Amerika’nın gücü yetmiyor

Uluslararası ilişkiler literatüründe yeri var mı bilmiyorum ama günümüzde olup biten bazı hadiseleri anlamlandırabilmek için “Amerikan hoyratlığı” diye bir kavramın kullanımına ihtiyaç var bence. IŞİD’e karşı girişilen askeri harekât bir kere daha bunu gösteriyor. Bir zamanlar da -11 Eylül saldırılarının ardından- bizimBüyük Ortadoğu Projesi diye adlandırdığımız, Amerikalıların Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi (Greater Middle East Initiative) dedikleri bir girişim vardı, hatırlayacaksınız. 11 Eylüllerin bir daha olmaması için İslam coğrafyasına demokrasinin ve liberal değerlerin egemen kılınması öngörülüyordu. Bizim gibi ülkelerde olup biten her şeyin “ABD düğmeye bastı” veya “BOP’u inşa etmek için yapıyorlar bunları” gibi yorumlarla karşılanıp üçüncü sınıf komplo teorilerinin revaç bulmasına yol açması dışında hiçbir somut etkisi olmayan bir girişimdi bu... 

Bu arada şimdiki cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın o günlerde “eş başkanı” olduğu Medeniyetler İttifakı Projesi de Büyük Ortadoğu Girişimi kapsamında ortaya çıkmıştı ama ikisinin çok farklı şeyler olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Biri ABD’nin İslam coğrafyasına ilişkin dileklerini, diğeri ise Washington’un Avrupalı müttefiklerinin bu dilekler doğrultusunda ellerini taşın altına koyma iradelerini yansıtıyordu. Her ikisi de uzun ömürlü olamadı. Çünkü ABD’liler bir taraftan İslam dünyasındaki batı aleyhtarlığının sona ermesini istiyorlar ama bir yandan da batı aleyhtarlığını üreten dinamikleri güçlendirici politikalarını sürdürmekten geri kalmıyorlardı. Bu kapsamda “en yakın müttefik” olarak bağırlarına bastıkları İsrail’in canının istediği zaman canının istediği kadar insanı öldürmesini, Filistinlerden gasp ettiği topraklar üzerinde BM kararlarına rağmen yeni yerleşimler kurmaya devam etmesini destekliyorlardı mesela. Tıpkı bugün olduğu gibi...

“Vazgeçilmez müttefik” İsrail bir gün durup dururken kalkıyor, zaten küçücük bir kıyı şeridinde ambargo altında yaşattığı zavallı insanların üzerine bombalar yağdırmaya başlıyor... Çoğu kadın ve çocuk yüzlerce, binlerce masum insanı bir hafta boyunca bombalayarak öldürüyor... Ardından başta ABD olmak üzere batılı ülkeler derhal İsrail’e desteklerini bildiriyorlar. Ne yapmışsa haklıdır diye açıklama yapıyorlar. Sonra da “orta doğuda ve İslam coğrafyasında batı karşıtlığı önlensin” diye birtakım projeler geliştirmeye çalışıyorlar. Bunda akıl nerede, mantık nerede?

Amerikan hoyratlığı dediğim şey biraz bu... Özellikle 11 Eylül sonrasında aynı şeyi bir daha yaşamamak için yaptığı her şey tam aksi yönde sonuçlandı ABD’nin. Mesela el Kaide unsurlarını ortadan kaldırmak iddiasıyla işgal ettiği Irak’ta o gün bir el Kaide varlığı mevcut olmamasına rağmen işgal sonrasında daha beteri yapılar oluştu; hatta el Kaide’nin bile aforoz ettiği IŞİD diye fanatik bir örgüt geniş bir coğrafyayı ele geçirerek burada “devlet” kurduğunu ilan etti. İran’a karşı uluslararası bir mücadele yürüttükleri bir dönemde bu ülkenin en önemli hasımlarını etkisiz hale getirip İran nüfuz bölgesini genişletmiş olmaları ise ayrı bir bahis...

Diğer yandan, ABD’nin bölgedeki tek “vazgeçilmez müttefiki” İsrail değil. Körfez bölgesindeki monarşileri de ayakta tutmak en önemli öncelikleri arasında. Ama bunu yaptığında o cafcaflı Büyük Ortadoğu Girişimi lafları, demokrasinin geliştirilmesi, liberal değerlerin promosyonu falan güme gidiyor. Ya oradaki kralları, emirleri, şeyhleri ayakta tutmaya uğraşacaksınız ya da onların yerine halkın iradesini egemen kılmak isteyen demokratik hareketlere destek vereceksiniz. ABD hep birinci grubu tercih etti. Kendi çıkarlarını orada gördüğü için... Oysa gördüğü şey sadece günlük çıkarlar. Kalıcı çıkarlar değil.

Uzun vadeli çıkarlarını göz önüne getirerek siyasi proje geliştiremeyen bir gücün küresel egemen olarak kalması çok kolay olmasa gerek. Ne var ki Amerikan siyasi sisteminin zaafları başka türlüsüne izin vermiyor. Belki mevcut Obama yönetimi de -tıpkı kendinden önceki yönetimlerin çoğu gibi- içi içini yiyerek bu kısa vadeli çıkar hesaplarına dayalı politikalara onay vermek zorunda kalıyor. Ama sonuçta ABD’nin Ortadoğu politikası İsrail ve Körfez monarşilerinin gönlünü hoş tutmaya dayanan, bu tutumu yüzünden bıçak kemiğe dayandığı durumlarda ise züccaciye dükkânına giren filden farksız bir halde “operasyon”lar yapmaya yönelen bir politika. Bu fasit dairenin doğurduğu cümle sıkıntıları ise ABD ve Avrupa ülkelerinden çok bu coğrafyanın insanları çekmek zorundalar. 

Dolayısıyla IŞİD’e karşı başlatılan askeri harekâtın da mevcut sorunu çözmekten ziyade sosyolojik tabanlı yeni ve daha büyük sorunlar üretme riski taşıyor olması sadece bizim umurumuzda...