hülasa... Her biri tarihi öneme sahip olayları yaşadık, konuşmaları dinledik.

Bütün bunları, dediğim gibi, tarihi ve kavramsal perspektiften ele almak zorundayız.

Ve önümüzdeki pazar günü belki de yüz yıllık döngü içinde dünya sisteminin kaderini etkileyecek bir seçim var. Son bir haftada yaşadığımız olayları, söylenen sözleri, gerileyen imparatorluğun "iç çatışma" söylemleriyle gittiği seçimle bütünleştirecek bir hafıza dolayısıyla bir muhayyile gerekiyor.

Açacağım...

Ama şunu da hemen belirteyim, bu seçimi konu alırken, Amerikan müesses nizamının sadık kullarının dahi yazılarında, konuşmalarında çokça kullandıkları "çöküş, gerileme, düşüş anlamına gelen "decline" ve çaresizlik anlamına gelen "desperation" kelimeleri üzerinde duracağım.

Öte yandan, 1945 yılından sonra "finansal sömürgeciliği" perdelemek için Amerika'nın tesis ettiği "kurallara dayalı uluslararası düzenin" iflasını ve bölgemiz için nasıl sonuçlar doğuracağını yazmaya çalışacağım.

Haydi bakalım...